(Sayfa 82 den devam)

Üniversitesi Kütüphanesinde (T.Y. 5493) bulunan ve nesih hattı ile yazılmış nüsha 108 sahifeden ibaret olup, eb’adı 23, 7x14 santimetredir. Her sahifesinde 15’er satır vardır.

VI. “Hulûşatu’n-Nukul” –Mehmed Münib Ayıntabi’nin edebiyyata dair, bu eserini Bağdadlı İsmail Paşa zikretmektedir.

Bursalı Mehmed Tehir ise eserin matbu olduğunu da ilâve etmektedir. Malesef, Ayıntabi’nin bu eserini ne yazma ne de matbu olarak görmek fırsatını elde edebildik.

VII. Münşeat Tevârih-Kasâid ve eş’âr mecmûası, bu yazma mecmûanın bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (Rıza Paşa kısmı) türkçe yazmaları arasında yer almaktadır (T. Y. 1709) 261 varaktan ibaret olan bu eser, nesih ve rik’a hatlarıyla yazılmış olup, yazılış tarihine dair bir kayda rastlanamamıştır. Eb’adı 213,3X16,3 santimetredir. Burada müellifin bazı şiirleri de mevcuttur. Bursalı Mehmed Tahir’in ifadesine göre, halen İstanbul Üniversitesine bağlı eski Hâlis Efendi kütüphanesinde müellifin eliyle yazılmış bir nüshası vardır. Üniversite Kütüphanesi Müdürü Bay Nuruddin Kalkandelen’in beyanına göre, Halis Efendi’nin koleksiyonunda böyle bir nüsha görünmemektedir. ([1]) Diğer kaynaklar bu eseri zaten zikretmemektedirler.

VIII. Temhidu’l-mevlûd fi mehdi’l-vücûd.- Bu eser, Ayintabi’nin, menfada bulunduğu sırada ve üzüntülü olarak "Sultan Mahmud ibn Abdi’l-Hamîd’’in dünyaya gelen bir çocuğu münasebetiyle kaleme alıp padişaha hediye ettiği bir risalesidir.

Risale: mukaddime (âdâbı-ı vilâdet) ile üç bâb (I.’akîka, II. isim takma, III. evlâd hukuku) ve bir hatime (sünnet) den ibarettir. Eser, fıkıh ve hadis kitaplarına dayanılarak telif edilmiştir.

Vilâdet hakkındaki bu risale’nin yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde mevcuttur. (T.Y.66-92). 16 varaktan ibaret bu risale, nesih hattı ile yazılmıştır. Eb’adı 21,5x15,1 santimetredir. Diğer kaynaklar Ayintabi’nin bu eserinden bahsetmemektedirler.

Ix. İlm-i arûz risalesi-Üçüncü Sultan Selim zamanında Aruz konusunda yazmış olduğu bir risaleyi "Hâssa-i Hümayun hocası Mehmed Münib Efendi" "Mizanu Selim” diye adlandırmıştır. 1203/1788 .9 tarihinde yazılan bu risale, bir mukaddime, iki bâb ve bir hatimeden ibarettir. Eserdeki kaideler misallerle donatılmış, şiirle alâkalı ıstılahlar açıklanmıştır.

İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bu eserin üç yazma nüshası vardır:

a) T.9729 no.lu nüsha 62 varaktan ibaret olup her sahifede 15’er satır bulunmaktadır. 1204/1791 tarihinde nesih hattı ile yazılmıştır.

b) T.5616 nolu nüsha (Mizanu Selimiyye mine’l-Aruz) 1203/1788 tarihini taşımakta ve nesih hattı ve harekeli olarak yazılmış bulunmaktadır. Her sahifesi 15 satırlı bu 65 varaklı risalenin serlevhası müzehheb, cedvelleri yaldızlıdır.

c) T.2979 nolu nüsha (Mizanu Selim fi arûz) 29 varaklıdır ve 23 receb 1266/2.6.1850 tarihinde Ataullah Efendi—zade Şerif Efendi tarafından yazılmıştır.

Ayintabi’nin buraya kadar zikrettiğimiz eserlerinden başka tesbit edebildiğimiz şu birkaç eseri daha vardır:

I- Manzume-i vilâdet-i Hatice Sultan. -Mehmed Münib, Sultan Ahmed oğlu sultan Abdülhamid’in kızı Hatice Sultan’ın dünyaya gelişi münasebetiyle arapça nesir ve nazım karışımı bir risale yazmıştır. O sıralarda müreffeh bir hayat sürmekte olan müellif imzasını "Ders-i Âm Mehmed Münib el-Ayintabî” olarak atmıştır.

Bu risalenin bir yazma nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde (A.5944) bulunmaktadır. 5 varaktan ibaret ve talik hattı ile yazılmış olup her sahifesinde 21 satır vardır.

Ayintabî’den bahseden kaynakIar bu eserini zikretmemektedirler.

II- icazetname. Râciz adiyle tanınan Süleyman oğlu Hafız Seyyid Hasan Efendi ismindeki talebesine Mehmed Münib Efendi 25 receb 1208/26 şubat 1794 tarihinde, arapça olarak, bir icazetname tanzim etmiştir.

Bunun İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde iki yazma nüshası bulunmaktadır:

1) A. 4668 nolu nüsha, nesih hatla ve 17 varaktan ibarettir. Her sahifesinde on birer satır vardır. Serlevhası ve cedvelleri yaldızlıdır.

2) Bu ikinci nüsha T.Y. 1709 nolu "Münşeat” mecmuası içindedir (varak 125b—132b).

Bu icazetnameyi de hiçbir müellif kaydetmemektedir. Müellifin kendi hayatına dair verdiği bazı malûmattan dolayı mezkûr icazetname bir kat daha değer kazanmaktadır.

III- İmtihan Risalesi. -1221 senesinin birinci günü (21.3.1806) ki nevruza tesadüf etmektedir. Sultan Mustafa oğlu Selim. (Mehmed Salih Efendi zade) Şeyhülislâm Ahmed Esad Efendiye, Rus talebeleri için imtihan akdedilmesini emir buyurmuştur. Şeyhülislâm kendi evinde müderris ve mollalardan müteşekkil bir âlimler toplantısı tertip edip imtihan mevzularını on madde halinde tesbit ettirmiştir. Bu imtihan suallerini es-Seyyid Mehmed Münib Efendi bir risalede arapça olarak kaleme almış bulunmaktadır. Bu sualler dışında, zaif talebeye mahsus olmak üzere, bilhassa arapça ile alâkalı birkaç kolay sual daha ilâve edilmiştir.

İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde (T.Y. 2474) bu imtihan risalesinin yazma bir nüshası vardır.

Risalenin ikinci nüshası müellifin "Münşeat” mecmuasında (İst. Üni. Küt T. 1709, varak 114a-114b) mevcuddur.

Bu risaleyi de kaynaklar meskût geçmektedir.

IV- Asâru’l-Hikem fi nakşi’l Kadem. Süleymaniye Kütüphanesinde (Hacı Mahmud kısmı, no. 2184) Mehmed Münib’in bu isimde türkçe bir risalesinin yazma bir nüshası mevcud bulunmaktadır.

37 sahifelik bu risale, bir mukaddime, iki bab ve bir hatimeden ibarettir. Hazret-i Peygamber'in ayak izi (resm-i kadem) ve bununla ilgili meselelerden bahseden bu risalenin ismi dahi diğer kaynaklarda yoktur.

V- Nohud yakısı risalesi. Mehmed Münib Ayintabi bu risalesinde”keyy” ile tedavi gören ve vücuddan yakı açup ve üzerine nohud vaz eden kimseler için neşfiden rutubet” in abdest muvacehesindeki durumunu kısaca izah etmektedir.

Dört sahifeden ibaret olan bu türkçe risalenin bir yazma nüshası, İstanbul’da, Mehmed Hafid Kütüphanesinde (no 72/5, varak 16b 18a) mevcuddur. Bu risalede kaynaklarda zikredilmemektedir.

VI. Muherrerat ı hususiyye ve saire suretleri. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde (T. Y, 312) manzum tarihleri ve huruf i heca üzere müretteb bir divanı havi yazma bir mecmua vardır ki kütüphane fişlerinde Ayintabi'ye nisbet edilip Muharrerat-ı Hususiyye ve saire Suretleri” şeklinde tavsif edilmiştir. (82 varaktan ibaret ve 1243/1832 tarihlidir) Fakat Münib Efendinin ismine bu mecmuada rastlanmamaktadır. Bilâkis cildinin arkasında ve kitabın baş kısmında ''Divan-ı Sabih Ahmed Efendi rahimehu’llah" şeklinde bir serluvhası vardır. Şu halde bu şiir mecmuası Ayintabî’nin değil, “Sabih, Er-Rumi” diye anılan Ahmed ibn Mustafa (1198/1733-4) nın divanıdır.[2]

VII. Mehmed Münib’in şiirleri. Mehmed Münib Efendi her ne kadar büyük âlim ise de büyük şair olamamıştır. Biyografları misal olarak şiirlerinden güzel bir parça seçmekte bir hayli güçlük çektiklerini söylemekten çekinmemişlerdir.[3] Mehmed Ayintabi’nın şimdilik bilinen eserlerinin hepsi arâpça veya türkçe olarak yazılmıştır. Biyografları kendisinin farsça da yazdığını zikrediyorlarsa da biz, maalesef, böyle bir eserine tesadüf edemedik.

Bu tepliğimizin sonunda fikirlerine iştirak ettiğimiz Mehmed Halis'in aşağıdaki satırlarını nakletmek istiyoruz:

"Mehmed Münib Efendi, Osmanlı uleması arasında kendini unutturmayacak ve daima hatırlattıracak kadar sahibi meziyettir. Kesretinden sarfı nazar, eserlerinin ayrıca ve suret i mahsusada tedkik olunacak derecede büyük bir kıymeti vardır.”

Gerek As-Siyaru’l Kabir’in müellifi, büyük islâm hukukçusu Muhemmed ibnu’l Hasan Aş Şaybâni’nin, gerek eserin değerli şarihi, ünlü islâm ve Türk hukukçusu Şar su’l Alimma As Sarahsi’nin ve gerekse bunu türkçeye tercüme eden meşhur Türk âlimi Mehmed Münib Ayıntabi’nin aziz hâtıralarını -As Sarahsi’nin 900’üncü ölüm yıldönümü münâsebetiyle, hürmet ve takdirlerimizle ta'ziz eder, kendileri için Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiret niyaz ederiz.

Prof. Muhammed Tayyib Okiç

SON


[1] Ayıntabînin yazma eserlerini arama ve tesbit işinde bana büyük yardımları dokunan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah ile Nuruddin Kalkandelen Beylere, burada bilhassa şükranlarımı arzederim.

[2] Bkz Bağdadlı İsmail Paşa, Asmâ’ul- Müellifin (180 ;181) Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri (1, 1286).

[3] Meselâ Şemsuddin Sami Fraşeri (Kâmûse’l A’lam, VI, 4458): "Ekser eş’arı tarih kabilinden olub, nakle şayanına destres olamadık”