Kilis’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak belli olmamakla beraber, Kilis’le ilgili eserlerden, camilerdeki ve ziyaretlerdeki yazıtlarla yapı şekillerinden, kazılar neticesinde çıkan yazıt ve kabartma resimlerden alınan notlara göre: Kilis’in geniş ve eski bir tarihin malı olduğu ortaya çıkıyor. Bu kayıtlardaki tarihler ise Kilis’in mevcudiyeti hususunda bizi biraz da olsa aydınlatmaktadır. Avukat Şinasi Çolakoğlu’nun Türkiye Turizm Mecmuasının Gaziantep serisinde yayınlanmış yazısında mukayyet aydınlatıcı hususlar şöylece sıralanmıştır: Etilerin Boğazköy İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bu bölgede teşekkül eden Eti devleti zamanında 1480-1790 tarihlerine ait bir çivi yazısında Kİ-Lİ-Zİ ibaresine rastlanmıştır. Daha sıhhatli bir ihtimal ise kuruluşun Mekodenya kralı Büyük İskender’in fetihleri zamanına isabet etmesidir. O zamanki adı Yunancada efendi anlamına gelen CYRRHUSC (Kiristir) zamanla Fırattan İskenderun körfezine kadar uzanan geniş ve verimli Roma eyaleti olarak Kiristiki adıyla 117 bin nüfusla dikkati çeker. Karnebi köyünde bulunan Lahit (Tuğladan yapılmış 2500 yıl evveline ait) Tahtalı köyünde bulunan Tanrice, Türkiye-Suriye hattı üzerindeki Horoz Kalesi kalıntıları Kilis’in Romalılar zamanındaki mevcudiyetini belirtir. M. S. 175 yılında Rama İmparatoru Marküs Ovaliyüs’ün ölüm şaiyası üzerine Kilis’li General Ovidiyüs Kasiyüs’ü İmparator ve Doğu illeri Genel Valisi tayin etmişlerdir. Kilis’e Türklerin doğudan batıya akın etmeleri ile başlar. M. S. 1065 tarihinde Halep Atabey’i Nurettin Özen ginin askerleri (Oğuzlar) bölgeye yerleşmişler. Bunları Oğuz boyu Türkleri takip etmiş ve Kilis bir Türk şehiri özelliğini taşımağa başlamıştır. Haçlı Savaşları sırasında bu Türklerin Haçlılara karşı bir kale olduğu görülmektedir. Oğuzların İslâm dinini kabul etmeleri ve buradaki Oğuzlarında İslâmlığa hizmeti İslâm tarihinde şehrimizin geniş bir yeri olduğunu izah ediyor.

(Devam Edecek)