Eylül 1960 ayında İstanbul Ankara ve İzmir’de bulunan Yüksek Öğretim müesselerine mensup 27 Profesör, doçent ve asistan Gaziantep’i şereflendirdiler. Köylerimizi gezdiler ve aydınlarımızla toplantılar tertip ettiler. İlim adamlarımız Gaziantep’in geleceği bakımından çok önemli fikirler üzerinde durmuşlardır.

Öğretmen okulu konferans salonunda yapılan bir toplantıda profösörlerin konuşmalarından bazı sözleri aşağıya alıyoruz:

(Gaziantep için fıstık, zeytin, üzüm başta gelen ürünlürdendir. Birazda mahallî ihtiyaçlar için meyveciliğe ve sebzeciliğe önem vermelidir. Ziraat maddelerini kıymetlendiren endüstrinin teşekkülünede çalışılmalıdır. Ziraat ile endüstriye birbiriyle koordine etmelidir. Şümullü bir program yapılmalı her gelen bir evvel gidenin takip ettiği yolu takip etmelidir.)

(Üzümlerimiz sofralık, kurutmalık ve şaraplık üzümlerdir. Horoz, karasından yapılan Kilis Şarabı hakikaten fevkalâdedir. Dışpazarlarla bu şarapları göndermek mümkündür. Kilis ve Nizip’teki zeytinler gibi muntazam zeytinlikleri yurdun hiç bir tarafında bulunmak mümkündür. Kilis ve Nizip’teki zeytinler gibi muntazam zeytinlikleri yurdun hiç bir tarafında bulunmak mümkün değildir.)

(Fırat nehri baraj ve kanallarla Urfa ve Gaziantep’e getirildiği takdirde yapılmıyacak bir şey yoktur.)

(Kültür meselesi birazda refahla ilgilidir. Adamın karnı aç iken, tahsil düşünülmez. Yatırımı istihsal elde edilicik mevzulara yatırmalıyız.)

(O kadar güzel topraklarınınız varki, bütün özelliklerine rağmen bilgi istiyor, hüner istiyor, ilgi istiyor. Bir münevver olarak köye gitmeliyiz. Işimiz büroda değil köydedir.)

Hulûsi YETKİN