(Sayfa 61’den Devam)

malzeme bakımından da arada bir fark yoktur. Fiatlar ise 3500 ile 6000 lira arasında değişir.

Ayrıca İhsan Özerin atölyesinde cereyanlı bir de ocak bulunmakta ve karuserciliğin icap ettiği bütün demir işlerini de kendisi yapmaktadır. Bu da işin tek elden çıkmasını temin bakımından önemlidir.

Özere göre kamyon karuserciliğin de yurdumuzda Gaziantep başta gelir. Bunu Antakya ve Bursa takip eder. Diğer yerlerde yapılanlar ise ikinci derecededirler.

Özer için en büyük ihtiyaç ise doğru dürüst bir iş yeridir. Yazın tozundan, kışın çamur ve soğuğundan “illallah” demişler. Sanayi sitesinin yapılmasını dört gözle bekliyorlar. Gaziantep sanayii ancak siteye yerleşmekle değerini bulacaktır.

Diğer taraftan ise malzeme temini de bir derttir. Meselâ beş metrelik kereste bulmakta güçlükle karşılaşıyor. Halbuki altıbuçuk metre uzunluğunda karuser de çok isteniyor. Bu takdirde de taban kısmının ekli yapılması mecburiyeti hasıl oluyor. Bu da ne sağlamlık ve ne de sanat zevki bakımından pek hoş bir şey olmuyor.

Yine bazan Karabük Demir ve Çelik işletmesi demir yetiştiremiyor. O zaman da demiri ancak üçüncü, hattâ dördüncü elden temin ediyorlar. Bu ise hem zaman kaybına ve hem de maliyetin yükselmesine sebep oluyor.

İleride karusercilik için icap eden malzemeyi önceden hazırlamayı ve bu suretle daha seri iş çıkarmayı düşünen Özer bunun için de maddî yardımın şart olduğunu ifade ediyor.

Bütün doğu illeri ile Ankara ve İzmire kadar kamyon karuseri yapan İhsan Özer mesleğin tekamülü için de “Ehliyetsiz olanlara atölye açma izni verilmemelidir” diyor. Zira bu şekilde çalışanlar iş tutabilmek için çok düşük fiatlarla iş alıyor ve böylece işin kalitesi mecburen düşüyor. Bu durum hem esaslı sanatkârlar ve hem de şehrimizin sanayii için birleke oluyor.

Evvelemirde lüzumsuz rekabet kaldırılmalı, sanatkârlar arasında da meslekî bakımdan bir sınıflandırma yapılmalıdır. Sanayiimiz ancak böyle kurtulabilir.

OSMAN ARICA-MEHMET ARICA-EMÎN SIRIMISI

Şehrimizin ilk üç karusercisinden birisi olan Osman Arıcanın oğlu Mehmet Arıca henüz sekiz yaşlarında iken 1947 yılında babasının yanında mesleğe atılmış. 1956 da babası mesleği terkedince atölyenin idaresi kendisine kalmış. Ancak bir yıl yalnız çalışan Arıca bir yıl sonra da kaportacı Emin Sırımısı ile ortak olmuş. Birkaç ay evvel de ayrılarak müstakil bir iş yeri açmış.

Ancak bu defa da baba Osmanın mesleği terketmesine mukabil kardeşi Osmanı atölyesine ortak etmiş.

Kardeşi Osman ise 1956 yılında ağabeyinin yanında mesleğe girmiş ve yedi senedir de ağabeyi ile beraber çalışmış.

Osman Arıca ve Emin Sırımısı karusercilikle kaportacılığı birleştirdiklerinde ve 1959 yılında yurdumuzda ilk defa olarak şanzıman krikosu yapmışlar. O sıralarda şanzıman krikosu ithal ve memleketimizde imal edilmediği için bu ihtiyacı gidermek istemişler. Yaptıkları ilk iki krikoyu da şehrimizde satmışlar.

Bu defa yine bu işe teşebbüs etmiş bulunuyorlar. Oto tamircileri şanzımanı güçlükle indirip bindirdikleri için bir kolaylık olmak üzere bu işe girmişler ve bir kısım dökümlerini de yaptırmışlar. Şanzımandan başka defransiyeli ön dingil çözüp bağlama için de kullanılabilen bu krikoların kaldırma gücü ise bir ton.. Bu ağırlıkta herhangi bir şeyi de kaldırabilecek durum da..

Arıcanın ifade ettiğine göre henüz yurdumuzda bu tip kriko imal edilmiyormuş. Ve ilk yaptıkları krikolar da kendi buluşları imiş. Ayrıca bu krikolar ithal edilenlere nisbeten daha sağlam ve daha ucuza maloluyormuş.

İki kardeş Arıca’lar halen otobüs ve kamyon karuserlerinitı yenisi ile tamirlerini, pikapların kapı ve pencere açma işlerini yapıyorlar. Sanat bakımından çelik karuser de yapabilecek durumdadırlar.

En büyük ihtiyacı punta kaynak makinesi, pres ve pres kalıpları olan Arıcalar ileride hidrolikli caraskal ve hidrolikli pres yapmayı düşünüyorlar. Bu mevzuda kâğıt üzerinde her şey hazırlanmış. Fakat maddî imkânsızlık her hangi bir teşebbüse geçmeye elvermiyormuş. Halbuki bugün imkân verildiği takdirde bütün bunları yapmaya muktedirler.

Kredi almak için müracaatta bulunmuşlar. Ancak tapulu malları olmadığı için kredi alamamışlar. Fakir sanatkâr bu yüzden yardım göremiyormuş. Arıcaya göre “zenginin malı var, kredi alabiliyor. Onlar fakirliklerinden dolayı bundan istifade edemiyorlar.”

MEHMET ALİ BALIM-ALİ GÜLER

Şehrimizin en yeni karuser atölyelerinden birisi Mehmet Ali Balim ve Ali Güler ortaklığına ait.. M. Ali Balim Abdullah Karusercinin yanında 1948 yılında mesleğe atıldıktan sonra tam 12 yıl Kemal Karuserci yanında çalışmış.

Ali Güler ise 1949 yılında Mehmet Ali Güdemez yanında işe atılıp, 1963 ağustosuna kadar ayni atölyede çalışmış.

Nihayet iki arkadaş ve meslektaş anlaşarak adı geçen tarihte ortak olarak atölye açmışlar.

Kemal Karusercinin daha fazla münibis, Mehmet Ali Güdemezin ise daha ziyade otobüs karuseri yapmaları, her iki ortağın da uzun yıllar bu iki ustanın yanında yetişmesi neticesinde bugün minibüsü de otobüsü de tam manasile yapabilecek dürümdalar.

Halen bilumum vasıtaların karuserlerini yapıyorlar. Hattâ çelik karuser dahi yapabilecek kudretteler.

Ancak bir atölye açabilecek kadar sermaye ile işe başlayan ortakların en önemli ihtiyaçları döner sermaye.. Bunun için de kredi istiyorlar. Fakat bu kredi tapu karşılığı değil de atölyedeki takımlara karşılık verilmeli..

Ancak rahat çalışabilmek sadece krediye bağlı değil. Sanayi sitesi de mühim bir ihtiyaç.. Bir sanatkârın kendi malı olan bir yerde çalışması, atölyeyi işin icabına göre istediği şekle sokabilmesi yapılan işte mutlak surette tesirini göstermektedir.

Gaziantep karuserciliğinin sağlamlık bakımından yurdumuzda başta gelebileceğini ifade eden Balim ve Güler ileride Avrupa tipi otobüs karuserlerin gerekli önemi verip daha sağlam ve daha orijinal şekilde çelik karuser yapmayı düşünüyorlar. Mesleklerinde son emelleride bu..

Mesleğin tekâmülü ise yapılacak siteye ve verilecek krediye bağlı..

Ekseriyetle doğu illerine iş yapan ortaklara göre askerlik ödevini yapmayanlara atölye açma izni verilmemeli.

(Devamı var)