(Dördüncü sayıdan devam)

Çocuklar bir araya geldikleri zaman çeşitli oyunlar oynarlar. Bu oyunlarda ekseriya bir ebe bulunur. İşte bu ebeler, her çocuğun hemen hemen hafızasına iyice yerleşmiş olan tekerlemelerle seçilirler. Çocuklar önce ayakta veya oturarak daire şeklinde toplanırlar. İçlerinden biri, her çocuğa birkaç hece veya bir kelime isabet edecek şekilde tekerlemeyi söyler:

İp ip bilmeden

Delme sülük delmeden

Yel koz tepeli

Tepe başı gülpazar

İçinde tilki gezer

Tilki beni korkuttu

Korkumdan suya düştüm

Bir tusbâdan döğüştüm

Tüsba bey imiş

Başı dümbelek imiş

Çek ayak

Çenber dayak

Oooo .. Çıt pıt

Nerden geldin oradan çık

Saçları başları kıvırcık

Birem birem

İkem ikem

Demür tiken

Hapbul hupbul

Yarım yudum

Su iç gurtul

Oooo … Çarşıya gittim

Türlü türlü kumaşlar var

Hangi renkten beğenirsen al

Bu tekerlemeden son “al” kelimesinin isabet ettiği çocuk üzerindeki renklerden birini söyler. Eğer o renk diğer çocuklardan birinin üstünde varsa sayışmadan çıkamaz.

Ayrıca taş saklaşırken hepimizin bildiği bir kelime daha var:

Ya şunda

Ya şunda

Keçe külâh başında

Havlacının kızında

Allahımın dediğinde

Gaziantep çevresinde söylenen bu gibi tekerlemeler yurdumuzun başka başka yerlerinde bazı değişikliklere uğramıştır. Mesela, burada “ip ip bilmeden” diye başlıyan tekerleme, Kastamonu dolaylarında:

Elim elim el bela

Yerden çıkar kel bela

Kel belanın yazısı

Girdim külah içine

Külah içi bit Pazar

İçinde ayu gezer

Ayu beni gorgutdu

Gulacını sargutdu

Alma verdim almadu

Sakız verdim çıynadu

Diye söylenir

Bir başka yerde de:

İp ip bilmeden

Delme sülük delmeden

Amcam yoğurt getirmiş

Kedi burnunu batırmış

Minare bıçak bıçak

İçinde demir ocak

Hey Alâaddin Alâaddin

Aş pişirip yiyeydin

Ondan sonra öleydin

Çek şunu salla şunu, gibi iyice

Değişik bir hal almıştır.

(Devamı Var)

M. Kazım YANÇ