Özgeçmiş

SABRİ (NAİL) HAKSEVER

1914’te doğan Sabri Haksever adına “Nail” ismini de ekledi. 19. yüzyıl içinde atalarından biri toptan tuz ticaretiyle uğraşmaya başladığından aile bu adla anılmış, “Muzafferiddin” soyadını da kullanan aile, 1935’de Soyadı Kanunu çıkması üzerine “Tuzcu” soyadını da kullandı.

1920 yılında 6 yaşındayken babasını, 1931 yılında da annesini kaybetmesi üzerine anne ve babasının acısını dile getirdiği şiiri sonradan lise dergisinde yayımlandı.

İlköğrenimine Fatma adında bayan bir hocadan Arap alfabesi ve Kur’an-ı Kerim öğrenmekle başladı. Sonra Sultani Okulu’nun ilk bölümüne geçti, 2. sınıftayken bu okulun kaldırılması üzerine Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’na geçti. 1934-1935 ders yılında bu okulu, sonra Gaziantep Lisesi’ni ve ardından 1937-1938 de Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Gaziantep’te Stajyer Hâkimlik yaptığı yıllarda Halkevi’nce çıkarılan Başpınar Dergisi’nde yazıları yayımlandı.

Erciş, Sivrihisar'da savcı, Antalya'da savcı yardımcısı olarak görev yaptı. Sonra bu görevinden ayrılarak avukatlığa başladığı sırada dayısının çıkardığı Gazi yurt Gazetesi’nde başyazarlık yaptı.

1960 ihtilalinden sonra kurucu meclise başvurdu ve Urfa Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. 5 Ocak 1964’te vefat etti.

 

Meral Can Uludağ, Cumhuriyetten Günümüze Gaziantep Şairleri 1, TYB Gaziantep Yayınları, Gaziantep 2011, s.128.

 

Sabri Haksever bundan tam 17 yıl önce 5 Ocak 1964 tarihinde ölmüştür.

O, yaşam boyu tanıdığım erdemli kişilerin en başta gelenlerinden biri idi. Ama ne yazık ki çok talihsiz bir kimse idi. Öksüzlük acısıyla büyüdü. Sıkıntı içinde öğrenim yaptı. Ahlak yapısı ve soyadına uygun bulunan mesleğinde başarılı, çoluk çocuğu içinde mutlu bir yaşantıdayken kara bahtı yine karşısına çıktı. Kendisi gibi çocuklarım boynu bükük bırakıp dünyamızdan göçüp gitti.

Doğduğu zaman ona ad verenler sanki bu çocuğun ileride acı günler geçireceğini sezmiş gibi, acılara dayanması için SABRÎ adını vermişler, sonra buna kendi NAİL’i eklemişti. Önce acılara dayanmış, sonra da mutluluğa (nail) olmuş ise de kaderi bunu çok görmüştür.

 

Soyu Ve Yaşam Öyküsü:

Sabri Haksever 1914 de doğmuştur. Babası (Postacı) adıyla anılan aileden Ökkeş Efendi, annesi, eskiden (Muzafferiddin zade) diye anılan ve sonra (Tuzcu Zade) soyadını kullanan eski bir aileden Mehmet Ali Efendi. Kızı Ayşe hanımdır. Muzafferiddin bundan 500- 600 yıl önce yaşamış, bir vakfın kurucusu, hayır sahibi bir kimsedir. Sabah Gazetesi sahibi Osman Tuzcu, Mehmet, Ali Efendi’nin tek oğlu ve Sabri Haksever’in dayısıdır. Sayın Ali Nadi Ünler de Mehmet Ali Efendi’nin öbür kızı Fatma hanımla evlenmiştir. 19. yüzyıl çim kaygısına düşmüştük. Yıllar saçlarımıza ak serperek yüzümüze kırışıklar işleyerek tatsız, tuzsuz geçip gidiyordu. Meslek ikimizi de tatmin etmiyordu. Bu tatminsizliğin manevi cephesi daha ağırdı. Onunla ne zaman buluşsak sohbet konumuz bu olurdu.

Sabri Haksever bir aralık avukatlığı bırakıp meslek’e dönmek istemiş fakat siyasi etiketi bu kapıyı yüzüne kapamıştı. Kurucu Meclis'in uğradığı haksızlığı tamir ettiği gün O’nun kadar ben de sevinmiştim.

Bir yaz günü arkadaşımız Emin Alpay ile birlikte Onu Urfa’ya yolcu ettiğimiz sırada mavi gözlerinde yıllardır göremediğim bir. ışıltı vardı. Bu ışıltı bana 1935- 1938 Ankara’sındaki, 1940 Gaziantep'indeki geleceğe ümitli Sabri’yi hatırlatmıştı. Meğer O'nu bir fecri kâzip görmek için yollamışız.

Cemil Cahit Güzelbey, Gaziantep Büyükleri ve Gaziantep Meşahirine Ek, Ankara 1988, s.249-252.

 

 

Yazılar