TABİRLER-KLİŞE CÜMLELER- MEŞHUR SÖZLER- DARBIMSELLER

Meşhur söz-darbımesel:

Darbımeselin umumi kaide vazeden bir düstur olmasına mukabil meşhur söz âdeta muayyen bir hadisenin tavsifine yarar. Darbımesel de objektif, meşhur sözde sübjektif mahiyet galibtir. Meselâ yaşlı bir adamın akılsızca iş yapması veya genç bir kimsenin akıllıca hareket etmesi karşısında “akıl yaşta değil, baştadır.,, deriz. Bu darbımeseli muayyen bir hadise için söylemekte isekte bu kaideyi muayyen bir hadise mevzuubahis olmasa bile her hangi bir şahıs hakkında ve her zaman irad etmek doğrudur, işte bu keyfiyet, fikrimce, darbımeselin objektif mahiyetini tebarüz ettirmektedir.

Bir de meşhur söz alalım: “Bir taşla iki kuş vurdu.,, Bunu bir hareketile iki hedefe birden vasıl olan kimse hakkında kullanırız. Filhakika böyle bir hadise vukuunda bu sözü söylemek doğru ise de her hadise hakkında Ve her zaman bu meşhur sözü irad etmek mümkün değildir. Binaenaleyh meşhur sözün tatbikatı böylece muayyen bir hadiseye maksur bulunmakta ve bu da onun sübjektif mahiyetini üstün tutmaktadır.

Bundan başka darbımeselde mantık hâkimdir; ifade kuru da olabilir. Meşhur sözde ise en mühim vasıf ifadenin müessir olması ve güzelliğidir. Meselâ “Başa gelen çekilir” sözü bir darbımeseldir.

“Özrü kabahatmdan büyük,, de bir meşhur sözdür. Bediilik bakımından bil ikisi arasında bir mukayese yapılsa meşhur sözü daha parlak bulacağımız tabiîdir. Böyle olmakla beraber darbımeselin, güzellik bakımından her zaman meşhur sözden daha aşağı olduğu iddia edilemez.

Hulâsa iki nevi şöz arasında bulduğumuz farklar, değişmez miyarlar ve kat’i kaideler gibi kabul edilmemelidir. Bunlar ancak esaslı karakterleri göstermeğe yararlar. Nitekim bu tahlillerden sonra söylemek istediğimiz fikir de odur. Öyle sözlerimiz vardır ki her iki nevin de tarifine uyacak elastikiyeti haizdirler. Bunlarda bir nevi diğerinden ayıran hudut katilikten çıkmış, silik bir hal almıştır. İşte bazı misaller:

İstanbul lehçesinden:

Sarımsak içli tışlı soğan yalnız başlı.

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.

Koyunun bulunmadığı yerdekeçiye Abdürrühmün Çelebi derler.

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle.

Aşağı tükürsem sakalım, yukarı tükürsem bıyığım.

Zorla güzellik olmaz.

Cami ne kadar büyük olsa imam yine bildiğini okur.

Gaziantep lehçesinden:

Ağ itin pamuğa zararı var.

Ayağıma yer edeyim, gör sana neler edeyim.

Bıyığın uzunsa borazan çal.

Yel Allahtan kaval Mehmetten, parmaklarını oynat.

Damdaki iti hayada sıçırtma!

Hekim hekim değeil, başına gelen hekim.

Atlı kaçar kaçar; yayan arkasına ne düşer!

“Atalar sözü” ile “tâbirler,, arasındaki farka işaret ederek onları ayrı ayrı iki bahis halinde mütalea etmek lüzumuna, kani olan Sadi G. Kırımlı ve Selim Nuzhet Gerçek’in — Kanaat Kitapevi tarafından “Ankara kütüphanesi”serisinin XXIII üncü kitabı olmak üzere neşredilen— “Atalar sözü” adlı eserlerinde deniliyor ki: “Atalar sözü kelimesini ve bu kelimenin taşıdığı mefhumu izah “için Ebüzziya merhum Litre’ye atfen bunun “Halk arasında dolaşan “ve az kelime ile çok mana ifade eden söz” olduğunu kaydettikten ‘’sonra, bu kabilden sayılabilen diğer bazı sözler için de “lisanımızda“yerine göre İstılah, yerine göre tâbir,, kelimesi ile tarif olunabilir; “deyor. Fakat eserinde bunları tefrik etmeyor.

Atalar sözü ve tâbirler, her ne kadar zahiren birbirlerine “benzerlerse de, aralarında oldukça mühim bir fark vardır. Bu sebepten biz onları bu risalede ikiye ayırmaya çalıştık. İbtida Atalar sözünü hece sırasile kaydettik. Sonra “Atalar sözü değerinde sözler ve savlar” başlığı altında istilâh ve tâbir mahiyetinde olanları sıraladık.” Bu söz nevilerinin bazan birbirine ne kadar karışmakta olduklarına ve aralarındaki hududu çizerken ne kadar görüş farkları husule geldiğine bakınız ki muharrirler bu tefriki yapmak için hususi bir itina göstermiş oldukları halde benim kanaatimce Atalar sözü kısmına girecek bazı sözleri tâbirler arasına; (*) ve tâbir mahiyetinde olan bir takım sözleri Atalar sözü bahsine koymuşlardır. Her ikisinden de misaller alarak buraya koyuyorum.

Şu notu da ilâve edeyim: Bu kitabın gerek “Atalar sözü” kısmında, gerekse “sözler ve savlar” kısmında bir takım sözler vardır ki bir bahiste yer almaları ne kadar doğru ise diğer bir bahiste de yer almaları aynı derecede doğru idi.

“Atalar sözü” (ki biz darbımesel unvanını kullanmıştık.) Kısmından misaller:

Alan da pişman, satan da.

Davul çalsan işitmez.

Delik büyük, yama küçük.

Emeği sağdıç emeğine döndü.

Gökde ararken yerde buldu.

Gözün üstünde kaşın var dedirtmez.

Mal benim değil mi, denize atarım..

Ne sakala minnet, ne bıyığa!

Nefsine kıyas et.

On para on Arslanın ağzında.

“Sözler ve savlar” (ki bizim klişe cümle ve meşhur söz dediklerimizdir) kısmında misaller.

Azıcık aşım, ağrısız başım.

Huy canın altındadır.

Hıyar canın altındadır.

Hıyar akçasile alınan eşeğin ölümü sudandır.

İki şilte bir yastık, onu da terkiye astık.

Öveye etme özünde bulursun; geline etme kızında bulursun.

Sen dede, ben dede, bu ati kim timar ede?

Tırnağın varsa başını kaşı!

Yel değirmeni olduğunu anladık, fakat suyu nerede?

Yersen kabacık, yemezsen kapı açık!

Zurnayı biz çaldık; parsayı il topladı.

(*) Muharrirlerin “Atalar sözü,, dediklerine biz yukarıda "darbımesel dedik. "Tâbir— Atalar sözü değerinde sözler ve savlar,, dediklerini de "tabir, klişe cümle, meşhur söz” isimleri altında üç derece olarak mutalea ettik.

Klişe sözler-Sentaks hususiyeti:

Bu bahiste bir meseleye daha temes etmemiz muvafık olacaktır! tâbir olsun, klişe cümle olsun, meşhur söz veya darbımesel olsun, hep şekilleri sabit “Klişe sözler” dir. Bunlarla bir lehçenin sentaks hususiyetini de karşılaştıralım:

Klişe sözlerin hususiyeti, ifade ettikleri mana ve mefhumdan ileri gelir. Bu sözlerin teşkil tarzı, klâsik, sentaks kaidelerine ister uysun, ister uymasın, burada asıl mühim nokta mana ve mefhum hususiyetidir.

Bir lehçenin sentaks hususiyeti ise sözün yapılış tarzı ile kendini gösterir. Yani buradaki mühim nokta cümlenin ve terkibin klâsik sentaks kaidelerinden başka bir tarzda teşkil edilmiş olmasıdır.

Fakat teşekkül tarzı bakımından sentaks hususiyeti bulunan bir cümle, bazan aynı zamanda hususi bir anlamı ifade eden klişe bir söz de olabilir.

Bu gibi cümleleri hem sentaks bahsinde, hem klişe sözler bahsinde mütalea etmek mümkündür. Meselâ: “Noldu noldu böyle oldu” Sözü Gaziantep lehçesinde kullanılan klişe bir cümledir. “Bir defa oldu; artık çaresi yok.” Manasınadır. Bu söz, istimalini icap ettiren mevkilerde klişe olarak kullanılır. Bu cümlede ayrıca bir de sentaks hususiyeti vardır: “Noldu” ların iki defa tekrar edilmesile cümle hususi bir şekilde teşkil edilmiş bulunmaktadır.

Sentaks hususiyetini haiz cümlelerin her nevi, klişe sözlere yakınlık gösteremez. Sentaks hususiyeti bazan failin, filin, mütemmimin cümledeki mevkilerinin değişmesinden, bazan mefûl nevilerinin, terkiplerin, atıf ve rabıt sıygalarının hususi şekillere girmesinden ibarettir. Bazan da hususi bir kelime veya tabir, cümleye klâsik olmayan bir şekil vererek bir sentaks hususiyeti vücuda getirir. İşte sentaks hususiyetinin bu son nevini haiz olan cümlelerdir ki klişe cümle vasfini da takınabilirler.

Alaymız alay birden çalışalım. (Hepimiz beraber çalışalım.)

Seninle nice bir uğraşacağım. (Seninle daha ne kadar uğraşacağım)

Cümleleri de böyledir “alaymız alay birdan”, anice bir” sözleri girdikleri cümleye klâsik olmayan bir şekil yani bir sentaks hususiyeti vermektedirler. Bu hususiyet “alaymız alay birden” veya “nice bir” klişe tâbirlerinden doğduğu için bu cümleler hem sentaks, hem de klişe tabirleri alâkadar ederler.

Fakat meselâ; “dedimkine” yahut “gelseneniz” sözleri “dedim ki” ve “gelsenize..” yerine kullanılan sentaks hususiyeti haiz ifadeler oldukları halde klişe sözlerle alakalı değillerdir.

Bütün bu izahat ile vardığımız netice şudur: Klişe sözün yani tabirin, klişe cümlenin, meşhur sözün ve darbımeselin aynı szamanda sentaks hususiyeti taımasına hiç bir mani yoktur. Çünki sabit bir şekil, klasik olmayan bir şekil de olabilir lakin bu sabit şekil klasik olan bir şekil olduğu zaman onda sentaks hususiyeti bulunmaz.

Bahsimize mevzu olan söz nevilerinin birbirinden nasıl ayrıldıklarını ve birbirlerine nasıl karıştıklarını yukarıda izah ettik. O tahlilleri dilin bünyesine nüfuz için melekemizi artıracak ve temyiz kudretimizi nemalandıracak bir nevi ekzersis telâkki edebiliriz.

Şimdi işin bu safhasını kapatarak amelî kısma geçelim. Burada Gaziantep ağzından topladığımız tâbirleri, klişe cümleleri ve meşhur sözleri birbirlerinden ayırd etmeksizin Alfabe sırasile göreceğiz. Bunların içinde darbı meseller yoktur.

Yazan: Gaziantep Mebusu Ömer Asım AKSOY

(Devam edecek)