Rus Devletinin yüzlerce yıldan beri gerçekleştirmek istediği bir gaye vardır: Bu gaye Rus milletini ılık ve sıcak ülkelere yerleştirmektir. Kırım’a, Azerbeycana, Türkistan’a, Özbekistana yerleşen Ruslar; bu amaçlarını kısmen gerçekleştirebilmişlerdir. Bu ülkelerin sahibi olan Türkleri zaman zaman Sibirya gibi soğuk bölgelere sürmüşler ve yerlerine Rusları getirmişlerdir. Batı Türkleri’nin kahramanca savunması sebebiyle, bütün didinmelerine rağmen Çarlık Rusyası’nın Boğazlara ve Anadolu’ya yerleşmesi mümkün olmamıştır. Rusyada Çarlık idaresinin yerini alan Komünist idaresi, Rusyayı ılık ve sıcak ülkelere yerleştirmek siyasetine daha büyük önem vermektedir. Komünist maskesine bürünerek, bütün fakirlerin hamisi numarası ile geniş bölgeleri istilâ etmek arzusunda olan komünist Rus idarecileri, menfaatlerini iyi bilen Rus Milleti tarafından desteklenmektedir.

Osmanlı Devleti’ni parçalamak suretiyle Balkanlara, Boğazlara ve Anadoluya daha kolaylıkla yerleşmek isteyen Ruslar; Osmanlı idaresi altında bulunan Bulgar, Yunan, Sırp, Arnavut, Romen ve Ermeni gibi azınlıkları isyana teşvik etmişlerdir. Rus idarecileri, din ve meshep bakımından bağlı oldukları Yunanlılara eski Bizans imparatorluğunu kurabileceklerini telkin etmişlerdir. Yunanlılar eski Bizans İmparatorluğunu kurma hülyası ile 200 yıldan beri Türklerle amansız bir mücadeleye girmişlerdir. 1830 da Rusların yardımı ile ilk Yunan devletini kurmuşlardır. Yine Rusların yardımı ile Tesalyayı Selaniği, Mekadonyanın güneyini, Giriti ve Eğe adalarını, küçük Yunan devleti ele geçirmiştir. Yunanlıların toprakları genişledikçe, Bizans İmparatorluğunu tekrar kurmak fikri ve hiç olmazsa İstanbula ve Batı Anadolu’ya yerleşmek fikri de gelişmiştir. İngiliz İmparatorluğunun çökmesinden faydalanmak ve aynı zamanda Anadolu’yu güneyden de sarmak istiyen Yunanlılar, yıllardan beri pilânlı bir şekilde Kıbrıs’ı ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Birinci safhada onbinlerce Yunan göçmenini Kıbrıs’a gönderip yerleştirdiler. Kıbrısta çoğunluğu ele geçiren Yunanlar, Kıbrıs Yunanistanındır tezini ileri sürerek bütün dünyayı inandırmaya başladılar. Üçüncü safhada Kıbrıs’ta tethiş hareketine girişerek İngiltereyi yıldırıp adadan uzaklaştırmaya çalıştılar.

Eğer Yunanlılar Kıbrıs'ı ele geçirecek olurlarsa; Türkiye güneyden de bir düşman tarafından daha sarılmış olacak ve aynı zamanda Kıbrıs’ta yaşıyan 120.000 arkadaşımızın can, mal ve ırz emniyeti tehlikeye girecektir. Tarihen sabittir ki, Yunanlılar her işgal ettikleri topraklarda Türklere hayat hakkı tanımamıştır; Türkler topraklarını ve evlerini bırakarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmışlardır.

Türk milleti Kıbrıs meselesinde büyük tehlikeyi görmüş ve tek bir vücut olmuştur. Yurdumuz aylardan beri görülmemiş büyük bir heyecan içindedir. Soğuk kanlılığı elden bırakmayan devlet adamlarımızın Yunan ve İngilizlere ileri sürdüğü teklifler gayet makuldür. Emniyetimiz için Kıbrıs’ta bir köprü başı istiyoruz Yunan ve İngiliz menfaatlerine de hürmet ediyoruz.

Komünist Rusya tıpkı Çarlık Rusyası gibi gayesini gerçekleştirmek için, milletleri birbirine düşman ederek, hepsini boyunduruk altına almak siyasetine geniş ölçüde devam etmektedir. Ruslar, Kıbrıs meselesinde bir yandan Yunanistan’ı desteklerken, diğer yandanda Türk milletinin kahramanlığından bahsetmektedir. Ruslar, Arapları da Türkiye’nin aleyhine teşvik etmek için her fırsattan istifade etmektedirler. Hatay’ın, Mersin ve Adana bölgesinin, Güneydoğu Anadolu’nun, Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğuna Arap milliyetçilerine telkin etmek isteyenlerin başında Ruslar gelmektedir.

Türk Devleti en zayıf anları olan 1920 yıllarında dahi, Yunan emperyalistlerine lâzım gelen cevabı vermiştir. Bir avuç Yahudi’yle bile baş gelemeyen Arap milliyetçilerinden en ufak bir endişemiz yoktur. Türk milletinin topraklarını ele geçirmek istiyen Ruslara karşı ise uyanık olmamız gerekmektedir. Eğer dostlarımızın çoğalmasını istiyorsak; toprağımıza göz koyan düşmanlarımızın hürmetini kazanmak istiyorsak; Kıbrıs davasında milletçe gösterdiğimiz hassasiyeti, bütün millî davalarda da aynı şekilde göstermemiz gerekmektedir. Millet menfaatini şahsî, menfaatlerden üstün tutan, bilgili ve vatansever, yüzbinlerce insan yetiştirebilirsek, büyük Türk devletinin gerçekleşmesi mümkün olacaktır. Bilgili ve vatansever insan yetiştirmek içinde, maarif ve kültürel faaliyetlere büyük önem vermek gerekmektedir. Hülâsa, maarif ve kültür davası, Türk milletinin istikbâlini tayin edecek olan hayat davasıdır.

Hulûsi YETKİN