(Bir önceki sayıdan devam)

Mahmut Söylemez Bey daha uzağa gidemiyerek Akbaba civarında Hançer'i tepesinde kalmış o vaziyette yetişen Fransız süvarileri tarafından tutulmuş, biz o sırada daha doğu tarafta çarpışıyorduk. Durumu sonradan anladık. Vakit akşam olunca düşman nakliye kolu köprüden 500 metre yakınında Yıkık kaya önünde konakladı. Kumandanlarının kayıp olduğuna anlayan çeteler dağıldılar, sabahleyi Fransız nakliye kolu savuşunda, DOKURCUM köyünden nakliyenin yerinde kim kaldı diye görmeye gelmişler, Kim oldukları tanımadıkları Subay elbiseli bir Türk Ölüsü ile karşılaşmışlar. Açıkta kalmasın diyerek dış elbiselerini alıp iç çamaşırlarıyle oraya gömmüşler.

Mahmut Beyin Kayıp olması üzerine kardeşi Doktor İbrahim bey onu aramak üzere ULUMASARAYA yanıma geldi. Kardeşim sizin kumandanınızdı nerde ve ne oldu bunu bulmanızı istiyorum ve sizden beklerim dedi. Bulmaya çalışalım dedim. DOKURCUM köyünden vaki soruşturma üzerine Fransız nakliyesinin konakladığı yere bir çete gömdük deyip gömme yerinide gösterdiler. Bunun üzerine bu çete denilen ölünün Mahmut Bey olması ihtimaline karşı DOKTOR İbrahim bey Toprağın kazılmasını istedi bunun üzerine cesedin 17 gün önce gömüldüğünü bunu tanıyabilirmisin dediğimde, Doktor İbrahim Bey kardeşimin sol ayağının baş parmağına demir düşmüştü tırnağı yoktur dedi. Bunun üzerine toprağı kazıyınca ayaklar meydana çıktı onu hemen çorabından tanıdı ve vay kardeşim diye üzerine atıldı. Hemen kendisini tuttum kendine gel Allah böyle dilemiş Vatan ve Millet uğruna ölmek ne mukaddes’tir dedim. Dış elbisesini Dokurcum köylülerinden istedim. Elbiseyi getirttik, sonradan anladığımıza göre Mahmut beyin sağ bacağından şarapnelle yaralanınca bir yere gidemeyip olduğu yere düştüğü Fransız süvarileri tarafından oyerden alınarak nakliyenin olduğu yere getirildiği ve sağ börgündede üç süngü yarasından anlaştığı veçhile süngülenmek suretiyle Şehit edildiği anlaşıldı.

Fotoğraf: Ulumasereli Karaca Kiya

Nitekim süngü yaraları görülmekte idi ve Nakliyenin tam bulunduğu yerde gömülmeside Mahmut Beyin Şarapnel ile yaralandığı yerden fransızlar tarafından alınarak getirildiğini ve orada yani nakliyenin bulunduğu yerde ne sebepten olduğu anlaşılamıyarak hunhar ve vahşi bir şekilde süngülenmek suretiyle şehit edildiği ve öylece bırakıldığı sonradan Dokurcum köylüleri tarafından gömüldüğü anlaşıldı.

Mahmut Beyi bir tabuta koyarak Antep’e götürmek üzere hareket edildi. Gecenin üçünde Antepe vardık. İbrahim Bey bizi bırakmadı, orada kaldık. Ertesi gün Mahmut Beye muazzam bir cenaze merasimi yapıldı.

HADİSE 3: BİRİNCİ AKBABA HARBİ

Mahmut Bey’in şehadetinden sonra tekrar Antepe vardım. Heyeti Merkeziye Kumandanımızın Şehit olduğundan Kilis Yoluna yeni bir Mahmut kumandan tayin edin dedim. Beyin Şehadetinden sonra Fransız nakliye kolu geri Kilise döndü. Kilise giderken Balaban sırtlarında biraz çarpışma oldu isede Kumandan olmadığından bu müsademe az sürdü. Nakliye kolu Kilise ulaştı.

Bir müddet sonra Kilis yoluna ismi Ziyamı yoksa Rızamı olduğunu şimdi tam kestiremediğim Yüzbaşı rütbesinde bir subay tayin olunmuştur. Kilisten fransız nakliye kolunun yola çıktığını haber alan Yüzbaşı 300 çete ile Akbaba sırtlarına yerleşerek bana haber gönderdi. Gelen posta bize şöyle talimat verdi. Kumandan Akbaba sırtlarını tutuyor. Karaca Kâhya sizde doğu taraftan tertibinizi alın dedi. I50 kadar çetem vardı. Bunları Oğuzeli, Körkün ve civar köylerden toplamış getirmiştim. Bu haber üzerine bizde Ulumasere civarındaki tepeleri tuttuk. Yüzbaşı ikinci bir haberinde “Biz Düşman’a Ateş açmadan ateş etmeyin’’ diye talimat verdi. Fransız nakliye kolu Bostancık Köprüsünü geçip Ulumasereye yaklaştığında vakit ikindi sıraları idiki Yüzbaşının tuttuğu tepelerden devamlı ateş açılması üzerine bizde ateşe başladık.

Fotoğraf: Kilis-Gaziantep yolu üzerinde savaşların yapıldığı yerde yapılan Şahin Bey şehitliğinden bir görünüş

Akbaba cephesinde ateş fazla olduğundan Düşman’ın top ateşi oraya tevcih edilmişti. Bu muharebe akşama kadar devam etti. Akşam vakti her iki taraftan da ateş kesildi. Biz geri çekildik. Sazgın köyüne gittik. Fransız kuvvetleri Ulumaserede kaldılar. Akbaba cephesinden bir haber aldık ki yüzbaşı yaralanmış. Yatsı sıralarında yanıma beş arkadaş ile bir sedye alarak Kürkün ve Bozdağ arkasından göçmek suretiyle Yatsıdan bir buçuk saat sonra Akbabaya ulaştık. Bize haber getirene sorduk, Bu tepede idi diye söyledi.

Avcı hattı durumunu alarak karanlıkta yaklaştık. Yüzbaşım Yüzbaşım diye seslendik. Hafif bir ses duyarak yanına vardığımızda kendimizin çete olduğunu ve hüviyetimizi tanıttık. Bu sesin sahibi yaralı yüzbaşı idi. Çok kan zayi ettiğinden sesi çok zayıf çıkıyordu. Yarasına baktığımızda sağ kolunun dirsekten aşağısını top mermisi alıp götürmüş hemen yanımızda bulunan boyun bağları ile yarayı sardık. Yüzbaşıyı sedyeye koyarak bir hayvan’a yükledik. Yüzbaşı beni nereye götürüyorsunuz diye

(devam edecek)