(Geçen sayıdan devam)

“Mûtû kable en temûtû” sırrına

Mazhar olan ere hah didarına

Şem’ini yaka gör aşkın oduna

Kalma “lâ” ed yoksa azim zillettir.

İrfanî [1] bendei ali abadır

Sevdiğim Mustafave murtazadır

Hem kâni şefeat bahri atadır.

Sürei “Yasin” ve “Taha” hüccettir.

Bülbülü gülşende gördüm

Öter, şakır Allah deyû

Gülistanda gülsün derdim

Tüter Allah Allah deyû

Özü pâktir nesli pâktir.

Zahir sultan batın haktır.

Hup cemalı nuri haktır.

Balkır Allah Allah deyû

Hıdır laladır atası

Fatma anadır anası

Muhabbet aşkın safası

Öter Allah Allah deyu

İrfanîyim geldim dara

Dosta kavuştum didara

Tez ayrıldım ah ne çare

Coşar Allah Allah deyû

Sayın Bay Ömer Asımın, Başpınarın geçen sayısındaki baş yazisında belirttiği gibi, Gaziantep Millî kültürümüz için çok önemli tesis ve teşkilleri taşımaktadır. Gaziantep münevverlerinde, millî törev gelenklerini korumakta derin bir duygululuk vardır. Bununla beraber bu köklü ve ileri duyuşun, anlayışın beslediği edebî zevkın çok değerli mahsullerinede sıksık raslanır. Ben burada böyle eserler gösteren genç ve ruhlu yaşlı şairlerden, meselâ: Zeki Savcılardan ve Emraklardan bahsetmiyeceğim. Ancak, buradaki yirmi günlük oturuş ve araştırış arasında tesadüf ettiğim bazı değerli belge ve yazmalardan hulâsa olarak bahsedeceğim.

Hususî muhasebe Baş kâtibi Bay Ahmet Tüzünü ziyaretimde, evinde bana gösterdiği birkaç el yazması çok değerlidir:

1-Yazma Kur’anı Kerim: Mevlevîlerden Muhammet isminde bir zatın 951 Hicret tarihinde yazdığı, sonundaki Farsça manzum bir kur’an falnameden anlaşılıyor. Çok değerlidir.

2-Gayet nefis tezhipli ve minyatör başlıklı, orta kıtada Kur’anı kerim: sonundaki Arapça letebe şerhinde: “Asrının bir danesi, dehrin seçmesi ve kâtiplerin ekremi, emsali olmıyan Mirzai Mehmet Nasır Isfahanî’nin telmizlerinden, Abdürreşit oğlu Mehmet Huyza tarafından 1108, tarihinde yazıldığı anlaşılıyor.

3- El yazması ve daireli şekiller arasında 30 Türk adını da taşıyan, tezhipli bir falname. Mukaddemesindeki manzumenin ifada şeklinde ve dil bakımına göre bu eserin VII-VIII inci Hicret asrı arasında yazıldığı sanılır.

4- Hümayunname-Kelile Dimne- bu şaheser, malum olduğu üzere eski Hindceden, Fasrça, Arapça ve Azerî dillerine çevrilmiş ve nihayet “Envari süheylîden, Kanunî Sultan Süleyman zamanında tercüme edilip, Padişaha takdim edildiği anlaşılmaktadır.

5- Dürrülyetim: Molla Mehmet bin Piyr Ali Birgivi tarafından 1190 tarihinde yazıldığı, başlığındaki kaside tercümesinden anlaşılmaktadır. Bu risalenin içinde diğer bir iki Arapça, Mantıka ve Nahve müteallik sahifelerin boş yerinde Gücegilizade Mehmet Hâmid ve Mehmet Sakir ekiz kardeşlerin doğumu dolayısile Şair Vasıf tarafından 1282de yazılmış bir doğum kasiddesi vardır. Aynen yazıyorum.

Gel Ey hame kelâm iklimine ol âzim-ü-safir

Ki silki nazma dürler dizmede sensin bugün mahir

Bu Ayıntabın eşrafi güziyni leyk gayet çok

Heman ol Güceğli zade evsafını kıl zahir

Bu nesli tahir ol şehrı demadem zeyn kılmakta

Bu bağun servi dilden anda nihal goncalar nadir

Ki yani olsun Abdullah efendi didesi Ruşen

Oluptur müjde ana müjdegânlık eylesun hazır

(Arkası var)


[1] Mahmut Nedim. Seferde (irfanı) mahlasını taşır.