(Geçen sayıdan devam)

Anası Hurîdir de gızı benzer meleğe

Benim olsaydın da seni vermezdim şu gahbe feleğe

Basın ucunda da kömür gözlüm beni sarma dileğe

Çık Surüye dağlarına da bizim ile gel ile

Göç Karakuyu’dan otur Düğnüğe

Malı gaçakdı da oğratmayın gümrüğe

Hele bahın şu Gozlaş’ın gara daşına

Yeniyle girmiş benim yarım onüç ondört yaşına

Esgi gişisi de küller savursun başına

Küçük Mehmet Kaplanın, masum bir eda ile söylediği memleket türkülerini dinledikten sonra, Nizibi şöyle bir gezip görüyorum.

Toprak kale denilen (hüyük mahallesi) eski tarihî Nizibin binlerce yıllık enkazını taşıyor. Bu mahalle civarında, Haci Ahmet oğullarından Sadettin ve Mehmet biraderlerin yağ, un ve çırçır fabrikasını ziyaret ettim. Su kuvvetinden faydalanılarak yapılan muharrik kuvvetle işliyen bir cendere, bir un değirmeni ve iki tane pamuk çır çır makinası var. Şahsî teşebbüsün güzel bir örneği olan bu eser sahiplerinin amcazadeleri Bay Şerif ile de tanıştık. Kibar ve dürüst bir zattır.

Nizip Cümhuriyet devrinde kaza merkezi olmuştur. İstiklâl savaşında memleket müdafaasında çok fedakârlıklar göstermişlerdir. Halkı gayur ve çalışkandır. Çok güzel zeytinlikler ve bağlar yetiştirmişlerdir. Şehrin şimal tarafından bağlar mıntıkasının eski devirlere ait mağara mezarlıkları vardır, çoğu açılmıştır.

Nizibin dere mahallesinde, çukurca bir mevkide (kilise cami) yapı malzemesi ve tarzı bakımından en eski bir eseridir. Bizans tarzında bir kiliseden cami haline sokulmuş, fakat şimdi kadro harici olmakla, belediye tarafından depo halinde kullanılmaktadır.

Nizibin (Kerzim çayı) vadisinde, Nizibin garbi cenubisinde ve kasabaya 3 kilometre mesafede bay Habeş Bölerin çiftliği dahilinde Zor hüyük) adlı meşhur bir hüyük vardır. Bu vadide sıra ile şu isimlerde hüyükler tesbit ettim: (At batıran- Hamus- Nizirin- Yarım tepe- Kerzin- Sarikoç- Dar hüyük- Kuruca hüyük İzan)

Bay Habeş Bölerin değirmeni üzerindeki mağaralar ise, bilhassa tatkike değer. Bunlar eski mezar veya ibadet yerleri olacaktır. Hele bir tanesi müteaddit dehlizlere ayrılmıştır. Bu dehlizli mağaranın birinci dairesi ile ikinci arasındaki taştan oyma kapının sağında, garip olduğu kadar, enteressan bir yazı ile hak edilmiş kitabenin fotorafı alınmıştır. Bu yazıların hangi dilde olduğunu henüz keşfedemedim. Burasının bir ibadet yeri olması muhtemeldir.

Nizibi ziyaretimizin başlıca sebebi, Belkis harebesi civarında bulunmuş ve maarif memurluğunda mahfuz (Venüs Gemitrit) heykelini müzeye nakletmekti. Bu heykel Belkis harebesine yakın Kördemli mevkiinde, belediye tarafından su aranırken bulunmuştur. Bu heykelin belden aşağısı, 1931 yılında, Antep maarif müdürlüğü tarafından müzemize gönderilmişti. Şimdi bulunan gövde ile müzede yerleştirilmiştir. Bu heykel, Venüsün bakirelikten çıkıp, gelinlik bir çağa ve olgunluğa geçtiğini yani, analık sıfatile tecellisini temsil eden bir şaheserdir. Ancak başı ve kolları mevcut değildir.

7-10-1942’de, Belkis harabe bekçisi Abdullah çalışkanla birlikte Belkis harebesini ziyaret ettim:

Fırat nehri kenarında, Karkamış, şehrinden sonra Eti ve Grek-Romen devrinin mühim merkezlerinden ve bilhassa, İskenderin hulefalarından Antiyohos’un hatıralarından mühim bkiyeleri sinesinde taşıyan bu mevkiden, birçok kıymetli eserler bulunmuş ve dünya müzelerine nakledilmiştir.

Şimdiki halde, gayri kabili nakil olan muazzam heykel ve saire döküntüleri yerinde mevcuttur. Buradaki mezar harabelerinden bulunup, Nizip Maarif memurluğunca müsadere edilen kıymatli göz yaşı şişeleri adeta bir koleksiyon teşkil edecek mahiyettedir. Bununla beraber Belkis harabelerinde, şimdilik nakli kahil eserler kalmamıştır. Burada bir hafriyatın yapılması, belki mühim kazançlar doğurabilir.

Gaziantep’le Nizip arasındaki (Arıl köyü) büyücek bir hüyük etrafında kurulmuştur, burası mamur bir köydür. Başlıca mahsulleri zeytin, Antep fıstığı ve üzümdür. Bundan sonra gelen (Battal köyü) de ayni ehemmiyettedir. Hele, Antep-Nizip şosesi çok mükemmel bir yoldur.

V- Nizip’ten Antep’e avdetten sonra, eski eserler bulunduğu

(Arkası var)

Yazan: Adana Mıntıka Müzesi Müdürü

Naci KUM