Adana Müze Müdürü Bay Naci Kum’un Şakir Sabri Yener’e bir mektupla gönderdiği kıymetli bir açıklaması;

Sam Şeyhi Oğulları elindeki beratlara dair bir açıklama

Naci KUM

Adana Müze Müdürü

Kıymetli arkadaşım Şakir Sabri Yener’in 101 —102 sayılı Başpınarda (İki Vakfiye) başlıklı yazısı dolayısıyla şu açıklamayı yazmağa koyuldum:

1943 yılı Ekim ayında Gaziantep’te bir tedkik gezisinde bulunduğum sırada Sam Şeyhi oğullarından Hac: Kasım Efendi ahfadından Bakkal Mehmet Sait Ulusam e tinde görüp tedkik ettiğim, maka­lede bahis konusu olar., İki berat hakkında işbu tedkiklerimden bahis Başptnara o sıralarda yazdığım makalemde temas etmiştim.

Şakir Sabri Yener arkadaşını bu kere: (İki Vakfiye) diye adlandırdığı bu vesikalar bir kere (Vakfiye) değil, (Berat) fırlar. Sam Şeyhi namile sülalesi baki kalmış olan (Şeyh Abdurrahman Erzincan) herhalde çok değerli bir din ulusu olduğundan Gaziantep’in Osmanlılar eline geçmesinden evvel. Sam karyesi kendisine vakfedilmişim Yavuz Sultan Selimin, Mısır seferinden sonra İslam ümmetinin hilafet makamını da kendine mal ederek dönüşünde Halep’ten Zahle’ye uğradığı esnada artık Osmanlı ülkesine ve idaresine tamamen katılmış olan bu memleketin de nüfuzlu, haysiyetli, tasarruflu adamlarının haklarını takdir ye tasdik ve onları böylece tatyip ve tatmin etmek büyüklüğünü göstermiştir. (Merhum ve mağfur Şeyh Abdürrahman Erzıncani evlâdı Darende-i ferman yani fermanı taşıyan. Mevtana Mahmut, kendi istidası üzerine kendis ne şahane bir acıma ve cmıile karlık olmak üzere Ayıntap nahiyelerinde Sam demekle tesmiye olunan çiftlik köyünün min kadimileyyam Yani geçmiş günlerden kendi fethi zamanına kadar tasarruflarında olduğu cihetle, cümle mülhakaatile birlikte kendisine ve kendi ölümünden sonra da soyundan gelenlere şerî ve sahih vakfeyleyüb eline bu hükmü vermiştir.

Bilindiği gibi vakfiyeler, Padişah tarafından dahi olsa, mutlaka şerî mahkeme kadısı huzurunda hüccet haline getirilirdi. Şu halde Sam Şeyhi oğullarının elinde cedlerinden kalma bir vakfiye mevcut idi ki, memleket toprağına yeniden sahip olan Osmanlı hükümdarı (Kadımüleyyamdan ilâ yevmi fethina bile tasarruf olunagelen) kaydile işbu hakkı tasdik ve kabul ederek berat fermanını vermiş oluyor. Kezalik, Mevlana Mahmut’tan sonra, oğlu Mevlana Muhammet te tasarruflarında olan Sam karyesine hariçten müdahale edildiğini Yavuz Sultan Selimin oğlu Kanuni Sultan Süleymana arzı üzerine, Sultan Süleyman da babası tarafından vakfiyeti kabul olunan eraziye müdahalenin meni hakkında bir ferman vermiş bulunmaktadır.

922 tarihli Yavuz Sultan Selimin fermanı (Zahle) den yazılmıştır. Yani Yavuz, Mısır seferinden dönüşünde (Zahle) de karşılanmış ve Sam Şeyhi oğlu Mevlana Mahmut onu orada ziyaret ederek beratı almıştır. Kanunî Sultan Süleymanın bu beratı teyid eden 927 tarihli fermanı ise (Kustaraniyye — İstanbul) dan yazıldığı altındaki mahreç kaydından anlaşılmaktadır.

Berat ve ferman tumarlarının içine konulduğu madeni boru, Mısırkâri işleme ve yazılıdır. Kaptaki yazı ise, başlangıcı kutunun kapak kısmında kalmış olan (Hüvellah- üllezi lâilâhe illahüvel melik-ül kuddussü selam-ül -mü’min - ül müheymin . . . ) ayet - i kerimesi dir.

Netice: Abdürrahman-i Erzincan kendi hayatında Sam köyüne mutasarrıf idi. Ve şüphesiz bir din ve tasavvuf ulusu idi. Oğlu Şeyh Mahmut ta pederinin ilim ve kemaline varis olduğu, Padişahın beratındaki hürmetkar ifadeden anlaşılmaktadır. Yoksa, her hangi bir keramet göstererek, Padişahın minnettarlığını kazanıp bu köye tasarruf etmeğe muvaffak olmuş değildir vesselam.

Teşekkür

Bu açıklamadan dolayı Üstadım Naci Kum’a şükranlarımı sunarım. Ben zaten o yazımı yazarken de, bu köyün bu zatlara berat -ı Padişahî verilmesinin hakiki sebepleri hakkında aydınlatılmamı münevverlerden rica etmiştim. Adana’dan yükselen bir kudretli ses benim bu arzuma cevap vermiş oldu. Memleketime ait herhangi bir hakikat üzerinde aydınlandığım zaman içimde en büyük sevinci duyarım. Şimdiye kadar yazdığım bir takım yazılarımda hep aynı ricada bulunmuş ve fakat bunlardan pek azı üzerinde aydınlatılmışımdır. Üstadın dergimiz ve yazılarımız hakkında gösterdiği alâkadan dolayı kendisine olan minnettarlık hislerimi ifadeden acizim vesselam.

Şakir Sabri Yener