Tarih, binlerce seneden beri en geniş, en müstesna ve en şanlı sahifelerini Türkün menkıbelerile doldurmuştur. Denilebilir, ki tarih kahraman ırkımızın yiğitliğini büyüklüğünü tesbit etmek Türklüğünn şehnameliğini yapmak için yaratılmıştır. Bizim ulusal savaş dediğimiz Türkün ikinci Ergenekonu bu sahifeleri erişilmez kahramanlıklarla doldurmuştur.

Bu mucizeler, harikalar ortaında Antep müdafaası üstün bir şeref yeri, müstesna bir mevki işgal eder.

Antep yarsız, yardımcısız açık bir şehirken, binbir imha ve tahrip vasıtalarile teçhiz edilmiş koca istila ordularını kapısında aylarca uğraştırdı. Düşmanın şehre arasız yağdırdığı irili ufaklı top mermileri, bombalar, kurşunlar sanki yıkıcı, öldürücü yok edici tesirini kaybetmişti. O bir ölüm sağnağı halinde bu ezici silahlarını attıkça şehirde mukavemet artıyordu.

Uluyan, ğuldayan mermiler altında evler, kaşaneler, insanlar bir toz duman bulutu halinde cehennemi tarraklarla göklere savuruyor. Fakat müdafilerin azim ve cesaretinden bir zerresini bile kıramıyordu düşmanı asıl kudurtan kabına sığdırmayan da bu idi. Açık müdaafasız bir şehrin yarısında çok üstün kuvvet ve vasıtanın verdiği derin bir emniyet içinde eğlenceler, sürvareler tertip edilirken diğer yarısında derin bir ölüm sessizliği içinde top mermisile kucağında can veren evladının acısını, bir kurşunla sakat kalan azasının ıstırabını, yıkılan, harap olan yuvalarının enkazı arasında, istiklal aşkı, vatan sevgisiyle avutan bir avuç kahraman, çelik kaleleri hiçe indiren bir ruh metanetile, tunçlaşan imanlı bir azimle müşahhas bir ferağat hekeli halinde yapılacak akur savletleri bekliyordu.

İşte iki arafın bu ruh haleti içinde bu amansız ve nisbetsiz savaş on bir sürsürdü. Kuvvetli attı, zayıf bekledi. O hücüm etti, bu püskürttü. Nihayet mağrur ve kuvvetli yıldı, usandı fakat zayıfı bir adım geri attıramadı. Biz bu mucizeye antep müdaafası diyoruz.

Dost düşman btün dünyanın takdir ve hayranlığını kazanan bu mücessem ferağat ve fedakarlık, kahraman milletimizin ve onu temsil eden büyük meclisimizin şiddet ve ehemmiyetle dikkatini çekiyordu. Bu esatiri destanı adlandırmak, nesiller ve nesiller süreğince ebediyetlere kadar yasatmak lazımdı. Bu maksadladır ki Büyük Millet Meclisi bundan 23 sene evvel , 6 şubat 1921 tarihli toplantısında Erkanı harbiyei umumiyeti vekaletinin teklifi üzerine Antebe “Gazi”lik gibi yüce bir paye, yüksek bir ünvan verdi.

6 şubaet 1944 Pazar günü bu şanlı tarihin 23 üncü yıldönümü Halkevimizde güzel ve heyecanlı bir törenle kutlandı. Söz alan haipler bu destandan parçalar okudular, ruhlarımızı iftihar ve gururla yükselttiler;yüreklerimizi heyecanla hoplattılar.

İlk sözü Halkevi reisi Sabri Güzel söyledi. Antebin eşsiz kahramanlıklarından safhalar anlattı. Daha sonra Süvari yüzbaşısı Zeki Dora, bu menkıbeleri heyecandan örülmüş bir neside halinde terenüm etti. Lise Tarih öğremei Bekir Elam “Gazilik”in Büyük Türk tarihindeki yüksek mana ve değerini anlatan ilmi bir konusma yaptı ve bu mutlu günümüz bu suretle layık olduğu şekilde kutlandı.

Ali Nadi ÜNLER