İnsanların büyüğü değil Serendip adasına kâinata bile sığmazlar. Geçenlerde Heybeli adaya gelmiştiniz; heybenizi omuzunuza verdiler de nasıl ki sizi gece yarısında yola düşürdülerse defteri âmalinizi elinize verirler de şu kâinattan da öylece sizi geldiğiniz yere avdete mecbur ederler. Bunlar nenin cezası bilir misiniz? Sizi bu garip adada bir saiki hakikî bin senelik zeytinler tarafına sevk ettiği ve orada nice ibret âmiz haletler ve ne kadar dinlenmesi lâzım hikâyetler olduğu ve ne gibi kanlı vakalara şahit bulunduğu hatta gözlerine sürme yerine mil çekilen karagözlü Kostantin demekle şöhretşiart bir hükümdarı ziîktidar nimeti basardan mahrum edilirken adâlet namına hangi gözünden ameliyâta başlandığı ve daha neler ve neleri.. o zeytin ağaçları gayet beliğ bir lisanı hali hakikat beyan ile nakil ve hikâye eyledikleri halde siz ağzınız sulanmış ve gözleriniz kızarmış olarak kurdun kuzu peşinde dolaştığı gibi rıhtımda gezen bir sürü vücutlarının açık yerleri kapalı olan mahallerinden daha çok üç tanesi elli yaşını doldurmamış olduğu teni naziklerinin ter-ü- tazeliğinden belli hasbelbeşeriye Cenneti âlânın hayalları geliyor. Bu güzide mahlûkat çamların altında irtikâp eyledikleri çirkâbı mâsiyetlerini izâle eylemek ve denizin verdiği taze şevk ve kuvvetle tekrar o lezzetli hale rücu etmek emelile deryayı rahmeti Hudaye dalıyorlar, ter-ü- taze ve temiz olarak aşiyanei saadetlerine avdet ediyorlar. Yahu bu ne hoş bir oyundur ki canbaz felek burada bu oyun ile mahlûkatı maymun gibi oynadıp duruyor ve bu hal ile zevkleniyor. Cenneti ulyâda hülle biçmek ile meşgul terzi güruhundan olan bu mahlûk peri kızlarına ne çeşit libas biçerlerse bu dünyada o biçim şeyler moda sayılıyor.

.... Çok vefakâr ve çok emektar ve çok hoş güftar ve çok sahibi esrar ve çok müdavemetkâr bir zati istikamet girdarsımz.

Bu sıfatların her birisi başka mettar… binaenaleyh siz kadir ve kıymet eshabmın lekesiz ve parlak çok hürmete lâyık bitkin ve işine çok düşkün iş erbabının işine gelen ve hoşuna giden bir memuru muhteremsiniz. Şu sayılan ve daha sayamadğım bir çok evsafi şedideye malik olmak kolay değil belki bir emri düşvardır.

… Bayram tebriki için keşide buyurulan telgrafnamei âlii vefa allâmelerini çok meserret ve mefharetle aldım. Bir zaman mebhut ve hayran olarak daldım, kaldım. Gaziantebin a’lemi uleması ve afdal-ü- fudalâsı ve a’kali ukalâsı olan pederi âliniz Izrap oğlu Abdullah Necip Efendi merhum ile geçirdiğimiz o safalı eyyamlar olan dilberlerin arkalarına düşmeniz çok su götürür bir maceradır. Bu keyfiyeti tafsil ederken hem benim, hem de kalemin ağzı sulanıyor.

… Bizim hanedeki sipsivri sinek cenapları ve yam yassı tahta biti cenabetleri ve zıpzıp sıçrayan delibaşı pire bey ve saire saire ne kadar Benîadem sırtından geçinen ufak mahlûkat var ise kâffesi bu istiskal muamelesinden memnun olmamışlar, kanlı canlı, maahazâ pek şanlı misafir geldi diye her sınıf mahlûkat kendi nasiplerini almıya hazırlanmışlar, ve diş bileyip durmuş iken misafir hazretleri de çantasını mübarek eline alarak izi üzerine dönmüşler, ve şu hayvancıkları bu suretle me’yus ve mahzun etmişlerdir. Bunda benim kabahatim yok amma müdafaada âciz olduğumdan benim üstüme yükleniyor.

… Allahın size bir lûtfu mahsusu oldu da bugünler gibi sıcakların tahammül fersa bir zamanına tesadüf eylemedi, Bu günlerin çeşni ve çeşidi de başkadır. Adanın dört etrafı denizin sayfyie yerleri çırıl çıplak gövdeleri üzerinde ağırlık namile hiç bir şey yok; dilberler ve nezaketli vücutların mağrur ve letafet hilkatlerinden mesrur ve şiddet hislerinin tesirinden bitap olan mehtap gibi bembeyaz mehlika canlar peri kızlarile gözellikte yarış yapmak için oynaştıklarını görmüş olsa idiniz bütün bütün zivaneden çıkar başka bir hâle girerdiniz. Yine bir koltuğu kıllışair ne demiş bak:

Seni bu denlü yakınca güneş ey mehlika

O zavallı güneşi sen ne kadar yaktın ola.