Bundan önceki deneme yazılarımız da Gaziantep’te yakılan Halk Türkülerinden bahisle çeşitli örnekler vermiştik mahalli havalarımızdan.
“Yaş eklendi yörelerime (yaşlarıma)
Aklar düştü saçlarıma
Neler geldi başlarıma
Aç sineni aç sineni
Yorgunum ben…”
Okuduğunuz mısralar yazılarımız da ismine sık sık rastlayacağınız arkadaşımız Hanefi KOLLUŞ’a ait olup, kendisi yakmıştır parçayı. Hanefi ağa iç alemi oldukça zengin, dünün heyecan ve hadiseleri ile yaşayan bir kişidir içinde yetiştiği mühitin olayları ile oldukça yakından ilgilenmiş zaman zaman bu hadiselerin tesirinden kurtulamamıştır.
Bilindiği gibi Halk Türküleri anonimdir. Toplum içinde meydana bir olayı anlatır türküler bir yiğit bir güzel konudur. Çok kere ifade edilmek istenen fikirler sihirli kelime ve rakamlarla anlatılır türkülerde.
İşte, Hanefi Ağa’nın türküleride böyledir. Tek farkı elinde bir bağlamanın mahalli deyimle BOZUK’un olmayışıdır. Hanefi KOLLUŞ’tan aldığımız bir bir türkü ile konumuza gelelim:
Onaltı-onyedi yıldanberi bildiğini söyleyen 32 yaşlarında Kilimci Halil ÇALIŞKAN’dan yazılan bir Gaziantep Türküsü. Hanefi ağa Koska Mustafa’ya ait olduğunu söylüyor...
“Aya bakar pencerenin kanadı
Kim ısırdı al yanaklar kanadı
Böyle mi idi şu feleğin muradı
En gel anam en gel seveyim seni
Saat beşten sonra beklerim seni
Ben çekerim bu dert benim kime ne
O yar, vurdu oku benim sineme
Haber verin benim garip nineme
En gel anam en gel seveyim seni
Saat beşten sonra beklerim seni”
Aşağıda yazacağımız parça bir zamanların pek sevilen türkülerindendi. Ankara Radyosu’nun Yurttan Sesler grubu söz konusu eseri Diyarbakır türküsü olarak söylüyorsa da, biz Gaziantep’te söylenilen ve tamamen söylendiği mahallin özelliklerini aksettiren kısımları yazıyoruz. Belki de bu türküyü isimsiz bir Gaziantepli yakmıştır ve Halk Türkülerinin anonim oluşu her söyleyenin mahallinden ve kendinden bir şeyler katışı gibi, özbe öz kendi mahalli havamız olan bu eserin radyoevine bir Diyarbakırlı vasıtası ile intikal etmesi neticesi olarak Yurttan sesler proğramlarında Diyarbakır’a aittir diye mehaz gösterilmesine sebep olmaktadır.
Bu durum şu gerçeği ortaya çıkarıyor. Gaziantep Halk Türkülerinin tamamen derlanme ve notalarının alınması zamanı gelmiştir. Bu gibi konularda oldukça müsbet çalışmaları olan Kültür Derneğinin mevzu’a öncü olmasını dileriz. Türkümüz şudur:
“Hey… Hey…
Dut ağacı değilim
Yel vurdukça eğilem
Eğil eğil öpeyim
Can alıcı değilim
Tabağa koydum reçel
Bugünler gelir geçer
Gün olur mevlam döner
Elin elime geçer.
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
İyilere göbek
Kötülere kötek
Dut ağacı dut verir
Yaprağını kıt verir
Bekar oğlan bekar kız
Sarıldıkça tat verir
Değirmenin oluğu
Kavaktandır kavaktan
Bekar kızın memesi
Kaymaktandır kaymaktan
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
İyilere göbek
Kötülere kötek
Kundurama kum doldu
Atmaya kürek gerek
Bekar kızın memesini
Öpmeye yürek gerek
Kale kaleye karşı
Kalenin altı çarşı
Gel sarılıp yatalım
Dosta düşmana karşı
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
İyilere göbek
Kötülere kötek
Kalenin oylumuna
Kalenin o yüzünde
Ceylan gezer düzünde
Benim bir nişanlım var
Üç beni var yüzünde
Kalenin ardı tandır
Yandır Allah’ım yandır
Beni bir çift kuşeyle
Yarin göğsüne kondur
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
İyilere göbek
Kötülere kötek
Feneri yanık koydum
Yari uyanık sandım
Girdim yarin koynuna
Açılmış pamuk sandım
Alıca yılan girdi
Kızlara kıran girdi
Kör olası herif
Avrat acından öldü
Aman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
İyilere göbek
Kötülere kötek
Kimden yazdığımızı tesbit ede mediğimiz bir yanık hava. Gaziantep’te söylenilen eski türkülerden olup pek etkili bir söyleniş tarzı vardır. Üç veya dört yıl evvelki dokümanlarımızın arasında çıktı.
Yar elinden bende şaştım
Görünmez dağları aştım
Ne fena talihim varmış
Şu gurbet ele düştüm
Haber salsam yarime gelmez
Gelip şu halimi görmez
Acı çekmeyen güzelin
Yanağında gülü solmaz
Yüce dağların başına
Bülbüller konmuş taşına
Yarim merhamet eylesin
Akan gözümün yaşına
Alleben’deki Çil Sakıp’ın kahvesinde yakılan aşağıdaki türküyü ilk yazımızda yayınlamıştık. Üç kıt’a olarak yazdığımız Türkiye bir dörtlük daha ekliyerek dört kıt’a olarak yeniden yazıyoruz. Son yazdığımız kıt’ayı M. Aziz SEVÜK’ten yazdık. Eski türkülerin tesbitinde Şehreküstülü M. Aziz SEVÜK’ün büyük yardımlarını gördük.
“Palıcandan kadeh oyar
Pirpirimden karnı doyar
İspirtoya bol su koyar
Biz Alleben’in berduşuyuz
Alleben’in demkeşiyiz..
Değirmen boğazı yurdumuz
Kimseye yoktur borcumuz
KOSKA MUSTAFA kolcumuz
Biz Alleben’in berduşuyuz
Alleben’in demkeşiyiz.
İspirtoya bol su kattık
Çalı diplerinde yattık
Malı mülkü toptan sattık
Biz Alleben’in berduşuyuz
Alleben’in demkeşiyiz.
Kavaklık suyun kurusun
Üstünü duman bürüsün
Ağaçların kökten çürüsün
Biz Alleben’in berduşuyuz
Alleben’in demkeşiyiz..”
Yine ilk yazımızda neşrettiğimiz bir türküye bir kıt’a daha ekliyerek yeniden yazıyoruz. Meşhur Deli Emine’nin türküsü.
Bağa gider üzümleri getirir
Salkımını anbarlara indirir
Tanesini gelinlere yedirir
Gözlerin kör ola deli Emine
Eski gelin kötü idi yenisine ne
Hayada otormuş darı kavurur
Halına bakmadan burun kıvırır
Gelinlere ken edip oğlan doğurur
Gözlerin kör ola Deli Emine
Eski gelin kötü idi yenisine ne
Tarhanayı getirir livana asar
Gelen gelin ondan ümidi keser
Salını salını hayatta gezer
Gözlerin kör ola Deli Emine
Eski gelin kötü İdi yenisine ne
Genç gelin ile küçük damadın mizahî türküsünü bilmeyenimiz yok gibidir. Tesbit ettiğimiz kısımların duyula gelenlerden farklı oluşu sebebi ile bu yazımızda küçük damadın türküsüne de yer verdik.
“Eleyvana yatak serdim yumuşak
Emmim oğlu yanıma geldi bir uşak oy bir uşak
Kızması yok küsmesi yok ne konuşalı
Anne beni bir çocuğa verdiler oy verdiler oy
Verdilerde günahıma girdiler oy girdiler
İki dağın arasında kalmışam
Bülbül gibi daldan dala konmuşam
Ne gün görüp ne murat almışam
Anne beni bir çocuğa verdiler
Verdilerde günahıma girdiler
Sabah olur çocuk gider oyuna
Oynar oynar taş doldurur koynuna
Emmim oğlu günahlarım boynuna
Anne beni bir çocuğa verdiler
Verdilerde günahıma girdiler…”
Yazacağımız türküyü Doğan KÜPELİ’den duyduk,
Orta mektepte durdum
Çantayı yere vurdum
Kerimanı görmeden
Nerimana vuruldum
Neriman dolan gel
Neriman fırlan gel
Her gün bizim eve
Çantaylan gel
Keçehane yokuşu
İbo aldı öpüşü
İbo gözün kör ola
Müdür duydu bu işi
Neriman dolan gel
Neriman fırlan gel
Hergün bizim eve
Çantaylan gel
Yazacağımız türküyü Delbes Mahallesi’ nden Arif ABACI’dan yazdık. Düğünlerde ve cehizlerde söylenilen neşeli bir mahalli türkümüzdür. Kilimci kalfaları pek uzun olarak söyler ve çalarlar.
Bahçede mişmiş
Sararıp yere düşmüş
Sevdiğim komşu kızı
Arkama düşmüş
Ararım billahi
Severim vallahi
Arayıpta bulamazsam
Çekerim silahı
Bahçede iğde
Dalları hep yerde
Sevdiğim Hattuç bacı
Gel gönlüm eğle
Ararım billahi
Severim vallahi
Arayıpta bulamazsam
Çekerim silahı
Bahçede darı
Habbesi sarı
…
…
Ararım billahi
Severim vallahi
Arayıpta bulamazsam
Çekerim silahı
Bahçede havuz
Etrafı yaldız (yavuz)
Elimizde bellur şişe
Mezemiz karpuz
Ararım billahi
Severim vallahi
Arayıpta bulamazsam
Çekerim silahı
Öyledir öyle
Derdini söyle
Derdini söylemezsen
Gel beni eğle
Ararım billahi
Severim vallahi
Arayıpta bulamazsam
Çekerim Silahı
Bir kırık hava. Esme hanımın türküsü. Yaşar ÖZBİRECİKLİ’den yazmıştık.
Ah .
Karşıdan gel karşıdan
Bizim dağın başından
İnşallah kavuşuruz
Gelen ayın başında
Aman aman Han Esme
Gözleri ceren Esme
Ben sana çoktan yandım
Sende bana yan Esme
Yemenim cici mici
Gezdiğim çemen içi
Esme kızın gözleri
Kavrulmuş badem içi
Aman aman Han Esme
Gözleri ceren Esme
Ben sana çoktan yandım
Sende bana yan Esme
Yemenim cici mordur
Sevda çekmek pek zordur
Her yiğitler çekemez
Bu bir incecik yoldur
Aman aman Han Esme
Gölleri ceren Esme
Ben sana çoktan yandım
Sende bana yan Esme
(Devam edecek)