II

7 Kânuusani 933

“Malûmi saadet

İnsan doğduğunda ilk hareket çene kemiklerinin birbirine çatılmasından ve çocuk muhtaç olduğu gıdayı bulmak için bir sada ile kendi varlığını ilan eylemesinden ibret olmasına göre iş bir gıda ile bir sadadan başlar; sada gıdanın celbi için bir sebebi cebrî demektir. Şu keyfiyeti ağlamayana meme yok misali açık gösteriyor. Daha vâzıh surette çocuk ayaklarını yere vurarak husule getirdiği patırdı bildiriyor ki andan sonra gıdanın elde edilmesi için çocuk yumruklarını ve tırnaklarını bir âleti m olarak validesinin başına indirir ve yüzlerini gözlerini parçalar. Şefkatli valide çocuğun şu hallerini severek tahammül eder. İşte hayat mücadelesine bundan sonra bedi' ve mübaşeret olunuyor. Daha sonra hançerler ve kurşunlar aralığa girer. Hayat son devreye gelinceye kadar bu hal gâh hafif gâh şedit devam eder gider en sonra işi biter vesselâm.

. . . Vaktile bir kübera meclisinde Ademi yoldan çıkaran Havvadır sözüne bir hanımefendi aldanmaya idi cevabını vermişti. Her ne ise biz zahire bakalım. Bulguru pürgurur da az kabahatli değildir, bu işte anın da parmağı vardır. Anınçün kızgın suda kaynadılıp günahının birazı çıktıktan ve değirmen denilen demirden mamul bir makinenin dişleri arasına verildikten ve ikmali cezası maksadile parça parça bir hale geldikten ve derisi yüzüldükten sonra da asıl intikam sahibi beni beşer adındaki mahlûkun ağızına düşer; acele acele çiğnedikten ve mide yâdedilen cehennemden bir nümune pek sıcak ve mülevves ve bulaşık ve gayet taracık bir yere, ki asıl mücadele hep … torbasını doldurmak ve içiriden baş kaldırmış olan zalim nefsi biraz uyutmak ve uyuşturmaktan ve daha doğrusu söz anlamsız ve yaramaz çocuk gem almaz haşari hayvan gibi avutmaktan ibrettir. Buğday ettiği kabahatın cezasını adam akıllı görüp geçti. Gönderilen gıdanın içinde bir de Mercimek çelebi namında yüzü kara boyu yuvarlakça, şekli adesî tabiri mahsusile hendese işine karışır. Bizim baba Neciybi aciyb

Tarafından çok ziyade seveldiği cihetle furuna verilir. Ekil ve tenavülünde rağbet olunur; hububat cinsinden bir gıda vardır ki bu çelebi hep mehip ve kayabaşı ve Aşık Garip şeklinde saade Türkçe şiir söyler ve şairi meşhûr hasırcı oğlunu beğenmez idi. Rahmntullahi aleyhüma yavan tarhana o yavanlığile beraber çok makbule geçti. Velhasıl gelen eşya bilâistisna cümlemizi sevindirirdi. Hiddet edenler var ise onlarda yelkenleri suya indirdi. Cümlemiz yekdil ve yekcihet olarak cümlemize düa ediyoruz vesselâm”

21 TEMMUZ 932

“Peymanei Ömrünü bir kaç kadeh şarabı nap ile dolduran Ömer Hayyam gelsin de kıt’a nasıl söylenir, Şairi şirin kelâm, Feridi fehamdan öğrensün. Çok ince mazmunlarla tanzim olunan şu kıt’alerin her birisi adam akıllı şerh ve tevzih olunsa birer risale olur.

KIT’A

Ne taacüp ediyorsun buna dünya derler

Duyulan herzelere onda nihayet yoktur

Yerin altında öküz var mı dedi mir meczup

Onu bilmem dedim üstünde fakat pek çoktur.

KIT’A

Bu elem yurdu deni dünyanın

Derdine mihnetine gayet yok

Bir çürük diş gibidir bence bu cân

Çıkmadan sahibine rahat yok.

. .. . . . . Bak Türküstanm en büyük edibi, şairi meşhur

Koca Şiyr Nevaî ne diyor:

Kazan tek kararsın Feleğin yüzü

Pamuk tek ağarsın her iki gözü

İysa tek kişiye verir bir eşek

Eşek tek kişiye verir min köşek.

(Devam edecek)

Yazan: ANONİM