(1926 YILINDA GAZİANTEP SIHHİYE VE MUAVENET-İ İÇTİMAİYYE MÜDÜRÜ DR. HAMDİ KASIM’IN RAPORUNDAN AYNEN ALINMIŞTIR.)

ŞAKİR SABRİ YENER

ÜÇÜNCÜ KISIM

Zülkadirliler, Mısırlılarla Türkler arasındaki rekabetten istifade ederek iki kardeşten biri Mısırlılara, diğeri de Türklere iltica etmek suretile nail-i hükümet olmuşlardır. Zülkadir oğullarından son hükümdar olan Alâüd Devle, Sultan Bayezit Veliye iltica etmiş, ve Karaman Beylerbeyi Karagöz Paşa Alaed devleye terfi edilerek Mısırlıların idaresinde bulunan Adana havalisinin zaptına memur edilmişti. Alaeddin bidayeten h'üsn-ü hizmet ederek Mısır askerlerini Malatya’ya kadar kaçırıp Halep, Birecik, Rumkaleyi zapt etmişti, Lâkin kuvvetli bir Çerkeş müfrezesi birdenbire Türk ordusunun karşısına çıkmış Alaeddevle bu sefer serdara haber vermeksizin ordudan savuşarak, Osmanlı; ordusunun Şam Emir-ül ümerası tarafından mağlup edilmesine sebep olmuştur. Alaeddevle kendisinin sebebiyet verdiği bir muharebeden hem kaçmış, hem de Mısır Melikine iltica eylemiştir. Bunun böylece denaet göstermesi üzerine Alaeddevlenin kardeşi (Budak) Bey, Osmanlılar tarafından Zülkadriye’ye hakim nasbedilmişti. Maamafih kardeşi ile olan bir muharebede Burak Bey de meydan-i muharebeyi terketmiştir. Bilâhare Sultan Bayezit büyük bir ordu ile hareket etmek üzere iken ulemayı islâmiyenin ve Bilhassa Tunus hâkimi Sultan Osmanın araya girmesiyle Mısırlılarla 896 da musalaha akdedilmiştir. Antep suret i katiye de hakimiyet-i Osmaniye altına alınmış olması üzerine. Alaeddin-i Devle’nin tenkil edilmesi Yavuz Sultan Selim zamanındadır.

On birinci asırda ki Celâli hareketlerinin isyan merkezleri de, Urfa, Maraş, Antep havalisi idi. Onu müteakip bir buçuk asırdan ziyade sükûn içinde yaşayan belde, 13 üncü asır bidayetinde yeni bir isyana sahne olmuştur. 1195 te Antep Mutasarıfı olan Battal Ağa zade Nuri Mehmet Paşa, yararlığına mükâfaten taltif edilmiş, gitgide nüfuz ve kuvvet sahibi olmuştu.

Divanhanesi mecma-i fudalâ ve ulema olmuştu. Tabii bu vaziyeti bazılarının işine gelmiyor, hatta Halep ile Maraş valilerine, onu muarızlan din ve Devlet haini diye bildirirler. Memleket dâhilinde ayan ve eşraf kendisinden korktukları, için biran evvel vücudunun ortadan, kalkmasını gözetliyorlardı. Nihayet zamanının meşhur hocalarından Şafii zade namile iki kardeşi katlettirdi.

Elyevm mevcut olan camii yaptırmak için para toplaması aleyhindeki cereyanın tevesüüne ve binnetice kendisinin hükümete karşı kıyam ve muhalefetine sebep olmuştu. Bunun üzerine Müşarünileyh Sancak Beyliğinden azledildi. Yerine gönderilen Köse Mehmet Paşa, bunun tedip ve katli için emir vermiye başladı. Bundan haberdar olan Nuri Mehmet Paşa, başına topladığı askerle mukavemete teşebbüs etti. Bütün Antep, birkaç yer müstesna kalmak üzere, kendisine zahir olmuştu, iki ordu bir ay kadar çarpıştı. Tarafeyn yekdiğere mezbuhane bir gayretle saldırıyordu. Nihayet Çarşamba sabahı, Asi Mehmet Paşanın son mukavemeti kırıldı. Askerleri kılıçtan geçirilirken kendisi kaçmağa teşebbüs ettiği sırada sipahi askerleri vasıtasile yakalanıp Köse Mehmet Paşanın huzuruna getirildi. 18-Şevvâl 1201) ne Paşanın rice ve istirhamları, ne de şehrin eşraf ve ayanının af temennileri müsmir olmayıp, Halep Valisi Miyr Abdullah Paşa emrile katli cihetine gidildi. Paşanın katli tessür-ü umumiyi mucip oldu. Henüz yirmi sekiz yaşında bir nev civan idi.

1228 de Halep valisi olan Çapan oğullarından Cebbar zade Cehalettin Paşanın mezalimi Antep ahalisinin ihtilale kıyam eylemesi mucip olmuştu. 1229 da mülhakaatı devre çıkan Vali Celalettin Paşa Antebe uğramış, şehri beğenerek şimdiki Akyol caddesi üzerinde muntazam bir saray inşa ettirmiş ve fakat bununla iktifa etmiyerek Urfa’ya gidip gelinceye kadar 28 bin kuruş hazırlanmasını emretmişti.

Çapan oğlu Celalettin Paşanın verdiği mühlet geliyor, fakat ortada bir akça görülmüyordu. Bir gün ortalığı, Çapan oğlu Urfadan çıktı geliyor, haberi çalkalamağa başladı. Bu haber Antep için büyük bir felâketti. Bunun üzerine Emirler Yeniçeriler bir müddet için aralarında nizaı unutarak ittifak etmişler, Çapan oğluna karşı müdafaa tertibatı almağa başlamışlardı. Bu zalim Vali şehir dahiline sokulmayacak, bu hususta malen, bedenen her türlü fedakârlıklar yapılacaktı. Verilen bu sözler yeminle teyit edilmişti. Etraftaki kulelere muhafızlar ikame edilerek mevakıı muhtelifeye istihkâmlar kazıldı. Her şey yerli yerinde idi. Çapan oğlu Urfayı zulum ve tehakküm altında soymuş, hurçlar dolusu paralarla Antep’e girmek istemişti. Lâkin memulun hilafatında olarak ciddi bir mukavemete maruz kalıp şehre giremedi. Çapan oğlu muharebeye başlamış idi. Şehirdekiler son derece fedakârlıklar yapıyorlardı. Kurşun yağmuru altında Çapan oğlu askerini püskürtmek için kanlı hücumlar yapıyorlardı. Şehir muhasara edilmişti. Müdafilerin kurşun, barut ve yiyecekleri günden güne azalmağa başlamıştı. Küçük çocuklar Çapan oğlunun askerleri tarafından atılan kurşunları babalarına veriyorlar, onlar da tekrar düşmana atıyorlardı. Hulasa şehir müdafaası çok kahramane idi. Lâkin Çapanoğlu müdafiler arasına fitne sokarak şehrin mukavemetini felce uğratmış ve içeriye girince yapılmadık fenalıklar bırakmamıştı. Çapan oğlu içeride mezalim i vahşiyane irtikâp ve bir çok masum aileleri perişan ettikten sonra 1229 senesinde Halebe azimet etmiştir.

Harb-i Umumiye Hatime veren mütareke devrinde Antep’in Fransız ve Ermeni kuvvetlerine karşı açtığı mücadele, beldenin gaza tarihinde yeni ve pek mühim bir merhale teşkil eder. Hatıralarda yaşadığı için henüz sahifelere intikal etmeyen bu uzun şehameti burada bast ve tahlil etmeğe imkân yoktur. Bu mevzu istikbalin en ateşli bir kalemini bekliyor. Millî heyecanları asırdan asıra nakledecek öyle müstesna bir kalemin zuhuruna kadar beldenin gaza destanını yazmaktan vazgeçmek bir vazife-i hürmettir.

(Arkası Var)

•Fotoğraf: Atatürk bulvarından bir görünüş