Kıyamadım sevgilim, seni uyarmıya kıyamadım.

Çünkü çok, çok erken kalkmak lâzımdı. Halbuki ben uyandığım zaman siz henüz dudaklarınızda melekî tebessümünüz, kirpiklerinizde rüya kanatlarının gölgesi uçuştuğu halde uyuyordunuz.

Sizi uyarsaydım en büyük yaratıcının en İlâhî tablosunu bozmuş olacaktım.

O’nun bir kulu olan ben ise buna cesaret edebilir miyim, ben Hâlıkıma karşı durabilir miyim?

Yanınızdan ayrılırken bu günahı işlememek için ne kadar üzüldüm. Kalbimin heyecanlı sesini bile gizlemek için utancımdan yüzümü kapar gibi avuçlarımla göksümü sıktım.

İçimde kaç kere bu İlâhî eseri dudaklarımla alkışlamak için arzular uyandı. Fakat bir türlü cesaret edemedim.

Halbuki Sarıgüllüğe gittiğim vakit benden daha erken uyanmış bulduğum bülbüller durmadan şakıyorlardı.

Hem bizim yanımızda görecek kimseler de yoktu. Onları ise süt içmeğe gelmiş küme küme insanlar seyrediyordu. Halbuki o sarışınlar da aynı Halikin eseridir. Farkınız senin kumral, onların sarışın olmasındadır.

Belki seni sevmek hususunda çok fazla hotgâm olduğum için Allahım bana o bir dakikacık cesareti vermedi. Hem onlar ne kadar liberal ... Sevgililerinin o renk ve koku ziyafeti yetmiyormuş gibi kendileri de cesaretle işitilmemiş ahenkte şarkılar söylüyorlardı.

Bu vaziyet karşısında ne kadar utandım. Herkesin olan Allahın eserini bu kadar benimsemekle büyük bir günah işlediğimin farkında oldum.

Ne yapayım sevgilim, sevgin beni şaşkına çevirdi. Erken uyarmayayım derken sabahın tatlı serinliğinde o renk ve koku ziyafetinden seni mahrum ettim; beni affet...

Bu kadar erken dönüşüme hayret edeceksin, fakat bir çok tecrübelerden sonra artık böyle yapıyorum. Çünkü ruh doymak bilmeyor. Her zevki son damlasına kadar içmek isteyor. Ben de bir çok defalar onun arzusuna ram olduğum için geç kaldım. Ve böyle sermest değil hüzünle döndüm. Çünkü güneş doğunca orası için felâkettir. Bülbüller gölge ile beraber hemen kaçarlar. Sarışın sevgilileri de bu kadar vefasızlık karşısında saçlarını yolar, yakalarını yırtarlar, Orası saadet harabesine döner.

İşte bu perişanlığı görmemek için erken döndüm, Sevgilim.

Ellerim boş dönmemek, affınızı kazanmak için de sarı gül goncalarından yaptığım şu çelengi getirdim. Kabulünüz bütün ıstırabımı dağıtacak.

O utanç ile çelengi öperek bunlar ne kadar güzel şeyler, bunları yaratıldığı dekor içinde görmek daha doyulmaz bir zevk olacak, dedi.

S. Haksever