Şahin Bey, Karayılan, Milli Mücadelenin zenbereği olan yiğitlerin birer senbolüdür. Onların adları gerisinde yüzbinlerce şehit uyur. Şahin, Karayılan adları bir isim değil meçhul şehitler türbesidir. Evsanevî Gaziantep şehitlerini gelecek nesiller bir destan aynasından görecekler. Dedelerinin alelâde bir vazife olarak yapmış oldukları işleri mucizeleştirecekler.

Geçen yaz Gaziantep’e gittim. Nizip’le Gaziantep arasında ki dağ köylerine tâ “Hayyam”ın ötelerine doğru çıktım. Her adımda bir destan parçası kulaklarıma çarptı. Bir köy odasında oturuyoruz. Civar köylerden misafirler gelmişti. Biraz sonra bir gümrük kolcusu, iki nefer de halkaya katıldı bir eşkiya inine benzeyen bu köyde Karayılanın adı etrafında hâtıralar birden boşalıverdi. Hepsi birden: “Aha ne yiğitti o!” dediler. Antep harbine gidişini, tek başına Maraş’a giden bir Fransız, taburuna nasıl baskın yaptığını sanki dün geçmiş kadar canlı bir dille anlattılar. Hayyamlar

Ukkaş ağa:

- Ya mesti küllük “Mustafa Küllük?” dedi. O da Molladan (Karayılan) aşağımı kaldı? Karahüyük’de, ben onun çetesinde idim.

- Kim bu Mesti Küllük? Diye sorunca: “Binamlı oymağında Mamotunun küçük kardeşi” dedi.

Bir “yiğit oğlandiki yüzüne bakmaya kıyılmazdı.”

Öğrendimki Mamotu (Mahmut) seferberlikle dağları dolduran eşkıyalardan biri iken Antep tehlikeye düşer düşmez çetesile Fransızlara karşı durmuş bir yiğit Karayılanın, yakın arkadaşı…

- Ne yapmış Mesti Küllük? (Mustafa Küllük, Kürtler ona Mesti Hayyamlı Ukkaş Ağa onun şehadetini şöyle hikaye etti:

- Bir gün Fransız kuvveti ansızın Karahüyükteki kuvvetlerimizi bastı Ağası Mamotu çetesini küçük kardeşi Mesti Küllük’e bırakarak bir iş için başka bir yere gitmişti. Mesti Küllük nasıl kaçsın, kardeşinin yiğit namını berbat etsin? Kaçmadı, dayandı Fransızca. Elinde küçük bir makineli tüfek vardı. Durduğu tepenin arkasında nizamiye askerleri ve çeteler. Mesti tepeyi bırakırsa Fransızlar tepeyi alacaklar ve hepimizi kuş gibi düzde avlıyacaklardı; Mesti küllük tek başına durdu düşmana karşı. Asker çekildi, çeteler çekildi, kendisine seslendik:

- Mesti! gel kurbanın olam vuracaklar seni. O dinlemedi. Verdi kurşunu Fransıza Sonra ayağa kalktı ateş ede edegeri çekildi. O ara bir kurşun gelerek belinin sol tarafından değdi, göbeğinde çıktı. Yine aldırmadı. Koşarak bize doğru geldi. Hep beraber ata bindik. Yarasına aldırış bile etmedi, anasının yanına, Karadağ’a, Akkuyu köyüne yola çıktı. Karayusuflu’da Hacı Mehmet ağanın odasına indik. Yarası ağırlaştı. Oturdu. Yüzü sarardıkça sarardı sonra:

- Anama haber salın bura gelsin, dedi.

Akkuyuya atlı gitti. Anası, akrabaları geldi…

- Noldu Mesti diye ağladı anası…

Biz:

- O kadar zorladık çekilmedi, kurşuna karşı gitti, dedik. Mesti sönük gözlerle cevap verdi:

- Çete ağamın amanatı, nasıl kaçarım… Ağam etti dedi ve bir armut gibi öne düştü. Ruhunu teslim etti. Yiğit, yağız bir oğlandı doğrusu…

Ukkaş ağa yarı Antep ağzına çalan bir deyişle sakin sakin bunları anlatırken sandım ki köy odası birden değişti ve Mesti Küllük’ün esmer ve yiğit çehresi sanki bize:

- Anama haber salın buraya gelsin... der gibiydi. Burnum sızladı, gözlerim doldu.

Not: Derneğimizin neşriyatından olan (Şahin) Gazetesinden alınmıştır.

Dr. Cahit TANYOL