Gaziantep Savaşı Kahramanlarından:

FEDAYİ ÖKKÂŞ

Ona bu lakabı kim verdi, bilmiyorum. Fakat bu lakap ona gerçekten iyi yaraşmış ve çok yerinde kullanılmıştır. O hakiki bir fedayidi. Gaziantep kavgasının her safhasında, en kanlı ve çetin savaşlarda; Çınarlı da, Musullu da, Mağarabaşında, Çıksorut’ta; her yerde onu daima en ilerde düşmanla pençeleşirken görürdük.

Fedayi’nin ölümünü bu gün çok geç öğrendim. Arkadaşları cenazesini bu kahramana lâyık törenle kaldırmışlar. Bu haber, bende derin bir acı, büyük bir şaşkınlık uyandırdı.

Yüksek bir vatansever, feragatli ve kâmil bir insan, hakiki bir kahraman olan Fedayi Ökkeş’in birdenbire aramızdan çekilip gitmesi acınacak bir olaydı. Bu kadar savaşlardan dipdiri çıkan bu arslan Türk çocuğunun ölümüdür ki, bende hayret uyandırdı; ölüm, sanki bütün fanilere mukadder deyilmiş, gibi… Bu kötü olayı vaktinde haber alamıyışım, onun son hizmetinde bulunmayışım da bendeki derin istirabı doğurmuştu. Hakikatte Fedayı ölmemiştir ki ona acınsın. O herkesin menkıbelerini bölüşemediği Gaziantep Savaşı’nın adsız bir kahramanıdır. Bu büyüklüğü, dürüst ve temiz ahlakı, büyüklerine karşı saygı ve bağlılığı onu çoktan ölümsüzleştirmişti. Son Görevi olan Gazhane bekçisi olarak Maktadaki izbe, loş, ratip meskeninde onu görenler bu yakışıksız yeri zaten ona yaraştıramıyorlardı. O bu fani hayata gözlerini kapamakla maddî sefalet ve istiraplardan kurtulmuş, kalplerde lâyık olduğu yeri ebedi olarak almıştır.

Ona Ulu Tanrı’dan rahmet ve gufran dilerken yazımı onun bir hatırasile tamamlamak istiyorum:

Gaziantep kavgasının en nazik ve kara günlerini yaşıyoruz. Şehir aylardan beri kuşatılmış. İçerde yiyecek bir lokma Zerdalı çekirdeği ekmeği, düşmana atacak bir fişek kalmamış… Muhasaranın yarılması, şehre yardım yapılması için dışardan yapılan bütün hücumlar faydasız kalmış. Dışardan yapılan hücumlarla şehre yardım imkânı kalmayınca 2’nci kolordu kumandanı Selahaddin Adil paşa, Güvercin postasi ile gönderdiği bir şifrede, içerdeki kuvvetlerin de yardimile şehrin kuzey sırtlarındaki düşmana umumi bir hücum yapılmasını emretmişti.

30 Ocak’ı, 31 Ocak’a bağlıyan bir Pazartesi gecesiydi, Alaturka saat 6’ya doğru iç cephelerden alınan ve Boyacı Camii’nde toplanan kuvvetler Çıksorut tepelerine yaklaşmış; hazırlık mevzilerine girmişlerdi. Tam saat 6’da hücum emri verildi. Gecenin derin sessizliği içinde dağları taşları inleten Allah, Allah sadalarile uyanan düşman top, tüfenk, bomba ve makinalı tüfenk ateşlerile ortalığı cehenneme çevirdi. Bu şiddetli ateş altında bizim bölük (Yıldırım Taburu’nun birinci bölüğü) ilk saldırışta düşmanın birinci hat siperlerini almış, ikinci hatta dayanmıştı. Düşman bir gurup siper olan ve dört tarafı duvarlarla kale gibi çevrilmiş bulunan bu mevzide şiddetle ve inatla mukavemet ediyor, siperlere 10 metreye kadar yaklaşan erlerimize baş kaldırtmıyordu. O sırada üçüncü bölükten Fedâyi Ökkaş’ın elinde bombasile geldiğini ve ayakta düşman siperine bomba yağdırdığını gördüm. Çantasındaki bombaları bitmiş, düşmanda sarsıntı âlametleri görülmeğe başlamıştı. Kahraman, bana bir bomba verin, dedi. Eline bir Fransız bombası tutuşturdum. Bomba, düşmanın başında patlarken Fedayi’nin bombayı atan kolu da aldığı bir kurşun yarasile yanına düşmüştür.

Ali Nadi ÜNLER

(Yeni Gaziantep Gazetesi)