Şimdiye kadar, milli mücadele yıllarında geçtiği iddia edilen bir sürü “tarihi” filmler yapıldı. Fakat bunların hiç biri de esefle kaydedelim ki, hakikatle hele film tekniği ile zerrece alakası bulunmıyan filimlerdi. Bütün yapılan, bir takım anlaşılmaz sahnelerin birbirine eklenmesi, şanlı bayrağımızı ve arşivlerde saklı Aziz Ata’ya ait bazı fotoğrafların münasebetsiz vesilelerle gösterilip; seyircinin millî hislerini istismar etmek suretiyle aklış toplamaktan ibaretti.

“Şahinler Diyarı” ismi verilen ve Gaziantep müdafaasını aksettirdiği iddia edilen film de bunlardan birisi. Filmi, o göz yaşlarıyla dolu savaş yıllarını büyüklerden dinlemiş bir Gaziantep’li olarak, İstanbul’da seyrettim. Ben, filmi büyük bir sabırla seyrettim. Hayatımda bu derece sabırlı olduğum zamanı hatırlamıyorum. İnanır mısınız? İçimden kalkıp beyaz perdeyi parçalamak dahi geçti. Bunu yapmamak için de kendimi zor tuttum.

Bir kerre film, teknit bakımından kelimenin tam manasıyla feci. Haydi bunu Türk filmi olmasına bağışlıyalım! Ya filmi hazırlıyanlara ne denir? İnsan bir iş yaparken önce düşünür. Biz böyle biliriz. Ama doğrudur... Çünkü, hemen bütün Türk filmlerinde olduğu gibi bunda da bir seneryo ihtiyar etmek zahmetine katlanıldığını zannetmiyorum... Fakat şaştığım bir nokta var. Filmi yapanlar acaba olayların nasıl geçtiğini, savaşı bizzat yaşamış Gazilerimizden sormamışlar mıdır? Hiç olmazsa bu yapılırdı, a canım!

Filmde geçen olayları burada anlatmak lüzumunu görmüyorum. Yalnız iki noktayı belirtmek istiyorum. Görüleceği gibi Şahin Beyin öldürüldüğü sahne tam bir fecaat. İkinci nokta, Türk filmlerinin malum demirbaşı göbekle araya bir de gönül meselesinin sokuşturulmuş olması. İşin gülünç tarafı, çetelerin kumandasını alan sevdalının vazifesini bırakıp bir kahraman edasıyla (!) düşman elinde bulunan sevdiği kızı kurtarmağa gitmesi. Biz sevginin vazifeden değil, vazifenin sevgiden üstün olduğunu biliriz. Zaten bu gönül meselesi hikâyesi asılsız. Olsa bile böyle bir filimde işi ne? Hülâsa film tam bir başarısızlığa uğramıştır. Yüz karasından başka bir şey değildir.

M. Güner SAMLI