Notlar:

Gaziantep müdafaası kısmı yazılırken vaktin darlığı yüzünden unutularak yazılmamış olan ehemmiyetli bazı hadiseleri buraya yazıyorum:

ŞEMŞİ HASANIN ŞEHADETİ

Uzun müddet Yıldırım taburu üçüncü bölük Kumandanlığı yapmış olan Tahsildar Şemsi efendi oğlu İhtiyat mülâzimi Haşan Ağustos 920 tarihinde gününü hatırlamadığım gibi hastane defte rinde de bulamadım öğleden sonra bölüğü ile bulunduğu Musullu cephesinden iki kapılı hanın yer altındaki ahırında o semtin bir çok aileleriyle beraber oturmakta olan efradı ailesini görmeğe gitmişti. O gün kurban bayramının üçüncü günü idi. Düşman ikindiye doğru on beş buçukluk ağır topları ile İki kapılı han ve civarını bombardımana başladı. Haşan bombardıman esnasında büyük kardeşi Naci, eniştesi Maydanoz emiri oğlu Ahmet ve bir de hizmetçi kızla hanın alt kat odalarından birine iltica etmişti. Mermilerden biri ahırın yegâne kapısına isabetle ahırda bulunan yüzlerce kadın ve çocuğu içeride hapsetmişti. Kadın ve çocuklar ağlaşıyor, bizi kurtarınız diye bağırıyorlardı. O sırada bir ikinci mermi de Haşanın ve arkadaşlarının bulunduğu odanın, üst katındaki odaya isabet etti. Mermi üst katı delerek alt kattaki odada patladı. Haşan, kardeşi, eniştesi ve hizmetçilerini parçaladı. Bu bombardımanı müteakib etraftan yetişen halk ve askerler tarafından ahurun kapısı temizlendi. Kadın ve çocuklar kurtarıldı. Haşanın annesi ve hemşireleri oğullarının iltca ettiği odayı harap görünce çırpınmaya ve ağlamağa baş

ladılar. Orası da kazıldı. Zavallı gençlerin toprak ve barutla karışmış cesetleri enkaz arasından parça parça çıkarılarak Mehmet Paşa camiine gömüldü....

BİR TOPLA OTUZ ÜÇ AİLE NASIL SÖNDÜ?

Müdafaada düşmanın bilâ merhamet şehre savurduğu 70 bin merminin meydana getirdiği acıklı vakaleri anlatmak için bir misal daha vermekle iktifa edeceğim.

Muharebenin devam etmesine, şehrin karadan, havadan bombardıman edilmesine rağmen ötede beride tek tük açık dükkanlar olduğu gibi kuytu yerlerde pazar da kuruluyordu. Arasadaki Pazar yerinin düşmanın daima ateşine maruz bulunması ve Kale altı pazarının da Kolejden görünmesi yüzünden nispeten az bombardıman edilen Tabakhanede Ali Nacar camii civarında her gün sabahları pazar kuruluyordu.

22 Teşrinievvel 920 tarihinde yine burada pazar kurulmuştu. Düşman sabahlayın büyük çaplı topları ile bu civarı bombardımana başladı. Pazarın ortasına düşen bir on beş buçukluk dane üçü kadın, yedisi asker on ikisi ahaliden olmak üzere 22 kişinin' şehadetine, ikisi kadın dördü asker olmak üzere 11 kişinin yaralanmasına sebep oldu.

AÇLIK DEVRESİNDEN BAZI HATIRALAR

Son muhasaranın son günlerinde şehirde açlık en had bir dereceyi bulmuştu. Ahalinin dörtte üçü hicret ettiği halde şehirde daha 13.000 nüfus vardı. Askerler bile zerdali çekirdeği ekmeğini geç bulurlarken tabiî bu halka yiyecek tedarik et­mek imkansızdı. Hali vakti yerinde olan aileler bile açlığın aman­sız pençesinde kıvranıyordu. Annacar hadisesinden sonra Pazar yeri şimdiki Et halının bulunduğu Zincirli bedestende kurulmuştu. Herkes burada halı, kilim, yatak, yorgan gibi en lüzumlu eşyalarını satıyor ve bunun parası ile bulurlarsa yiyecek bir şeyler alıyorlardı.

Sokaklarda dilenciler çoğalmıştı. Fakat hiçbir dilenci para kabul etmiyor. Hayatını birkaç gün daha idame ettirebilmek için yiyecek bir şey istiyordu.

Bu muhasarada hayvanlar da insanlar gibi açtı. Yazıcık semtinde gece abdest bozmaya çıkan bir çocuk aç bir köpeğin taarruzuna uğramış; feryadına koşan annesi çocuğunu parçalanmış bulmuştur.

Bu açlığın derecesini anlatabilmek için bir vaka daha zikretmeden geçemeyeceğim:

Kânunusaninin son günlerinde idi. Odun pazarına ölmüş bir at İaşesi atılmıştı. Lâşenin başına biriken kadınlar bunu paylaşmak için birbirleri ile boğuşmakla beraber beş dakika içinde elleri ile parçalamış İaşeyi bitirmişlerdi.

Ali Ünler