(Beşinci Cilt sayfa 272’den devam)

sordu. Seni Antep’e hastaneye götürüyoruz. Diye cevap verdik. Bunun üzerine sağ olun kardeşler dedi. Antep’in batı kısmı muhasara edildiğinden yaralıyı ancak doğu taraftan götürmek gerekti. Biz o yoldan gittik. Nurgana köyüne varınca Antep’e bir saatlik yolumuz kalmıştı. Vakit Ezani saat yediyi bulmuştu. Arkadaşlara dedim ki siz bu yaralıyı hastaneye götürün ben çetelerimin yanına gideyim dedim. Ve dönerek sazgın köyüne geldim ki çetem dağılmış, Sazgında dururken gün doğma sırasında köy ahalisi tarafından Ulumasere köyünde yangın olduğu söyleniyordu. Hakikaten baktığımızda köyden alev ve dumanlar yükseliyordu. Düşman’ın ayni kuvvetleri Akbaba cephesinden çekilerek Körkün ve Nafak köyleri üzerinden Akçakoyun şosesinden Antep’e gitmişti. Düşmanın çekilmesinden istifade ederek bir kaç arkadaşla birlikte Ulumasereye yarım saat uzaklıkta olan Küçük Masere Köyüne geldim. Burada Abdullah Kâhya isminde bir adam nereye gittiğimi sorması üzerine şu dumanları görmüyormusun köyümde yangın var oraya gidiyorum. Demem üzerine beni bırakmamak istediler. Kendilerini dinlemiyerek köyüme geldiğimde benim ve amcazadem acı Şıhlının evini yanmış gördüm. Bu iki evin içinde her ne varsa alınmış ve yanmıştı.

Evlerde götüremediğimiz ağırlıklar bulunmaktaydı.

Hadîse: 4 Balaban Savaşı

Birinci Akbaba harbinden sonra yüzbaşının yaralanıp hastaneye kalkması sebebiyle, Kilis yolu cephesi yine kumandansız kalmış bulunuyordu. Bunun üzerine tekrar Antep’e gelerek cemiyete vardım. Bundan sonra ne yapalım dedim. Bize siz vazifenizde hazır bulunun lüzum görünce biz size haber verir ona göre tertibat alırsınız dendi. Döndük on iki gün sonra Fransız kuvvetleri her zamankinden daha kabarık bir kuvvetle Kilisten yola çıktığı haberi alındı. Mezere köyünde bulunan Çetebaşı Küp Halil ile buluştuk. Ve şu şekilde tertibat aldık: Lohan, Cilcime, Mülk, Kehriz, Mezere, Mizmiz köylerinin çetelerini toplayarak Bostancık sırtlarını tuttuk. Küp Halil, Tutmak ve ben de Küçük Masere, Körkün, Sazgın, Karaçomak ve köyüm Ulumasere köylerinin çetelerini toplayarak Elmalı dağı ve yıkık kaya sırtlarından olmak üzere Doğu taraftan düşmana cephe aldık. Küp Halilin cephesi batı kısmını teşkil etmişti. Küp Halil yaklaşan düşmanı Beşgöz gediğinde karşılayarak müsademeye başladı. Akşama kadar devam eden savaş sonunda düşman Ulumasere köyüne ulaştı. Nakliye kolu orada konakladı. Ben çetelerimle Sazgın köyüne gittim. Yanımda kırbir çetem vardı. Ertesi günün sabahında ben çetelerimle Körkün ve Bozdağ sırtlarından Kilis şosesine yaklaştım. Düşman, nakliye kuvvetlerini himaye eden ve bizleri bertaraf etmek üzere Ulumaserenin kuzeyinde tepebağ denilen mevkide bir ağır makinalı tüfek (Sulu Otomatik) yuvası kurmuştu. Ayrıca fazla miktarda kuvvetle burayı tutmuştu. Makinalı tüfek ataşı üzerine bizde mukabele ediyorduk. Düşman nakliyesinin şehre giremediği anlaşılıyordu. Mezkûr makinalı tüfek hem Antep’e giden hem de Antep’ten dönen nakliye kolunu çevirip bertaraf etmemizden onu korumak üzere düşünülmüştü. Bir aralık Balaban ve Mazmahor köyü sırtlarından düşman kuvvetleri üzerine bizim haberimiz olmadan Ordu tarafından getirilip tayin edilen kumandanları ile dört adet topumuz ateş eylemeye başladılar. Top ateşi çetelerimi dahi tesir altında bulundurduğundan ilerlemiyorduk. Bunun üzerine Karaca Kiya yetiş topçu kumandanının yanına ulaş top ateşini kaçan düşman üzerine çevirsinler denilince hemen atıma binerek gizli yollardan topçuların yanına ulaştım. Topçu kumandanları Yüzbaşı Fikri Beyle Yüzbaşı Hasan Basri bey isimli subaylardı. Fikri Bey sonradan terfi ederek Paşa olan ve lakabı Deli Fikri Paşa olan zattı. Ne ise o sırada Topçu Kumandanına “Yüzbaşı Hasan Basri bey’’ top ateşi benim çetelerimi tutuyor. Düşman geri döndü kaçıyor. Ateş etmek lazımsa yol üzerine atılması lazımdır. Demem üzerine Hasan Basri bey bana düşman geri döndümü diye sordu. Döndü ya dedim. O sırada emrimde bir karadenizli ismini hatırlamadığım fakat şivesinden karadenizli olduğunu anladığım galiba mülazım rütbeli birisi söze karıştı. Benim casus olmak ihtimalimin ve kendilerini düşman üstünden ateşi kaldırmak suretiyle yanıltmaya çalıştığımı sanarak yanılttığımı sanmaları üzerine, Kumandan bana ya yalan çıkarsan diye söylemesi üzerine ben şuradan bir kaç süvari al birlikte ilerideki Akbaba sırtlarına varalım. Oradan bak dediğim gibi düşman yoldan geri dönmemişse beni hemen orada sorgusuz kurşuna dizdir. dedim. Bunun üzerine on süvari ile birlikte kendisi ve ben Akbaba sırtlarına varınca, Düşmanın dönmüş köprüden gittiğini gördük. Hasan Basri bey hemen ah burası ne iyimiş, kâşki cepheyi burada tutsaymışık daha iyi düşmana hakim olurduk dedi hemen toplar buraya getirildi ve kuruldu. Birkaç mermi ateş edildi.

Düşman biraz şaşırdı bununla beraber yoluna devam ediyordu. Beşgöz köyünü geçmişti. Kumandan sözlerimin doğru olması ve kendilerinin bana sarf ettikleri sözden pişman olmuştu. Bunun üzerine bana kıymet verdiler. Kumandan hadi Karaca Kiya bizde ilerliyelim dedi. Topun ikisi kendisinin ikisi de Fikri Bey’in emrinde idi. Öbürlerine de bizi arkadan takip edin diye emir verdi. İkiyüz kadar orduya mensup asker ve çok miktarda çete vardı ki bu çetelerden Urfa ve Birecik arasında Hartavi aşiretinden Abdi Türap ve Cindi ağa reisliğinde yüz elli kadar çete ile ayrıca Antep’in çetesi toplanınca büyük bir kuvvet olmuştu. Biz önden bu saydığım kuvvette arkadan, yürüdük. Bostancığa vardığımızda ismini sonradan öğrendiğim Recep Bey isminde bir subay’a dedim ki, bunlar her halde Kertilde yatarlar. Fıransızların Kertilde konaklayacaklarını anlattım. Nerden bildiğimi sorması üzerine, şimdiye kadar giden ve gelen nakliyenin daima Kertilde konakladığını kendisine anlattım. Bunun üzerine Maraşlı Haşan Çavuş isminde bir adama emir verdi. Yanına on kişi al düşmanın nerde olduğunu ve kaldığını keşfet demesi üzerine gözcüler gidip bir haber getirdiler. Düşmanın Kertilde kaldığını bildirdiler. Düşmanın durumunu daha iyi anlamak için Yüzbaşı Ziya bey Mülazım Muhittin efendi ve ondörtte süvarinin katılması ile ilerledik. Karababa sırtlarında atları sipere alarak ileri gözcülük yaptık. Ve düşmanı Yüzbaşı Ziya bey dürbünle bütün hareketleriyle tesbit etti. Kertilde konaklamışlar dolaşmaktaydılar. Bunun üzerine geri döndük. Bostancık köyüne geldik. Akşam olmuştu. Benden atlara yem istenildi. Nereden bulayım demem üzerine Ali Cenani beyin anbarında var oradan temin et dediler. Ben de asker istedim. Bana bir manga asker verildi.

(Devam edecek)