-Geçen sayıdan devam-

Antep içinde bunlardan başka tarihî değer taşıyan mühim eserlere rastlamadım. Fakat şehre 12 kilometre kuzey semtteki (Dülük) eski Roma devrinde (Doliçe) şehri harabeleri, eski sur ve su kemerleri bakiyelerile uzaklardan ihtişam gösteren bir mevkidir; burası da Eti devri eserlerini taşır. Meşhur cografya lügatı sahibi (Yakut) Antebe, aynı zamanda Dülük ismini vermiştir. Milâdi 1400 tarihlerine doğru harap olan (Dülük)ün yerine Antep şehri kurulmuş ve büyümüştür.

III- Antep, milli Türk mücadele ve kurtuluş tarihinde gösterdiği üstün yararlıklarla, Gazi adını hakkile kazanmıştır. O mücadelenin halâ yaşayan kahramanları arasında bulunup, onların değerli hatıralarını dinlemek insanın göksünü gurur ve iftiharla kabartıyor. Dâva vekillerinden Bay Ahmet Körükçü ile tanıştım. Antep mücadelesine ait kıymetli notları varmış, Ahmet Körükçü, estantene bir yüzle bu hatıralarını sıraladı.

Kahraman Özdemirin ve Maraş müdaafasında en büyük fedakârlığı yapan rahmetli Yürük Selimin nam ü şanlarını kutsalladı. Tıbı adlî profesörü Doktor Fahri Canın da yüksek menkıbelerini bu zattan dinledim.

Üzerlikçi Arap Mehmedin bir hatırası

Antebin kenar mahallelerinden birisinin kahvesinde otururken, boynunda küçük bir bez torbasile gür sakallı ve pus bıyılı 70lik bir ihtiyar geldi. Bu temiz yüzlü ihtiyara herkes saygı gösteriyor; bana tanıttılar. Boynunda asılı tobasından bir küçük kutu ile üzerlik tohumu doldurup verdi ve bahşışını topladı. Seferberlikte, Bağdat çephesinde askerlik yaparken başından geçen bir hatırayı nakletti. Bu hatıra, ilkokullarımızda yavrularımızın okuduğu kıraet kitaplarına veciz bir şekilde geçirilmiştir. Şimdi ağzından dinlediğim gibi buraya naklediyorum:

İngilizler bir top attı, patlamadı. Ben su sakası idim. Fıçılara su doldurdum geliyordum. Oturdum, düşündüm. Gece karanlığı basmış, meğersem düşman siperinin içine girmişim. Bir taraftan bizim asker kurşun sıkıyordu. Benim sakka katırını İngilizler tutmuşlar; yularına yapıştım.

-Osmanlı malını nereye harcayırsınız? Dedim.

Bana iki martin dipçiği vurdular. Süzümden birşey anlayamadılar. Gittiler, kumandanlarına haber ettiler. Kumandanın yanına vardık.

-Hayır, ben katırımı bırakmam, dedim.

Dediler,

-Katırı bağla. Gözünün önünde dursun, ifadeni ver bize:

-Kurşunumuzdan kokmadın mı, buraya nasıl geldin?

-Ha kurşununuz, ha davar kıhlağı; dedim.

-Arkası Gelecek Sayıda

Yazan: Adana Mıntaka Müzesi Müdürü

Naci KUM