Fototğraf: Eylül 1962 ayında Şakir Sabri Yener, Gaziantep Memleket hastahanesinde iken, kendisini ziyarete gelen Kültür Derneği Başkanı M. Ali Budak ve Prof. Cahit Tanyol’la birlikte.

(Fotoğraf : H. Uğurol Barlas)

Fotoğraf: Şakir Sabri Yeneri hastanede ziyaret eden Abdullah Özer, Prof. Cahit Tanyol, M. Ali Budak bir arada. (Fotoğraf: H. Uğurol Barlas)

(Gaziantep Kültür Derneği) çok önemli bir kitap daha yayınladı. Adı (İncili pınar);

Yeni bir uyanış ve kendine dönüş hareketinin öncülüğünü yapan bu Dernek, Öğretmen Şakir Sabri Yener’in bu kitabiyle; bütün bir memlekette yakın tarihimize ait bazı gerçeklerimizi hikâye ediyor. İlk bakışta kitap eski İstanbul deyimiyle, bir taşra öğretmeninin hal tercümesidir. Yazarını çok eskiden tanırım… Son Gaziantep seyahatimde rahatsızdı, kendisini Belediye Reis yardımcısı Sayın Ali Budak’la beraber hastanede ziyaret etmiştim. Yüzünde vazifesini yapmış insanlarda görülen bir nur vardı. Bizi bir çocuk sevinciyle karşıladı. (İncili pınar) dan bahsetti. Kırk yıl o bölgede Öğretmenlik yapmış, inancını yitirmemiş; emekliye ayrıldıktan sonrada hayatını ve hatıralarını yazmak suretiyle yeni kuşaklara bir mücadele örneği vermiş. Bu yaşlı ilk okul öğretmeni karşısında ibadete benzer bir saygı duydum.

Şakir Sabri Yener, on bir yıl medresede okuduktan sonra Antep’de ilk defa açılan Darülmuallimin’e (öğretmen okulu)na giriyor Kitapda Anadolu vilâyetlerindeki medreselerin öğretim ve eğitimine ait tipik örnekler buluyoruz. Medrese deyince bizim gözümüzün önüne ya İstanbul’daki Büyük medreseler gelir; veya ondan bir öğretim ve eğitim sistemini anlarız. Bu medreseler nasıldı, insanlar oralarda nasıl çalışlardı? Toplumla bağlantıları neydi? Bunlar Hakkındaki fikirlerimiz sadece bir takım umumi şemalar ve kanaatlerdir.

Sayın Şakir Sabri Yener bize Anadolu medreselerini, bu medreselerin, yenilik hareketlerine öncü olarak açılan öğretmen okulları karşısındaki tutumunu kendi hayatına karışmış bu aydın ve ülkücü insan, medreselerin yobazlara, cahillere ve asker kaçaklarına sığınak olduğunu ve düşünceyi ağır ve kati bir baskı altına aldığını ibret dolu bir dille anlatıyor.

(27 Ekim 1962 Cumhuriyet Gazetesi)