“Bizden sonraki nesillere faydalı olacak şekilde yaşamadıkça ve onlara biraz daha görüş, düşünüş, biraz daha fazla cesaret ve ahlâk sağlamlığı bırakmadıkça hayattan çekilmiyelim.”

P. PECAUT

“Kültür Derneği”nin şehrimiz gençlerine bir ıslah ve zamanı kıymetlendirme yuvası açmak kararı ile “Gençlik Birlikleri” kuracağı haberini sevinçle okuduk.

Memleketimizde henüz çocuğun her bakımdan yetiştirilmesi işi gereği şekilde ele alınamamıştır, işte, çoğu zaman veli ve büyüklerimizin ağzından düşmiyen sözler: “Zamanımızın gençleri çok terbiyesiz... Terbiye sistemimiz bozuldu... Gençler söz dinlemiyorlar...” Acaba bu hükümler hangi esaslara ve kaynaklara dayanılarak söyleniyor? Ben bir çok zamanlar yaşlılardan bu mevzulara ait sualler sorup, şu cevaplar muadilinde bir takım sözler aldım. “Gençler namaz kılmıyor... Camiye uğramıyor, kur’an okumuyor… İçki içiyor, dans ediyor ve çok açık-saçık geziyorlar.”

Bu konu, hakikaten bir terbiye yarasıdır. Öyle bir terbiye yarası ki, ancak onun iltihabları aylâklıklardır. Maddî ve mânevi sıkıntılar ve darlıklardır. Ne var ki, genç neslin istikbal için endişe verici bir durumda bulunmalarının sebeblerini yine genç nesle yüklenmek biraz insafsızlık olur. Yukarıda büyüklerin sözlerinide, gençliğin ruh fırtınaları içinde, okyanusta rotasını kaybetmiş bir transatlantiğin durumuna raci olmasının amilleri olarak gösteremeyiz. Bunun ailevî, içtimaî bilhassa idarî ve ailevî faktörleri vardır.

Şehveti kamçılıyan, öpüşmeyi, türlü çeşit aşk oyunlarını (!) en iğrenç şekilde beyaz perdeye aksettiren filmlere hele yerli filmlere 7 yaşındaki dünyadan bihaber çocukta 70 yaşındaki ihtiyarda, genç körpe kızı da ve genç erkeği de gider. Gençler, okul kaçakları kahvehanelerde babası dedesi yerinde bulunan büyüklerinin yanında saygı hissi duymadan sigarasını havalandırarak argo dil ile konuşarak, kâğıt ve zar oyunları üzerinde kafa patlatır. Bunun gibi, genç, neslin akşamları sazların, içkili yerlerin daimi (tabiri maruz görün) keş müşterileri olduklarıda bir vakıadır. Vatan ve milleti idame ettirecek genç neslin üzerinde sorumlu bulunan öğretmenlerin ve halile okulların hali ise bambaşka bir âlem...

İşte bu hazin manzara karşısında genç nesle kötülük öğreten yerlerden, gençleri henüz onbeş yaşlarında sazlarda, gazinolarda, barlarda kart bir ayyaş ve kızları damızlık bir fahişe yapan ve gençliği garip iptilâların kucağına atan, karanlıklar arkasında sinsi sinsi bekleşen kurtlardan kurtarmak, hakikat güneşine kavuşturmak için, cemiyet ahlâkını kurtarmak ve bugün bütün dünyada şahidi olduğumuz ruhu bozukları, ferdin yüz kızartıcı hallerini, bitmek tükenmek bilmeyen cemiyet yaralarını, düzensizlikleri bertaraf etmek için bir kuvvet tesis edilmeli; yaratılmalı. Bu kuvvetin temelini ise dinin kalbi olan ahlâk teşkil etmelidir. Bütün ihtiyaçlara cevap veren gerçek, hakiki, aydın bir ahlâk...

Nihayet, bunu da temin edebilecek müessese ve kuvvetlerden biriside, ileri cemiyetlerin hemen her köşesini kaplamış bulunan ve hakiki çehresile işliyecek olursa bu “Gençlik Birlikleri” olacaktır. Devletin himayesinde bulunursa hele devletçe bütün yurt sathına teşmil edilirse, ideal insanlar elinde olursa, nemelâzım zihniyetiyle hareket eden zenginlerimiz ve münevver dediğimiz kişiler bu birliklere iltifat ve itibar ederlerse sonuçtan yarı yarıya emin olabilir.

Ve özlediğimiz bir cemiyet belki o vakit meydana gelebilir. Aksi takdirde memleketin can damarı olan gençlik böyle fırtınalara karşı karşıya kalarak ne yapacağını bilmez bir hale gelir. Bununda sonucu ancak ölüm olur.

Ümid edelim ki, bu birliği kuracak insanlar “iyiyi, güzeli, doğruyu” bulmuş olsunlar.

M. Güner SAMLI