Uzunçarşı, Gaziantep’in en eski çarşılarından biridir. Bundan 315 sene evvel yazılan Evliya Çelebi Seyhatnamesinde uzun çarşıdan bahsedilir. Çarşıda Mısır Memluklarından kalma binalar vardır. Uzun çarşı Antep savaşlarına gelinceye kadar, benim çocukluk yıllarımda Gaziantep’in en canlı çarşılarından belkide birincisi idi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında da uzun çarşı çok canlı idi. Uzun çarşının doğu ucu bugünkü kasaphane ve sebzeciler bedesteni olan ve Darendeli Hüseyin Paşa vakfından olan bedestenin Kazancılar çarşısı kısmına dayanır. Uzun çarşının kuzey batı ucu ise Millet hanı önündeki bedestene kadar uzanır. Sağda Müftü hanı, Yüzükçü hanı, Yeni han, Hasırcı hanı, Saraç hane, solda ve sağda çeşitli bakkallar, attarlar, helvacılar, kebapçılar, baklavacılar, Kazazlar- ipekçi dükkânları ve birkaç yıl önce yıkılan solda iki kapılı han bitişiğinde bir sultan Gavri mescidi vardı, iki kapılı hanın arka kısmında dökmeci dükkânları ve bir kastel vardı. Kastele 20 — 30 basın merdivenle inilir, ortada bir havuz ve havuzun etrafında yüz numaralar vardı. Bu kastele halk (Sultan Gavri kasteli) derdi. Kastelin tarihi Mısır Memluklarına dayandığı anlaşılıyor. Kastelin yapılış şekli, bugünkü Bişirici, Kozluca, Ahmet Çelebi kastellerinin benzeri idi. Kastelin bitişiğinde halkın (Tenekeli Kahve) dediği bir yüksek kahve vardı. Tenekeli kahveyi sağa dönerken halkın (Pıçakçılar pazarı) dediği yere gelinirdi. Pıçakçılar, eğer takımı yapan saraçlar, köylülerin başlarına giydikleri kırmızı fes üstüne sırma ile işlenmiş taç tamburacıların dükkânları Pıçakçılar pazarında idi. Antep savaşında çarşı harap oldu. Sultan Gavri kastelinide Belediye reisi Mehmet Ali bey zamanında belediye yıkıp ortadan kaldırdı. Uzun çarşının son kısmı olan Millet hanının kapısı bitişiğindeki bedestenin üzerinde de Millet Kahvesi vardı. Soldan birkaç basın merdivenle bu kahveye çıkarılırdı.

Bunun bitişiğinde katmerci dükkânları vardı. Katmerci Nabinin katmeri çok şöhret almıştı. En meşhur bedestenlerden biri de Fatlacılar bedesteni idi. Fatlacılar bedesteninin anlamı, kösele, meşin satılan yer demektir. Fatlacılar Bedesteni kap denilen kemerlerle yapılmıştı. Bedestenin içindeki sağlı sollu dükkânlarda ise Antep yemenisi, köseleleri, deri ve meşinleri satılırdı. Bedestenin kuzey kapısı Keçehaneye açılırdı. Şimdiki tahtalı camisine bedestenden girecek kapının karşısından batıya doğru oturakçılar bedesteni kısmı uzanırdı. Sağ ve solundaki dükkânlarda halı, kilim çeşitli entari ve elbiseler satılırdı. Bedestenin içinden tekrar batıya, kuzeye açılan iki kapı vardı. Buraya Kuyumcular bedesteni denirdi. Antep savaşında bir kısım halk bu bedestenlere girip fransızlarm top a- teşinden aileleriyle kendilerini korumuşlardı. Yukarda söylediğim şimdiki kasaphane ve sebzeciler bedesteni ise Antep sa- vaşında pazar yeri vazifesini görüyordu. Birinci dünya savaşında ise bu Hüseyin paşa bedesteninde Antep dokumaları, alacaları top top her dükkânda satılır ve dış komşu memleketlere ihraç edilirdi. Antep çitarisini ileri gelenler, fakirler ise Arap dudağı denilen entarileri giyerlerdi. Bu bedestenin üstünde bir kahve hane vardı. Yazlık kısmı bedestenin damı idi, alt kısmında ise sağlı sollu dökmeci dükkânları vardı. Çıngırak, havan, diğer sarı tunçtan eşyalar yapılırdı.

Antep savaşından sonra Fadvacılar kösele ve dericiler, oturakçılar, kuyumcular bedesteni yıkılıp kaldırıldı. Bu bedestenlerin bilhassa kale altı Fadvacı, kuyumcular otu- rakçılar bedestenlerinin damlarında oturup ilkbahar ve yaz, sonbahar mevsimlerinde etrafı seyir edip eylenmek insanın ruhuna yeni bir hayat bahşederdi. Geceleri kahveler içilir. Kâsider, şarkılar söylenir, nargileler içilir. Tatlı gelmiş geçmişler konuşulurdu. Antep’te mevcut bedesten ve başka binaların yapılış tarzı mimarisi Selçuk devrini andıran örnek mimarî sanatlar olduğu kanaatındayım.

Şimdiki keçehane çarşısı (İlbeyli oğlu hanı) Kale altı civarından başlayıp Tabakhaneye inilen yerdir. Buradaki dükkanlarda koyun yünlerinin ehvenleri kirişten bir yay üzerine konup bir ağaçtan topuzla dövülüp paçavra haline getirildikten sonra ıslatıp güzel şekillerde külâh, hayvan semeri içine konan keçeler, çoban yamçıları; kar ve buz sarılacak keçeler, evlere halı, kilim gibi serilecek nakışlı keçeler yapılırdı. Bu sebepten bu çarşıya Keçehane adı verilmiştir. Gaziantep’te buz fabrikaları kurulmazdan önce şehrin muhtelif semtlerinde karlıklar-karbasılıp saklanan çok büyük ve derin karlıklar vardı. Yazın bu karlıklardan kesilen karlar keçelere sarılıp muhafaza edilirdi. Şimdi bu karlıklar hep dolduruldu ve tarihe karıştı. Karlıklar 25-30 yıl önceleri halen mevcut idi. Bu yıllarda Antep’in camileri ve caddelerinden köpüre köpüre bol sular akardı. Hele Alleben deresinin coşkun dalgalarla akışına bakmak ayrıca bir zevk verdiği gibi derenin bir kenarından karşı kenara geçmek her baba yiğidin kârı değildi. Derenin akış gürültüsü yakın semtlerde duyulurdu. Keçehane’nin kuzey ucu Tabakhane semtine ve Alleben’e dayanırdı.

Uzunçarşı, bir çok hanları, bedestenleri, birbirine bağlı pazarları ile eski Antep demektir. Bu konuya araştırıcıların dikkatini çekmek için, bu yazıyı yazmış bulunuyorum.