Behice ve Yaşar Paksoy tarafından her ay Ankara’da yayınlanan Türkiye Turizm aylık turistik mecmuasının 15 numaralı Kasım 1963 tarihli Gaziantep sayısı elimizde. Büyük boy olan derginin kapağında renkli Gaziantep Kalesi ile Şehitler abidesi yer alıyor. Derginin iç sayfalarına bakıyoruz: Sütbeyaz kağıt üzerinde yüzlerce fotoğraf serpiştirilmiş. Derginin kusursuz sayılacak baskısı ve tertibi var.

Derginin ilk yazısı «Kendi kendini kalkındıran şehir» başlığını taşıyor. Bu yazıyı takiben Sabahat Göğüş’ün «Gaziantep ve Arkeolojik değeri» isimli Gaziantep tarihi ile ilgili bir yazısı yer alıyor. Şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamış ilgi çekici fotoğraflarla süslü bu yazıyı «Mesire yerlerimizi tanıtan bir yazı takip ediyor. «Tarihi camiler» başlıklı yazıda yer alan turistik değer taşıyan camilerimizin fotoğrafları çok ilgi çekici. Dergide sırası ile: Müzemiz, Gaziantep Kalesi, Rum Kale, Ravanda Kalesi, Tılbaşar Kalesi, Karkamış Harabeleri, Belkıs Harabeleri, Hüyükler, Gaziantep Folkloru, Millî oyunlar, Halk Türküleri, Düğün Âdetleri, Giyim Âdetleri, Yemekleri, tanıtılmaya çalışılıyor. Tarihî savaşlardan; Nizip muharebesi, Merc’i Dabık, Millî Mücadele savaşlarına önem verilmiş. Millî Eğitim ve Kültür konusuna pek az ve yetersiz yer verildikten sonra Fırat nehri konusuna geçilmiş. Mehter Takımı, İl Radyosu, Ziraî faaliyetler, Gaziantep sanayii, Güney hudutlarımız, Gaziantep’te spor, Bölgede hayvancılık, Kilis, Nizip, İslahiye, Otobüs ve taksi işletmeleri, Otel ve lokantalar, Oğuzeli başlıklı yazılarda ilgi çekici. Dergiyi, ideal ölçülerle mukayese edersek yetersiz buluruz, Şimdiye kadar yurdumuzda yayınlanmış kılavuz mahiyetinde eserlerle karşılaştırırsak, Turistik Mecmuanın Gaziantep nüshasını en iyi yayınlarından biri olarak saymamız gerekiyor.

Gaziantep kılavuzunun henüz yayınlanmadığı bu günlerde, Turistik mecmuanın Gaziantep sayısını bir rehbermiş gibi kabul etmekten başka çare yoktur. Gaziantep Kılavuzunun hazırlanmasında ileri bir adım atan, emek vererek bu eseri biz Gazianteplilere hediye eden Sayın Behice ve Yaşar Paksoy’a teşekkür borçluyuz.

Hulûsi YETKİN