1918-1919 YILLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN GENEL DURUMU

Osmanlı devlet adamlarının iç ve dış politikada takip ettikleri kötü yol, emperyalist devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki arzularını artırıyordu. Osmanlı İmparatorluğu, 1911 ila 1918 yılları arasında devamlı saldıralara uğradı. Osmanlılar 1912’de Trablusgarp, Bingazi ve 12 adaları İtalyanlara terk ederek Afrika’dan çekilmek zorunda kaldı. 1912’de Balkan Devletleri’nin saldırısı başladı. 1913’de Balkanlardaki Türkten gayri topluluklar da Osmanlı devletinden ayrıldılar. Balkanlar ve Adalar Denizi elden gitti. Osmanlı Devlet adamlarının yanlış görüşü neticesi Birinci Cihan Savaşında da katılan Osmanlı Devleti’nden, Arapça konuşan topluluklar da ayrıldılar. Arabistan yarımadası, Suriye ve İrak İmparatorluktan koptu. Mondros mütarekesinin imza edildiği 30 Ekim 1918 tarihinde ise Osmanlı orduları aşağı yukarı bugünkü Türkiye hudutlarına çekilmiş bulunuyordu. Osmanlı Devleti’nin elinde, Batı Türklerinin anayurdu olan Anadolu ve Tarakya’dan başka bir toprak parçası kalmamıştı.

1918 Senesi sonlarına doğru Osmanlı Padişahı Beşinci Mehmet Reşat vefat etmiş ve yerine altıncı Mehmet Vahdettin Padişah olmuştu. Birinci Cihan savaşında iktidarda bulunan İddihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri yurdu terketmişlerdi. Millet Meclisi feshedilmişti. Arka arkaya kurulan İstanbul hükümetleri, Birinci Cihan Savaşı galipleri olan İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek için her fedakârlığa rıza gösteriyorlardı. Bu devletlerden biriyle bile başa çıkılamayacağı kuruntusu, bütün kafalara yer etmişte. Asırlardan beri istila yüzü görmemiş olan Marmara, Eğe, Orta Anadolu gibi bölgelerde; galip itilaf devletleriyle düşmanlık durumuna girmemek ve Padişah çevresinde tam bir birlik olmak fikri Türk halkı arasında yayılmıştı. Gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin kadere rıza göteren uysal durumu, azınlıkları ve galip devletleri cesaretlendirmiş, Trakya ve Anadolu’ya da paylaşmak heveslerini artırmıştı. Ermeniler Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Çukurova’da bağımsız bir devlet kurmak için açıktan açığa harekete geçmişlerdi. Doğu Karadenizde Pontus Rum devleti kurulmuştu. Yine Doğu Anadolunun bazı kısımlarında bağımsız bir Kürt devleti kurulması için çalışılıyordu. Yunan devleti, Trakya ve Ege bölgesinin el geçirmek için fırsat arıyordu. İtalyan devleti eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak hayali ile Antalya Bölgesine yerleşmek hevesinde idi. İngiliz ve Fransızlar ise, Güney’den Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemek istiyorlardı. Bu düşüncelerle Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri Mondoros Mütarekesi imza edilirken Osmanlı Devleti’ne, ağır ve müphem çok tehlikeli maddeler kabul ettirmişlerdi. Galip Devletler mütarekeyi takip eden aylarda azınlıkların güvenliğini sağlıyacağız bahaneleri ile, mütarekenin müphem maddelerinden istifade ederek, anayurdumuzu yer yer işgale başlamışlardı. 1918 yılı sonlarında Çukurova, 15 Ocak 1919’da Gaziantep, İngilizler tarafından işgal olunmuştu 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e çıkmışlar ve Ege Bölgesini istilaya başlamışlardı. Azınlıklar, her geçen gün işi azıtıyorlardı. Bütün bunlara rağmen Osmanlı Devleti istifâya uğrayan Türk halklarına sabır ve itaat göstermelerini tavsiye ediyor, galip devlerin her isteğini yerine getiriyordu.

Azınlıkların devletler kuzmaya çalıştığı topraklarda yaşıyan Türk halkları ise, Osmanlı Devleti’nin siyasetine uydukları takdirde yok olacaklarını iyi anlamışlardı. Türkler yer yer mahallî millî teşkilatlar ve dernekler kurmuşlardı. Millî derneklerin en fazla bulanduğu yerler, öteden beri tehlikeye maruz kalan Doğu Anadolu Bölgesinde idi. Azınlıkları ve işgal ordularını durdurabilmek için, ayrı ayrı küçük cemiyetler halinde çalışan bütün millî kuruluşları, tek bir kuruluş altında birleştirmek, Osmanlı devletinin yanlış politikasının tesiri altında kalan ve büyük tehlikeyi henüz anlıyamamış Türk halklarını uyandırmak ve teşkilatlandırmak gerekiyordu. Millî esaslara dayanan yeni bir Türk devletinin kurulma zamanının geldiğini anlıyan ve dünya politikasını iyi bilen 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış, Osmanlı Devleti’nden ümidini kesmiş Türklere kısa zamanda baş olmasını bilmişti.

1918 YILINDA GAZİANTEP BÖLGESİNİN DURUMU

Antep havalisi üç kazalı (Kilis, Antep, Rumkale) bir sancaktı. Antep Sancağı Halep’e bağlı iken, Halep’in sınır dışı kalması üzerine İstanbul’a bağlı müstakil sancak olmuştu. 1914 yılında Antep şehrinde 30.000 Ermeni, 50.000 Müslüman Türk yaşıyordu. Harpler sebebiyle şehrin nüfusu 1918’de 40.000’e düşmüştü. Civar köy ve kasabalarda yaşıyan halkın ezici çoğunluğu ise Türk idi. Ermeni azınlığının Gaziantep Bölgesinide içine alan bir Ermeni devleti kurmak istemesi, Antep Türklerini endişeye sevkediyordu. Azınlıkların taşkınlıkları karşısında Osmanlı devletinin aciz kalışı, Türk Halkının Osmanlı Devleti’ne olan güvenini çok sarsmıştı. Her yerde sık sık haydutluklara rastlanıyordu. Emniyet ve iktisadi durum son derece bozulmuştu.

GAZİANTEP’İN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ

Mondros mütarekenamesinin asayişiyle ilgili yedinci maddesine dayanan İngilizler, Halep’teki kuvvetlerinin emniyetini sağlamak ve süvarileri atlarına yem temin etmek bahanesiyle 15 Ocak 1919’da Gaziantep şehrine girdiler. 1919 Şubatında Maraş ve Urfa’yı da işgal ettiler. Tüklerin millî konularda çok hassas olduğunu gören İngilizler, mahalli Türk idaresine müdahale etmemişler. Polis ve Jandarmayı tamamen serbest bırakmışlar, iç işlere karışmıyarak fakirlerede çok yardım yapmışlardır.

Antep'li Türkler, Anadolu’da cereyan eden olayları yakından {takip ediyorlardı. 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların Izmir’e çıkışı gibi istilâ haberleri ile Osmanlı devletinin istilacılara cesaret veren politikası üzüntü ile karşılanmakta idi. Azınlıklara ve istilacılara dur diyecek olan yeni Türk Devleti’nin kuruluş haberleri ise Antep’te büyük bir heyecanla inleniyordu. Vilâyâtı Şarkiye Müdafaai Hukuki Milliye Cemiyeti’nin düzenlediği 23 Temmuz 1919 [Erzurum kongresini takiben Türkiye ölçüsünde bir teşkilat haline gelen Anadolu ve Rumeli Müdafaası Hukuk Cemiyetinin düzenlediği 4 Eylül 1919 tarihli Sivas kongresine Antep delegeleri de katılmışlardı. 12 Ekim 1919’da Antep’te Müdafaai Hukuk Cemiyetinin bir şubesi de kurulmuştu.

Ekim 1919 ayında, İngiliz hükûmeti ile Fransız hükümeti arasında yapılan bir anlaşma neticesinde Suriye ve Kilikyanın Fransızlara terkedildiği haberleri Antep Türkleri arasında pek fena karşılanmıştı. Antep Türkleri, İngilizlerin gitmesinden sonra yeni bir yabancı işgali istemiyorlardı. Türkler arka arka ya protesto mitingleri düzenlediler.

GAZİANTEP’İN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİ

29 Ekim 1919’da Fransız kıtaları sayısız bayrak ve çiçek taşıyan Ermeni ahalisinin sevgi ve sevinç gösterileri arasında Antep’e girdiler. Fransız kıtaları arasında gönüllü Ermeni birlikleri de vardı. Ermeni halkı Fransızları, yeni Ermeni devletinin müjdecisi olarak karşılamıştı. Türk halkı ise törenlere katılmamış ve büyük bir endişe içine düşmüştü.

Fransızların Antep bölgesini işgal etmeleri üzerine Türkleri üzüntüye boğan olaylar arka arkaya cereyan etmeğe başladı. Bir kısım Türkler, Ermeniler tarafından öldürülüyor veya tecavüze maruz kalıyorlardı. Ermeni sanıklar yakalanmıyordu. 5 Kasım 1919’da Akyol Camii üzerine çekilen Türk Bayrağı bir Fransız Subayı tarafından indiritiliyordu. Fransızlar Türk polislerinin işlerine karışıyorlardı. 10 Kasım 1919’da Türk polisleri ile Ermeni askerleri arasında Tiyatro kavgası olmuştu. Fransızlar gece devriyeleri çıkarmak istiyorlar, Türklerin iç işlerine karışıyorlardı. 30 Kasım 1919’da Fransızlar, Türk polis ve jandarmasının Fransız memurlar emrine verilmesini istiyorlardı. Türklerin mahalli makamlarının protestoları ile Antep Cemiyeti îslamiye Derneği’nin düzenlediği protesto mitinglerine karşı Fransızlar, mevcut kuvvetlerini takviye etmekle cevap veriyorlardı. Fransızların Gaziantep Bölgesini sömürge yapmaktan başka bir amaçları olmadığı Türk halkınca iyice anlaşılmağa başlanmıştı.

ANTEP’TE TÜRK SAVAŞ TEŞKİLÂTININ KURULMAYA BAŞLANMASI

Antep bölgesinde mevcut Türk Devlet teşkilatı bir istilâya karşı koyacak durumda değildi. Türk İdarî teşkilatı Antep Sancağı merkezinde oturan bir mutasarrıf, kaza memurları, Sancağın asayişiyle ödevli 400 kişilik bir jandarma bölüğünden ibaretti. Osmanlı Devleti’nin Antep’e gönderecek bir ordusu da yoktu. Antep Türk halkını temsil eden mahallî teşkilatın başında (Cemiyeti İslâmiye) geliyordu. 1895 tarihinden beri Antep Kültür hayatında büyük rol oynayan (Cemiyeti îslamiye) silahlı bir teşekkül değildi. Fransızların Türk hakimiyetine her müdahalesini protesto eden, millî günlerde büyük anma toplantıları düzenliyen dernek, Türk halkını savaşa hazırlıyan fikrî alanda çalışan bir teşekküldü. Şehirde mevcut 4 Tekye teşkilatı da Cemiyeti İslamiye’nin ortağı ve yardımcısı durumunda her gösteriye katılıyorlardı. Türklerin hazır silahlı kuvvetleri ise bazı köyler de vardı. Aşiret usulünün devam etmesi sebebiyle Türk Çete birlikleri bazı köylerde kendiliğinden harekete geçmişti. Fransız nakliye kollarına ilk taarruzlar, köy çete birlikleri tarafından yapılmaya başlandı. Bu arada şehirlerde de savaş teşkilatı sür’atle kurulmaya başlandı.

FRANSIZLARIN MARAŞTAN VE GAZÎANTEP’ÎN KUZEYBÖLGESİNDEN KOVULMALARI

1919 yılında Gaziantep Bölgesinde Güneyden Kuzeye uzanan en önemli

(Devamı var)