Sayfa 34’den devam

dendir.” [1]

Mehmed Münib Efendi’nin kaç yaşında vefat ettiğini hiçbir müellif zikretmemektedir Bununla beraber 1238/1823 tarihinde vefat ettiğini ve 1168/1 754-5 senesinden sonra vefat eden Hâki Abdurrahman Efendi’den ders almış olduğuna göz önüne alacak olursak, seksen yaşını aşkın olarak vefat etmiş bulunduğunu tahmin edebiliriz.

Ne garip tesadüftür ki es-Serahsî gibi Mehmed Münib Efendi de düşmanlarının entrikaları neticesinde Anadolu’nun muhtelif yerlerinde ve uzun seneler boyunca menfa hayatı geçirmek zorunda kalmış, son nefyedildiği Aydın Güzelhisar’da vefat etmiştir. Bu Menkûbiyetinin müsebbiblerinden bazıları malûmdur. Tarihçi ve hiciv yazarlarından biri olan Âsim Efendi bunlardandır. Mehmed Münib aleyhindeki bazı sözlerini Ali Fuad neşretmiştir. [2] İkincisi yine hicivcilerden olan Süleyman Faik Efendidir. Meşhur” Mecmua”sında Mehmed Münib Efendiyi: “Hâce-i fitne vüfesad, Anadolu payesiyle İzmid kazasından ma’zulen ve on iki seneden beru menfiyyen anda ve bunda sürünüp, akibei Güzel-Hisar nam mahalde nâ şad müteveccih-i dâr-ı cezay ı erbab-ı bağy ü inad oldu” diye kötülemektedir.[3]

Mehmed Münib Ayıntabi, eserlerini Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yazmış olup, şiirleri ekseriya tarih kabilindendir. [4]

Vaktimizin mahdud oluşu yüzünden biz burada Ayıntabi’nin eserlerine kısaca temas etmek mecburiyetindeyiz. Bu ihtifalimizin icabı olarak, evvelâ as-Sarahsi’nin” Şarhu’s-Siyari’l-Kabîr” adlı eserinin Türkçe tercümesini, sonra aynı eserin, arapça olarak açıklamalarını ihtiva eden "Taysiru’l Masir fi Şarhi’s-

Siyari’l-Kabîr” ismindeki kitabını ele alacağız. Müellifin diğer yazılarına ancak birkaç satırla işaret edebileceğiz.

1 “Şarhu’s- Siyari’l-Kabir” – Mehmed Münib Ayıntabî’nin bu tercümesi matbu olmasına rağmen (iki cild olarak, İstanbul 124//1825) yazma nüshaları da pek nadir değildir. Şimdiye kadar tesbit edebildiğimiz birkaç yazma nüshasından birincisi Es’ad Efendi kütüphanesinde bulunmaktadır. (No. 564), Bu nüsha 436 varaktan ibaret olup, her sahıfesinde 41 satır bulunmaktadır. Eb’adı: 33 X21 santimetredir. Nüshanın sonunda şu kayıd görülmektedir. “Şurû’ ve itmamı alettamâm, civar ı Konstantiniyye’de, tevabi-i Üsküdar’dan Börs nahiyesinde Kanlıçak nam karye i dilâramda vaki’ sahilhane-i nüzhet irtisamda şirazen bend-i intizam kılınmıştır. Tam ma tahriru hâzihi’n-nushati’ş-şarifeti fi aVVâ’ili Muharrami’l haram sanata sab’I ’aşrata Wa mi’atayni Wa alf”.

Birçok varakların kenarlarında, müellifin ilâve ve haşiyeleri olduğu gibi imzaları da vardır. (Mehmed Münib,). Baş sahifede kitab için yapılan masraf listesi de geçmektedir. Bundan anlaşıldığına, göre kitabın masrafı 536 kuruştur.

Eserin ikinci yazma nüshasına gelince, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde (T. Y. 7353-7354), iki cild olarak (1 inci cild 322, II ncisi 334 varaktan ibaret olup), ta’lik hattı ile yazılmıştır. Ebadı 29x16 santimetredir. Nihayet yine İstanbul’da: Halet Efendi (No: 130), Mihri Şah Sultan (no.307), Mehmet Hafid (no. 230), Âşir Efendi (no. 261), Köprülü III (no. 65), ve Hacı Selim Ağa (no. 289) kütüphanelerinde bu eserin birer yazma nüshası bulunmaktadır.

Şerhi Siyeri Kebir tereemesini Bursalı Mehmet Tahir dahi, noksan olarak göstermektedir. Ona göre Mehmed Münib Ayıntabi doğrudan doğruya İmam

Muhammed eş-Şeybani’nin “As-Siyaru’l-Kabir” adlı eserini arapçadan türkçeye tercüme etmiştir. Halbuki Ayıntabi, eş Şeybani’nin As-Siyaru’l Kabir” üzerine

Şemsu’l Eimme Es-Sarahsi tarafından yapılan şerhi tercüme etmiştir. Bağdadlı İsmail Paşa da bunu tasrih etmiyor ve Mehmed Tahir’in sözlerine benziyen bir ifade kullanıyor. Ne yazık ki, bu noksan ifadeyi diğer Türk müellifleri de kullanmışlardır. Mütercim Münib Ayintabi, yaptığı tercümeye eklediği mufassal bir mukaddimede, türkçeye çevirdiği eserin değerini ve muhteviyatını kaydettikten sonra, kitabın asıl müellifi ve Ebû Hanifenin talebesi ve arkadaşı olan Muhammed ibnu’l-Hasan eş-Şey hâni ile eserin şarihi Şemsn’l-Eimme es-Serahsî hakkında lüzumlu biyogragfik malûmatı eklemeyi ihmal etmemiştir.

Bursalı Mehmed Tahir’in ifadesine göre bu tercüme, Sultan Mahmud’un emri üzerine alay müftileri ve tabur imamları tarafından münasip zamanlarda zâbit ve askerlere tedris edilip izah edilirdi.

Ayıntabî’nin Şerh-i Siyer i Kebir tercümesi üzerinde Prof. Dr Abdülkârdir Karahan’ın da ehemmiyetle durduğunu ve buna dair bir etüd yazmak niyetinde olduğunu burada memnuniyetle kayd etmek isteriz. II. “Taysîru’l-Masir fi Şarhi’s-Siyari’l Kabir” isimli arapça bir eserle, Mehmed Münib el-Ayıntabî, “Şarhü’s-Siyari’l Kabir”deki izaha muhtaç, zor, anlaşılması güç yerleri şerh etmiştir. Aslında bu eser “As-Siyaru'l-Kabîr”in

(Devam Edecek)


[1] Tazkiratu Hatimati’l-Aş’ar, s.383.-Ayıntabî’nin vefat tarihini, biyograflar 1 238/1823 olarak tesbit etmektedirler Yalnız Bağdadlı İsmail Paşa 1234/18I8-1819 tarihini ileri sürmektedir. Bkz.) Hadiyyatu’L’Arifin, II, 359).

[2] Ali Fuad, Tarihi Fıkralar: Heccâ-İ nâslr müverrih Âıim Efendi (Servet-i Fünun, İstanbul 19 kânun i seni 1918, X X XV. sene, c. 63, no. 1640-166, s 154).

[3] Ali Fuad, Tarihi Fıkralar: Heccâ i nâsir Süleyman Faik Efendi (Servet-i Fünun, 26 kânun i sani 1928, aynı cild, bo 1641 167, s 170).

[4] Ş. Sami, Kâmûsu’l- A’lam, VI, 4458