Gaziantep’te kışın uzun ve sıkıcı gecelerini hoşça geçirmek maksadile erkek ve kadınlar arasında ayrı ayrı toplantılar yapılırdı.
Bugün bu samimi ve eğlenceli toplantılardan erkekler arasında yapılanlar hemen hemen terkedilmiş, kadın toplantıları da tarihe karışmak üzere bulunmuştur. Eski erkek toplantıları, yerlerini içkili ve çalgılı âlemlere, kadın toplantıları da yerini modern sosyete hayatına terketmektedir.
Kısmen terk edilen ve kısmen de terk edilmek üzere bulunan bu âdet ve eğlencelerin zaptedilmesi eski sosyal hayatımızın aydınlatılması bakımından çok faydalıdır ve bir folklor mevzuudur. Biz bu yazımızla bu işi yapmağa çalışacağız.
Erkekler arasında (sıra gezmek) tabir olunan bu toplantılar yakın bir zamana kadar mevcuddu. Birbirini seven kafadar arkadaşlar arasında tertip edilir, haftanın muayyen gecelerinde sırasıyla bu arkadaşlardan birinin evinde toplanılırdı. Bu toplantılarda içki yoktu. İçki yerine türlü oyunlar ve eğlenceler vardı. Gece geç vakte kadar bu oyunlarla hoşça vakit geçirilir, sonra da yemek yenilir ve cemaat dağılırdı.
Bu toplantı yemekleri mahduttu. Hemen hemen hindi dolmasıyla öz çorbası ve kadayıfa veyahut Özbek pilavı [1] ile kadayıfa münhasırdı. Bu toplantılarda tertip edilen oyun ve eğlencelerden ileride bahsedeceğiz.
Kadın toplantıları çok vakit bir vesile ile yapılır. Mevlûd gecesi, kuduz kına gecesi, son on on beş sene içinde tâammüm eden deri (Derder) gecesi [2] gibi.
Mevlûd Gecesi: Âile efradında mevcud herhangi bir hastalığın, âfet veya sıkıntının defolması veya bir dileğin yapılması için kadınlarımız arasında mevlûd adamak âdettir. Dilek yerine gelirse bu adak yapılır. Bu gece, konu komşu dost akraba toplanır, kadın hocalar davet edilir. Hocalar Mevlûd okurlar. İlâhi ve gazeller söylenir, daha sonrada geç vakte kadar oyunlar, eğlencelerle vakit geçirilir.
Kuduz Kına Gecesi: âile efradından birini rüyasında köpek ısırırsa bu rüyanın kırkıncı gecesi kuduz kına gecesi yapılır. [3]
Rüya görenin o gece yıldız görmemesi lâzımdır. Çünkü yıldız görür veya uyursa kuduracağına inanılır. Bir çatı altında bulunması ve uyumaması matlup olan bu insanı sabaha kadar eğlendirmek icap eder. Bunun için kuduz kına gecesi tertip edilir. Hısım akraba, komşu toplanır ya Mevlûd okunur ondan sonra oyunlar, eğlenceler tertip edilir veya hiç Mevlûd okunmaz yalnız oyun ve eğlencelerle sabahlanır.
Kuduzun en müessir ilacı ısırılan şahsın kırkıncı gece uyumaması ve yıldız görmemesi imiş. Hakiki olarak kuduz köpek tarafından ısırılanlara ise eski zamanlarda okutulmuş ekmek yedirilir. Veya tanınmış şeyhler tarafından okunurdu. Şimdi bu batıl inanca yer verilmemektedir. Bir kuduzun gerek hakiki olarak ve gerekse rüyada bir insanı ısırması o insanın içinde köpekçikler hasıl olmasına sebeb olurmuş. Kırkıncı gece uyumazsa bu köpekçikler idrar yoluyla dışarı çıkarmış, uyursa tabii kudururmuş.
Kuduran bir adamın iyi olamıyacağma öteden beri inanılır. Bu zavallının azap çekmemesi ve çabuk ölmesi için de başına
Kül elenirmiş. Hatta halk arasında (Başına kül elene) deye birde beddua varmış. Kuduranın altın görmeklede öleceğine inanılır ve altın gösterilirmiş.
Deri Gecesi: Adak üzerine ve en çok gece yapılır. Gündüz veya gece yapılmasında fark yoktur. Mevlûdlu deri gecesinde ilk önce mevlûd okunur, ilahiler söylenir. Daha sonra geniş bir sininin etrafına yoğrulmuş kına parçaları dizilir. Kınaların üzerine birer mum dikilerek yakılır. Sininin ortasına da büyük bir kapta zeytin yağı ile pişirilmiş mercimekli bulgur pilavı konulur. Pilavın üzerinde kaşık bulunur. Bu sini odanın içinde çepeçevre oturan misafirlere gezdirilir. Sini önüne gelen misafir, mercimekli pilavdan bir kaşık alıp yer, bir parça kına alır (bu kına ele hiç olmazsa bir parmağa yakılır) ne dileği varsa diler, ondan sonra da ayağa kalkar, herhangi bir oyun havasına göre oynar oturanlar çibik ve çalğı çalarak bu oyuna refakat ederler. Bütün davetliler bu süratle pilavdan yedikten ve bir şey diliyerek oynadıktan sonra diğer eğlence ve oyunlara başlanır. Dileği yerine gelen herkes bu dileği tekrar yaratır.
Kadın toplantılarında gerek mevlüt olsun gerekse kına gecesi veya deri gecesi olsun hususi eğlenceler, oyunlar tertip edilir.
Teşt, [4]ud, darbuka veya leğençe çalarak oynamak her toplantıda başta gelir. Bundan sonra yüzük oynanır, mentivar söylenir, oyun çıkarılır, [5]
Yüzük Oyunu: Kış gecelerinin belli başlı eylencelerindendir. Erkekler arasındada oynanır. Yedi fincan ve bir yüzükle oynanır. Hazır bulunanlar iki taraf olur. Bir taraf, bir kahve tepsisinde bulunan ters kapatılmış yedi fincanın içine bir yüzük saklar. Diğer tarafta bu yüzüğü ya birinci veya altıncı fincanda bulması şarttır. Birinci fincanda bulunursa buna destegül çalmak denir ve çok makbuldür. Gerek birinci ve gerek altıncı fincanda bulunsun yüzüğü bulan taraf alır ve kendileri saklar. Bu defada karşı taraf yüzüğü bulmaya çalışır. Yüzük birinci fincanın altında bulunmaz da ikinci fincanın altında çıkarsa yüzüğü arayan taraf yedi deve, (yani sayı) üçüncü fincanda çıkarsa beş deve, dördüncü fincanda çıkarsa üç deve beşinci ve yedinci fincanda çıkarsa ikişer deve kaybeder. Muayyen bir miktar deve yani sayı kaybeden taraf oyunu kaybetmiş sayılır.
Oyunu kaybedenlere iki türlü ceza verilir. Ya muayyen bir şey ödemeğe mesela bir gece yapmıya, bir kilo, beş kilo helva almıya mahkûm olur ve yahut ta oyun carıslı oynanır. Kaybeden taraf galip tarafın emrettiği gülünç şeyleri yapar. Her iki taraf gülerek eylenir. Bir taraf sayı almakta gecikirse fazla sayı alan taraf hususî bir beste ile bu oyuna ait maniler söylerler:
Aldın aldın alamadın
Hey gidi zavallı
Bir deste gül çalamadın
Carısli oyunlarda mağlup tarafın yapacağı gülünç hereketlerin en küçüğü, emredilen bir şahsın merdiven başına çıkarak:
— Of otuzcuk of. Belimi büktün, evimi yıktın, komşular itinizi bağlan kemik benim deye bağırmaya mecbur edilmesidir.
MENTİVAR SÖYLEMEK
Kadın toplantılarındaki eğlencelerden biri de mentivar söylemektir. Bu bir faldır. Biraz da mistik bir ruhla yapılır. Mevcud bayanların hepsinin yüzükleri toplanır. Bir torbaya konur ve bu torba aklı ermeyen bir çocuğa verilir. Bundan sonra mentivar denilen aşağıda yazılı dörlü kıtalardan her hangi biri gelişi güzel hususi bir beste ile söylenir ve çocuktan bir yüzük istenir. Çıkan yüzük kimin ise söylenen kıta ona ait olur ve bundan lehte ve aleyhte manalar çıkarılır.
Mentivardan bazı kıtalar :
Ey mentivar mentivar
Mentivartn vakti var
Mentivar söyleyenin
Cennette beş tahtı var.
Mescit yaptım taş döktüm
Eyildim mihrap öptüm
Ben mihrabı öperken
Muhammedinen koptum.
Ey mentivar mentivar
Mescit yaptım taş gerek
Penceresi beş gerek
Mevlâm sana bir vermiş
Götürecek baş gerek.
Ey mentivar mentivar
Dam üstünde durursun
Samur kürkün sürürsün
Mevlâm sana bir vermiş
Altın beşik ürgürsün.
Ey mentivar mentivar
Mercimek kile kile
Ölçerim sile sile
Yar kapıya gelince
Çıkarım güle küle
Ey mentivar mentivar
İncecik yesnıin dalı
Dibinde yeşil halı
Ya Muhammet ya Ali
Sen göster doğru yolu.
Ey mentivar mentivar
Dam başında damhane
İçinde güllab hane
Dökme güllab gülünü
Yârım gele yıkana
Ey mentivar mentivar
Ayna attım çayıra
Şevki düştü bayıra
Yarım küçük ben küçük
Bizi mevlâm kayıra.
Ey mentivar mentivar
Elinde süt küleği [6]
Sütten beyaz bileği
Mevlâm kabul eylesin
Öksüz oğlan dileği.
Ey mentivar...
İrehan [7] ektim gül bitti
Dalinda bülbül öttü
Ötme bülbülüm ötme
Yarım sefere gitti.
Ey mentivar...
Ey havayı hayayı
Kendir çeker kuvayı
İki garip güvercin
Yeni yapar yuvayı.
Ey mentivar...
Gül koydum gül tasına
Hayatın [8] ortasına
Yarını bir gül sokunmuş
Zülfünün ortasına
OYUN ÇIKARMAK
Kadın gece toplantıları eğlencelerinden birisi de oyun çıkarmaktır. Orta oyunlarına müşabih olan bu oyunlardan bazılarını çocukken görmüştüm. Aradan uzun seneler geçti. Tabii bunların çoğunu unuttum. Teferrüatını ise tamamen hatırlamak mümkün değil. Bununla bereber ikisinin mevzularını biliyorum: bunları bütün teferrüatile tesbit edemezsem de şöyle böyle canlandırmaya çalışacağım.
EŞKİLİ OYUNU
Bu oyun iki kişi ile oynanır. Yaşlıca bir bayan ana rolünü alır ve odanın ortasında bir yere oturur, genç bir bayan da kız rolünü alır. Başına bizde meşefe tabir olunan ve eskiden çarşafa girmeyen kızlar tarafından sokakta örtü olarak kullanılan bir örtü ve eline de bir tas alır. Anne yüklüdür (gebe) aşyermektedir. Canı eşkili (turşu) istemiştir Kızını komşulara turşuya gönderir. Kız komik bir yürüyüşle odanın içinde çepeçevre oturan bayanlardan birini yanına varır:
— Ayşe bacı, Fatma teyze. Deye hitap eder. Babam gideli altı ay oldu. Anamın karnı üç aylık, Gönlü eşkili istemiş. Sana selâmı var. Eşkili vermeli imişsin. Deye turşu ister, kaşısındaki bayan da:
— Git anam, git, der. Anan oruspu karnındakini hangi döyyüsten kazanmışsa eşkiliyi de ondan iste. Benim eşkilim filan yok cevabile kızı kovar.
Kız ayni komik yürüyüş ve eda ile anasına gelir ve
Ana, Ayşe bacıma gittim, eşkili vermedi ve anan oruspu karnındakini hangi döyustan kazandıysa git o versin dedi deye şikâyet eder. Artık anadaki baş sallamasını, vücud titremesini görmeli. O namusuna tecavüz edildiğinden ötürü hiddetlenmiştir. Bu kötü haberi gönderenle döğüşecektir. Fakat hasta olduğundan kızının koltuğuna asılacak ve ayakta değil her ikisi dizin dizin yürüyerek ve her adımda güldürücü sözler sarfederek o kadının yanına varacak ve onu döğerek eski yerlerine avdet edeceklerdir. Oyun bundan ibarettir.
Aynı hal diğer bayanlara da tekrar edilir. Bu suretle gülünüp eğlenilir.
DELİ KIZA DÜĞÜR GELMİŞ
Bu da başka bir oyundur. Bunda mevzu daha geniş ve eşhas daha kalabalıktır.
Bir ana oğul var. Ana ihtiyar. Oğul çapkın ve haşarı. İşi gücü kuş uçurmak. Ana oğul yine meydandadır. Oğul elinde ucuna bir mendil bağlanmış uzun bir değnek, ıslık çalarak güverçinleri uçuruyor. Bir ara değneği bırakarak anasına geliyor ve kendini evermesini isteyor. Bu birinci perde.
İkinci perdede ana yanına dost ve akrabadan bir iki kadın alarak düğür gezmiye çıkıyor. Deli kızı görmiye gidiyorlar.
Deli kız evlenme çağında bir kızdır. Annesi evde yoktur. Kendisi evde yalnız bulunuyor. O sırada kapı çalınıyor ve düğürcüler geliyor. Deli kız bunları gülünç tavırlarla göre kapı alıyor. Evin üstbaşına buyur ediyor. Gösterdiği mindere oturacakları sırada minderi temizlemek için altlarından çekiyor. Düğürcüler yıkılıp geri kalkıyor ve nihayet mindere oturuyorlar. Fakat ev kirlidir; süpürülmemiştir, Dökük saçıktır. Düğürcüler bu halleri görüp burun kıvırıyorlar. Deli kız işin farkına varıyor ve hemen döküksaçık eşyayı şuraya buraya savuruyor; eline bir süpürge alarak yerdeki tozları düğürcülere doğru süpürmiye başlayor. Düğürcülere bu ve buna benzer hareketler karşısında kızı istemekten vazgeçerek Deli kızın elinden yakayı güç kurtarıyorlar.
Bu arada deli kızla düğürcüler arasında hayli şayanı dikkat konuşmalar geçiyorsa da bunları hatırlamam mümkün olmadı.
CEVİZ KIRMAK
Kadınlar toplantısında oynanan oyunlardan biriside budur. Oyun şöyle oynanır:
Kadınlar birer eşli iki taraf olur. İçlerinden bir bayan, "Meydanda bir heğbe ceviz var. Bu cevizden beşini, onunu, ellisini., Kim kırar. Fatma kırar” der. Fatmanın eşi derhal atılıp "Kıramaz’’ cevabını vermeğe mecburdur. Bu cevap üzerine birinci” Ya kim kırar?’’ diye sorar o da cevaben başka bir bayanı işaretle "Ayşe kırar’’ der. Ayşenin eşi derhal” kıramaz’’ demek ve başka birini göstermek zorundadır. Kim şaşırır, eşi için "kıramaz’’ cevabını vermezse oyunu kaybeder. Kaybeden, için hep bir ağızdan mâni söylenir. Maninin bir kıt’ası şudur:
Mardinden babam mardinden
Al heybesini ardından
Sen oyna külah sen oyna
Deli . . . nin derdinden
TAVUK CİV CİV OYUNU
Kadın toplantılarında oynanan tavuk, civciv oyununu da yazarak bu bahse son vereceğim. Bu oyun şu şekilde oynanır. Bir bayan yanındakine:
—Ben sa (sana) der.
Yanındaki sorar:
—Nedir o?
—Bir tavuk
Muhatap olan bayan yanındakine ayni şeyi tekrarlar o da öte yanındakine söyler, bu suretle söz evvelce söze başlayana gelir, ilk söz alan kadın aynı şeyi tekrarladıktan sonra:
—Bir yumurta der.
Bu defa da bir yumurta kelimesi ilâvesile aynı söz tekrar edilir. Sıra tekrar oyuna başlayan kadına gelince:
—Bir civciv kelimesini ilâve eder. Karşısındaki sorar
—Hanı babası!
O anda bütün bayanlar bir ağızdan
—Oö ö..ö .. Diye horoz gibi öterek gülüşürler ve bunu bütün hazır olanlar tekrar ederler.
BİLMECELER
Gaziantep’te Halk arasında söylenen bir çok bilmeceler vardır. Bu bilmeceler, sonradan uydurulanlar müstesna, umumiyetle mevzun ve mukaffa’dır Hepsi de millî vezinle ayarlanmıştır. Halkiyat bakımından çok ehemmiyeti olan Türk zekâ ve kabiliyetini anlatması bakımından değerli bir hazine olan bu bilmecelerden derliyebildiklerimizi aşağıya yazıyorum:
1 — Yittim (ittim) kapı açıldı, kırmızı hahık (akik) saçıldı: Nar (Meyve).
(Devam Edecek)
[1] Özbek pilavı, pirinç, et ve havuçtan yapılır bir nevi pilav.
[2] Öğretmen Kerim Fırat arkadaşımız Yeni Gaziantep gazetesinin 36 sayılı nüshasında intişar eden âdet ve ananeler başlıklı yazısında deri gecesinin 80 100 seneden beri Antepte mevcut olduğunu yazıyorsada bu, doğru değildir.
[3] Sırası gelmişken burada kuduza ait inamlardan bahsedelim: Bir insanı kuduz bir hayvan ısırmasıyle o hastalık insana bulaşırsa rüyada herhangi bir köpeğin ısırmasıda bu hastalığı doğururmuş.
[4] Teşt: İçinde çamaşır yıkanan bakırdan büyük leğençe.
[5] Oyun çıkarmak: Orta oyununu taklid ederek yapılan oyunlara denilir.
[6] Külek: Dibi tahta veya hepsi tahtadan yapılmış süt kovası, süt kabı.
[7] İrehan:(Reyhan) Fesleğen
[8] Hayat: Avlu