28-29 Mart Geceleri Halkevi Salonunda Ali Nadi Ünler’in Şehit Şahin hakkındaki söylevi

Sayın dinleyicilerim,

Büyük ve kahraman bir Türk çocuğu, yiğit Şahin 24 yıl önce bugün şehid olmuştu. O eşsiz kahramanlık gününün yıldönümünde Şahinin yüksek hatırasını anmak için toplandık. Bu toplantımızla ikinci bir vazifeyi daha yerine getiriyoruz. Şahinin aziz namını ebedileştirecek âbidenin kurulmasına yardım ediyoruz. Bu hayırlı işe kıymetli teşebbüslerile önayak olan partimize ve bu vatan ve millet hizmetinde yardımlarını esirgemiyen siz hamiyetli hemşerilerime bu kürsüden minnet ve şükranlarıı sunmayı bir vazife bilirim.

Sözlerime başlamazdan evvel muhterem heyetinizi millî bir vazifenin ifasına, Şehit Şahinin aziz hatırasına hürmeten bir dakika ayakta sükûta davet ediyorum.

Aziz arkadaşlarım,

Dünya tarihinin ana kaynağı olan büyük Trük tarihi kahramanlık olaylarila o kadar dolup taşmıştır ki her biri bir milletin fahır ve gurur vesilesi teşkil edecek mahiyette olan bu hadiseler için ayrı ayrı tören yapılsa, senenin günlerini değil, dakika ve saniyelerini bile törenle geçirmemiz lâzımdır. Biz bu oluşların pek azını, millî tarihimizde çok üstün mevki alanlarını o da kısmen yad edebiliyoruz. Şahinin millî tarihimize yeni şan ve şeref sahifeleri katan kahramanlar da bu müstesna hadiselerden biri olduğu içindir ki takdis ediyoruz.

Hepimiz biliyoruz, istiklâl savaşı büyük Türk tarihinde apayrı bir mevki, üstün bir kıymet, çok yüksek bir mahiyet taşır. Millî varlığımızda onun olağan üstü bir yeri, ulaşılmaz bir yüceliği vardır. Ferağat, fedakârlık, kahramanlık kelimeleri milletimizin bu savaşta yarattığı harikalar önünde pek sönük kalır. Gaziantep müdafaası bu büyük savaş ortasında türkün ezelî şehamet yiğitliğinin ebediyetlerle uyuşan bir şahikasıdır. Şehit Şahin ise, Gaziantep müdafaası denilen bu efsanevî destanını nefsinde toplamış, sembolize etmiş, hemşerilerine yurt için döğüşmenin, ölmenin en yüksek misalini vermek suretile bu müdafaanın temelini kurmuştur.

Şahin, yarattığı harikalarla millî çerçevenin dar sınırlarını aşmış, tarihin malı olmuştur. Şahin, düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antebe giremez diye hemşerilerine verdiği namus sözünü koca bir ordu karşısında tekbaşına döğüşerek ölmek suretile yerine getirmiş her zaman öğmeğe, öğünmeğe ve gelecek nesillere örnek olarak gösterilmeğe lâyık bir kahramandır.

Vatan uğrunda ölmenin zevkini, ölçülmez büyüklüğünü, biz bu destanlardan alacak, Türk gençliğinde ferağat ve fedakârlık duygularını bu büyük hadiselerin tekrarile daima zinde, canlı ve heyecanlı tutacağız.

Sayın arkadaşlar,

Şimdi size Şahinin hayatını kısaca anlatmıya çalışacağım.

Şahin Bey Anteplidir. Öz adı Mehmet Saittir. 1877-1293 yılında Antebin Bostancı mahallesinde (55) numaralı evde doğmuştur. Babasının adı Abdullah, annesi Ayyuş Hanımdır. Soy adları Dellâk oğullarıdır. Dört yaşında babadan yetim kalmış, annesile birlikte dayısı İspaha Kara Hacı Mehmet Saidin yanına gitmiş, Rüşdiyede okumuş, sonra da Tabaklık yapmıştır. Mehmet Sait büyüyünce annesi askere gitmesin diye yetim bir kızla evlendirmiştir. İzzeti nefsi çok yüksek olan Mehmet Sait bir gece bir hadise dolayısile komşuları Fahrettin Hocanın bir sözünü hazmedemiyerek iade etmiş ve bu defa Fahrettin efendinin müdahalesile Şahinin asker edilerek Yemene sevkına sebep olmuştur.

On sene Yemende kalan Şahinin askerlik hayatü büyüklükle ve kahramanlıkla doludur. Vazifesindeki gayreti, müsademelerdeki yararlığı ile çapucak terfi atmiş, Başçavuş olmuştur.

Aynülcebel denilen bir kalede alayları asî Araplar tarafından sarılmış, muhasara aylarca uzamış, alay aç ve cephanesiz kalmış, alay komutanı da şehid olunca teslim olmak fikirleri belirmiye başlamış. Şahin başına topladığı birkaç arkadaşla teslim fikrinde olanları hapsederek alayın idaresini eline almış ve bir gece bir huruçla alayı kurtarmıştır. Yemen ordu komutanının inhası üzerine bu hizmetine mükâfat olarak Mülâzimsaniliğe terfi etmiştir. Yemenden İstanbula dönen Şahin sırasile Tarablus garp, Balkan muharebelerine iştirak etmiş, birinci dünya harbinde Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde çarpışmıştır. Şahin, alayında medenî cesareti, yiğitliği, merdliği, ahde vefasile temayüz etmiş, büyük küçük bütün amirlerini kendine hürmete mecbur kılmıştı. 1918 yılında Filistin cephesinde esir olmuş, bir sene Mısırda kaldıktan sonra İstanbula dönmüş ve Nizip şube reisliği ile Antebe gelmiştir.

Antep o zaman Fransız işgalinde idi. Yerli Ermenilerin tezvir ve mefsedetine âlet olan işgal ordusu Türklere yapmadık zulüm ve hakaret bırakmıyordu. Bayrağımız tahkir ediliyor, kadınlara tesallüt olunuyor. Türkler nahak yere öldürülüyordu.

Tarih bounca köle olmamış, daima hükmetmiye, efendi olarak yaşamıya alışmış olan milletimiz bu taşkınlıkları, bu soysuzca hareketleri tabiidir ki çekemezdi. Ebedî Şef Atatürk’ün yüksek direktiflerile Antepte kurulmuş olan Müdafaai hukuk cemiyeti silâhli bir mukavemet teşkilâtı hazırlıyordu. Şahin Antepte karşılaştığı bu manzaraya dayanamadı. Müdafaai hukuk cemiyetinin tensibile Kilis yolu kuvayı milliye kumandanlığı vazifesini üzerine alarak teşkilât yapmak ve Kilisten Antebe gelecek düşman kuvvetlerine mani olmak azim ve kararile bir silâhile ve tek başına Kilis yoluna hareket etti. O zaman, uzun seneler hasret kaldığı âilesini henüz bir eve bile yerleştirememişti.

Cesur ve kahraman olduğu kadar mükemmel bir hatip olan Şahin Bey çok kısa bir zamanda çevre köyleri silâhlandırdı, Millî müfrezeler teşkil etti. Kilis ve Antepteki işgal kumandanlarına şiddetli oltımatomlar göndererek buralardaki kuvvetleri aylarca titretti, yerlerinde mıhladı. Bu arada Kilisten Antebe ve Akcakoyunludan Kilise gitmek isteyen çok üstün ve mücehhez işgal kuvvetlerini harbe icbar ederek perişan bir halde geldikleri yere sürdü. Ve nihayet 25 mart 1920 tarihinde Kilisten hareket eden bir düşman kolunu, ki bu kuvvet üç tabur piyade, bir bölük süvari, bir batarya top, bir istihkâm takımı ve 400 nakliye arabasından mürekkepti, Kızılburun, Kertil, Almalı sırtlarında pek az maiyetile savaşa mecbur etti. Düşmanı üç gün çetin muharebelerle hırpaladı. Kanlı zayiat verdirdi. Ve en sonra 29 Mart sabahı maiyetindeki kuvvetlerin kısmen şehid düşmesi ve kısmen de dağılması üzerine tekbaşına bu koskoca orduya karşı koydu. İlâhi bir ferağat ve kahramanlıkla süngüleninciye kadar arslanlar gibi çarpıştı. Hemşerilerine verdiği erkek ve yiğit sözünü tutarak arabaları cesedini çiğnemeden düşmana yol vermedi.

Aziz arkadaşlarım, İşte Şahin denen mucizevî kahramanın kısaca hayatını arzetmeğe çalıştım. Müsaade buyurursanız iki kelime ile onun hususiyetlerinden de bahsedeyim.

Şahin çok dürüst, yüksek ahlak ve fazilet sahibi bir insandı. Kendini ve çetelerini köylere yük etmemek için büyük bir dikkat sarfediyordu. Gaz köyünün şimalindeki çadırınde çok zaman karnını doyuracak yemek bulamadığı ve ekseriya helva ekmek yediği ve sade kahve ile vakıt geçirdiği halde köylerden hazırlanıp gelen yemekleri reddederdi. Vatan ve millet hızmetinden başka her türlü istihkar eden bu hareketi çetelerini aynı yolu tutmıya mecbur bırakmış ve iki buçuk aylık harekât sırasında kimsenin bir çöpü zayolmamıştı.

O , gece gündüz ateşten eksik olmıyan sade kahveyi içer, günlerini teşkilât yapmak ve etrafına toplananları mukavemete teşvik etmekle, gecelerini de nöbet yerlerini dolaşmak, çetelerinin gönlünü almak, onlara cesaret vermekle geçirirdi. Şahinin çadırı müdafaa hatlarımız girişinde değil, ilerisinde idi. O bununla maiyetine ve herkese cür’et ve cesaret aşılayordu. Halk pisikolojisini çok iyi kavramıştı. Ta Musabeyliden ve Kürtdağından beri o çevrede herkes Şahini bir mâbud gibi sever ve ondan korkardı. Onun adı her yerde saygı, sevgi ve biraz da korku ile anılırdı. Bu şan ve şeref dolu hayatı, yüksek faziletleri, üstün millet ve memleket sevgisile ebediyetlere kavuşan büyük kahramanın hatırası daima kalblerimizde canlı ve heyecanlı olarak yaşıyacak, kahraman Türk milleti ezelden ebede kadar onun yüze namını daima tazimle tevkirle yadedecektir. Onun manevî huzurunda tekrar saygı ile eğilir ve hepinizi hürmetle selamlarım.

Yazan: Ali Nadi ÜNLER