TABİRLER — KLİŞE CÜMLELER — MEŞHUR SÖZLER — DARBIMESELLER

Muayyen bir mefhuma delâlet etmek veya bir maksadı kuvvetli bir ifade ile canlandırmak için “şekil sabit bir takım sözler” kullanırız. Bunlar bir kelime olabildikleri gibi yekdiğerine bağlanmış birden ziyade kelimeler veya bütün rükünlerde bir cümle olabilirler.

Tabir, klişe cümle, meşhur söz, darbı mesel adlarını verdiğimiz bu sözlerin mahiyetleri birbirinden ayrı olmakla beraber aralarında müşterek vasıflar vardır. Bu müşterek vasıflar yukarıdaki sıraya göre bir birine yakın olanlar arasında daha barizdir. Bir derecede ki bazan iki nevi söz arasında bulunan hudut —alâimi sema renklerinde olduğu gibi— ortadan kalkar; bir sözü hangi neviden saymak lâzım, geleceğinden bihakkın tereddüt ederiz ve iki neviden herhangi birisine mal etmeyi aynı derecede mümkün görürüz.

Tabirin, klişe cümlenin, meşhur sözün, darbı meselin mahiyet ve tarifleri hakkında az çok noktai nazar ihtilâfları bulunabilir. Bu sebeple biz evvelâ bu söz nevilerinden neler anladığımızı izah edeceğiz.

Sonra da bunların aralarında ne gibi farklar bulunduğunu ve birbirlerine, nasıl yaklaşıp karıştıklarını ve kaynaştıklarını göstermiye çalışacağız.

TABİR:

Ekseriya bütün unsurlarını havi tam bir cümle teşkil edemiyen ve hususî bir anlama delâlet etmek için konulmuş olan bir veya bir kaç kelimelik söz parçasıdır. Tek kelime, hakikî manasında başka bir mefhum için kullanıldığı zaman bazan tabir mahiyetini alır. ([1]) Meselâ “Yağlı” kelimesi “yağı bulunan veya yağı çok olan şey” manasına geldiği takdirde ancak bir “kelime” dir, Fakat “parası çok adam,, manasına alındığı vakit bir tabir sayılmak lâzımdır. “dayı” kelimesinin “hami” manası için de mütalaamız böyledir. Anafor, fasafiso, gırla kekâ, traş... gibi arğoları bu arada sayabiliriz.

Gaziantep lehçesinde de böyle kelimeler vardır. Mesela “ekmek” kelimesi “aldatup bir tarafa göndermek” manasına kullanıldığı zaman tabir mahiyetindedir. “fahişe” demek olan “ergi: eğri” kelimesi de bu nevidendir. Aynı karakterde yerli argolarda vardır: Anteriş, cıbıldız, şorlop, kazımamak (adam yerine koymamak) … gibi.

Birden fazla kelimenin birleşmesinden meydana gelen tabirlerde çok vakit mecazi manaları haizdirler..

İstanbul lehçesinden misaller: adamakıllı, başgöz etmek, girdisi çıktısı, boygöstermek, devedekulak, dİşbilemek, gözkulak olmak, eliboş, gelişigüzel, tırnağıdibinde, usbahası, Önayak...

Gaziantep lehçesinde misaller: Boğazınınuşumu, eğesiağır, ildenayrıksı, bir başbağlamak, yalamyalam etmek, adıbelli, anbelbeter, üstüneolmak, dalakıl yatmak, çıksinir, burunboğaz etmek, dip tenkapıya, özüdövmemek, teltay etmek...

Gaziantep lehçesinden hususî şekiller arzeden bir takım zarflar vardır. Bunlar evveline geldikleri fiillerin manalarına bir tarz hususiyeti verdiklerinden “hususî bir anlam ifadesi” (esepression) için rol almış bulunurlar.

Bu itibarla tabirler bahsinde onlara da temas etmeyi muvafık gördüm. Bu faslın sonuna koyduğumuz tabirler, klişe cümleler ve meşhur sözler listesini teferrüatla doldurmamak için o zarfların en mühimlerini şuracığa dercedeceğim. Tetkiklerinden anlaşılacağı veçhile bu zarflardan mühim bir kısmı mükerrer olmakla beraber “l”, “p”, “r”, “f”, “z”, “n”, “t” gibi ekleri havidir. Bir kışımı ses taklit etmektedir. Bir kısmı çift lâfızlıdır, fakat mükerrer değildir, yalnız birbirine yakıştırılmıştır. Bir kısmıda “dek”, “dak” ekli tek lâfzıdır:

Bağıl bağıl kustu.

Debel debel debelendi.

Dığıl dığıl döndü.

Efil efil geliyor.

Vığıl vığıl kaynayer.

Vağıl vağıl bir ses çıkıyor.

Imıl ımıl iş tutuyor.

Ipıl ıpıl pişer.

Calap calap akıyor.

Lep lep döküldü.

Lip lip kopuyor.

Lop lop aşırdı.

Yalap yalap yandı.

Yalp yalp ediyor.

Diyir diyir olmuş.

Levir levir yanıyor.

Zildir zildir ediyor.

Dof dof geldiler.

Lef lef yürüdü.

Yaf yaf ediyor.

İngez ingez geziyor.

Oflez öflez yanıyor,

öğün öğün borcunu verdi.

Yanın yanın gidesin.

Götün götün giri gitti.

Ivet ivet geldi.

Yılbırt yılbırt yanıyor.

Ulum ulum ulasın.

Fang fang uluyor.

Piseng piseng yağmur yağıyor.

Slang salang geziyor.

Sing sing singleyor

Vang vang vanglayor

Vıng vıng inleyor.

Efin tefin oldular.

Ereng ereng oldular.

İvik divik aradı.

Kıldır saldır geçiniyor.

Tingedek attı.

Gürpedek hopladı.

Gürredek yıkıldı.

Carhadak devrildi.

Şarhadak kapadı.

Şapırradak yaz.

Tarpadak geldiler.

Tahadak vurdu.

Cazzadak dağladı.

Cummadak suya battı.

Lıhadak güldü.

Tabirin bir de “istilâh” manası vardır ki bir ilim, sanat ve meslekin iştigal mevzularında bazı şeyleri ifade etmek veya bazı şeylere isim olmak üzere kabul edilmiş bir kelime veya birkaç kelimelik sözdür. Mesela: Mefulünbih (i hali), tasrif (çekim), sıyga (kip), terkibitavsifî (sıfat takımı), zarf (ulak)., gramer tabirlerindendir.

Zaviyei kaime (dik açı), müselles (üçgen), mustatil (dikey dörtgen), şibhi münharif (yamuk), mahrut (koni)., hendese tabirlerindendir.

Cazibei arziye (yer çekeyi), merkezi sıklet (ağırlık merkezi), manivelâ (kaldıraç), asarı şariye (kılca olaylar)... fizik tabirlerindendir.

Nadas, girizme, yaprak aşısı, höl, güzlek... ziraat tabirlerindendir.

Burada bu gibi tabirlerle meşgul olacak değiliz. Bizi ilgilendirenler konuşma dilinde kullanılan umumî hayata ait tabirlerdir. Ancak ilim, sanat ve meslek tabirlerinden bir kısmı teknik sahadan maada umumî hayat sahasında da herkes tarafından sık sık kullanılmaktadır; bunlar bizim iştigal mevzuumuzun içine girerler.

Yazan: Gaziantep Mebusu Ömer Asım AKSOY


([1]) Eğer her vakit tabir mahiyetini alsaydı, bütün mecazların tabir olması lâzımgelirdi. Halbuki mecazların hepsi tabir değildir.