Bundan 40 yıl önce 25 Ekim 1924 tarihinde dünyaya gözlerini kapayan Ziya Gökalp. 1876 yılında Diyarbakır’da doğmuştu. Diyarbakır askeri rüştüyesinde, mülkiye idadisinde okudu. Kendi kendine Fransızca, Arapça ve farsça öğrendi. İslâm felsefesini tetkik etti. 1909’da Selanikte iddihat ve terakki fırkasının merkez idare kurulu azası oldu. O sırada Genç kalemler mecmuasında yazarak kendine has fikirlerini yurt ölçüsünde yayıma başladı. İstanbul üniversitesinde felsefe dersleri verdi. Üniversitede, Türk ocağında fikirlerini yaymaya devam etti. Türk tarihine dair tetkikler, milliyet aşk ve heyacanını aşılamak isteyen şiirler yazdı ve Yeni mecmuayı bu gaye için kurdu. Birinci cihan harbi sonunda Maltaya sürüldü. Malta dönüşü Diyarbakırda Küçük mecmuayı çıkardı. 1923’de Ankara’da Maarif vekâleti Telif ve tecrüme reisliğine getirildi, ikinci devre Diyarbakır millevekili seçildi. 1924 yılında hastalanarak Ekim ayında vefat etti. Sultan Mahmut türbesine gömüldü. Ziya Gökalp, kitap halinde Türk medeniyet tarihi, Türk Türesi, Türkçülüğün esasları, Yeni hayat, Kızıl elma, Altın ışık, Malta mektupları isimli sekiz eser yayınladı. Türk Medeniyet tarihi isimli 8 ciltlik eserini tamamlıyamadan vefat etti. Ziya Gökalp, bütün hayatı müddetince çok okuduğu, bugün Diyarbakır'da Ziya Gökalp müzesine devredilen kütüphanesinden anlaşılmaktadır. Ziya Gökalp, çok okumak, hele okudukları üzerinde düşünmek ve daima fikir meydana getirmek kabiliyetiyle örneği pek az olan bir âlimdi, sosyoloğdu. Ihtirassız ve her hususta faziletli yaşamak, benliğini ileri sürmeden idealini yürütmek hususundaki kudretiyle, yüksek ahlakiyle fikir hayatımızda benzeri olmayan bir insandı. Türk birliği ülküsünü doğurdu ve besledi. Türk milliyetçiliğini ilmi temeller üzerine oturttu.

Anadolu’ya bundan dokuz asır önce gelen ve büyük devletler kuran Türk milletinin düşünce hayatını, milli devlet olma fikrini ilk defa kuvvetle öne sürenlerin başında Ziya Gökalp gelir. Büyük Selçuklu imparatorluğu, Osmancı impartorluğu zamanında devlet adamları, islâmcılık siyasetine asırlarca bağlı kalmışlardı. Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarını ayakta tutan aslî unsur Türk milleti olduğu halde, devlet siyasetinde Türk milletinin menfaatleri esas alınmamış, İslamcılık fikri daima ön plânı almıştı. Selçuk ve Osmanlı devletleri siyasetine, bütün İslam ülkelerini bir araya getirmek ve yeni ülkeler fethetmek fikri hakim olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş yıllarında, devletin ayakta durması için sadece Türk milletinin gayret gösterdiğini gören Ziya Gökalp, millî bir devlet fikrini ilk defa ortaya atan, Türk milletinin menfaatlerinin ön plana alınması fikrini yazı ve konuşmalar ile devamlı savunanlardan biri olmuştur.. Hayatının son yıllarında, savunduğu fikirlerin büyük Atatürk tarafından tatbik edildiğini gören Ziya Gökalp, Türkiye cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk için Türkçülüğün tarihine dair bir özetlemesinde çeşitli faaliyetlerin ehemniyetini belirttikten, sonra (Maamafih, demiştir, bütün bu hareketler akîm kalacaktı, eğer Türkleri Türkçülük mefkû esi etrafında birleştirerek büyük bir inkıraz tehlikesinden kurtarmağa muvaffak olan büyük bir dâhî zuhur etmeseydi. Bu büyük dâhînin ismini söylemiye hacet yok. Bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal paşa ismini her an hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de, Türk milletinin hiç bir mevkii yoktu. Bugün her hak Türkündür. Bu topraktaki hakimiyet Türk hakimiyetidir. Siyasette, harsta, iktisatta hep Türk halkı hakimdir.Bu kadar kat’i ve büyük inkılabı yapan zat Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü, düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat yapmak ve bilhassa muvaffakiyetle neticelendirmek güçtür.)

Ziya Gökalp’ın hayatını ve eserlerini inceleyen yazarlara göre, Ziya Gökalp, Atatürk devrimlerinde ifadesini bulan bir çok fikirleri, ilk defa ileri sürenlerden biridir. Meselâ, Profesör Dr. İbrahim Kafesoğlu bir yazısında diyorki: (Çağdaş Türkiyenin ufuklarında iki bayrak dalgalanır: Atatürk ve Ziya Gökalp. İlim, Hars, Dil, Tarih, Din, Ahlâk, Aile, Kadın, Üniversite, bütçe, iktisat gibi çeşitli konularda makaleler yazan Ziya Gökalp çağdaş ve inkılapçı Türkiye’nin fikrî-mânevi mimari olmuş ve o, bir hak ve hakikat adamı sıfatiyle, daha 1924’de «düşünmek ve söylemek kolay, fakat yapmak ve bilhassa muvaffakiyetle neticelendirmek çok güçtür» diyerek modern Türkiyenin bânisi Atatürk ün yüksek şahsiyetini takdirle ve minnetle anmıştır.)

Türk Dil Kurumunun Türk Diline emek verenler serisinde yayınladığı Ziya Gökalp isimli eserde de aynen şöyle demektedir: (Ziya Gökalp Türkçülük ülküsünü benimsemiştir, Kendisi, bu kavramı, Türkçülük Türk Milletini yükseltmek denmektir diye tanımlar. Onun, düşünce ve sanat anlayışından özel hayatındaki davranışlarına kadar her çeşit tutumunu bu kavramın ışığı altında gözden geçirmek gerektir. İkinci meşrutiyetten sonra Türkiye’de iki akım vardı: Biri Osmanlıcılık, öbürü İslâm birlikçiliği. Osmanlıcılar, Osmanlı uyruğu olupta dilleri ve kültürleri başka başka olan bütün toplulukları aynı ulustan; İslâm birlikçileri de, yine dilleri ve kültürleri başka başka olan bütün müslüman topluluklarını aynı ulustan sayıyorlardı. Ziya Gökalp, bunların karşısına, Türkçülük kavramını çıkararak, imparatorluğun asıl kurucusu ve sahibi olan Türklerde Türk ulusçuluğu bilincini uyandırmak istemiş, bütün hayatını bu ülkünün gerçekleşmesi çabasına bağlamıştır. Ancak, Osmanlıların başka başka ulusları Osmanlılık adı altında bir imparatorlukta toplama düşüncesine paralel olarak, başka başka yerlerde oturan bütün Türk topluluklarını Turancılık adı altında bir araya toplamayı, İslâm birlikçilerinin düşüncelerine paralel olarak da Müslüman uluslar arasında devlet birliği yerine kültür birliği sağlıyacak bir İslâm ümmetçiliği kurmayı düşünmüştür. Gökalp, kendi çağında, imparatorluk gerçeği ve geleneği içinde yaşayan bir düşünce akımının kaşısında daha küçük bir topluluk isteğiyle çıkamıyacağı için, eşit kuvvetlerle çarpışmak ereğiyle, başka bir imparatorluk düşüncesini ”Turan imparatorluğu düşüncesini” ortaya çıkarmış, bu ülküyü çeşitli makale, kitap ve şiirleriyle yaymaya çalışmıştır. Gökalpın özlemini duyduğu ulusal devlet bugün Türkiye sınırları içinde gerçekleştiğine, ulusçuluk kavramının karşısında, bu kavrama aykırı olan Osmanlıcılık ya da İslam birlikçiliği gibi düşünceler ve bu düşüncelerin dayandığı imparatorluk istekleri bulunmadığına göre, Turan düşüncesi tarihteki görevini yapmış, artık devrini tamamlamış demektir. Bizim için vatan bugünkü siyasal sınırlarımız içindeki yurttur.)

Hülâsa: Ziya Gökalp, Türk Milletinin 1000 yıllık hayat görüşünün, 1000 yıllık devlet siyasetinin yön değiştirmesine öncülük etmiş büyük bir insandır. Atatürk devrimlerinin öncüsüdür. Ruhu şad olsun.

Gaziantep Radyosu (Haftanın Ansiklopedisi)

26 Ekim 1964

Hazırlayan: Hulusi YETKİN