(sayfa 198’den devam)

aynı zamanda Gaziantep’e ürün veren “Halfeti”nin inkişafına da yardım edevektir…

BERESİL

Beresil Urfa sınırına dahil olan fıstık ve üzümü ile tanınmış meşhur bir köydür. Bu köyün üzerinde her iki yamacın üzüm ve fıstık bağları ile donanmış yüksek bir dağın tepesinde Rumkale’nin ihtişamını seyretmeteyiz. Buradan Rumkale daha etraflı görünüyor. “RUMKALE” ve etrafı sanki önümüze bir hareta gibi serilmiş… İşte Fırat; İşte kalenin tam burnunda Merzumen suyunun Fırat’a karıştığı yerde bir köy; Kasaba köyü! Etrafta yeşillikler… VE nihayet bütün tepelerin ortasında ve hepsinden ayrı “RUMKALE”!.. İnsan buraya çıkmasa kalenin genişliğini göremiyecek. Böyle olmalı ki, bir türlü ’’RUMKALE’’yi vizör’üne tam olarak sığdıramıyan bir arkadaşımız boyuna filim almakla meşgul.

Beresil’e salla geçtik. Buradan bulunduğumuz tepeye tırmanmak hayli yorucu.. Beresil’in Musabağı tabir edilen bu tepesine tam yarım saat tırmandık. Tabi yorgunluğumuz son haddine vardı. Vardı ama hep beraber "RUMKALE’’yi kuşbakışı seyretmek de ayrı bir zevk idi. Böylece gurubu Fırat’ın öbür yanından (Beresil’den) seyrederek akşamı etmiş olduk.

NASIL GİDİLİR?

’’RUMKALE”ye gitmek için Gaziantep’ten iki yol mevcuttur. Biri nisbeten daha işlek ve yol güzergahı bakımından manzaralı Nizip - Birecik üzerinden HALFETİ’ye giden yol, diğeri pek işlek olmayan Yavuzeli-Sarılar yolu.

"RUMKALE” birkaç saatte gezilecek kadar küçük olmadığından burayı gezmeğe gelenler ekseriyetle aşadaki hareket hattını takip ederler:

Öğleden sonra Gaziantep’ten hareket eden bir kafile akşam üzeri Halfeti’de veya "RUMKALE” dedir. Geceyi Halfeti’de veya “RUMKALE” civarındaki bir köyde geçirmek mümkündür. Hazırlıklı gelmekle geceyi kendi çadırınızda da geçirebilirseniz. Civar köyler hepsi emniyetle konukluyacağmız yerlerdir.

Geceyi Halfeti’de geçirdi iseniz sabah kahvaltısını Halfeti’de yaparak doğrudan “RUMKALE” ye jeep, motosiklet, bisiklete gidilmiz. Spora meraklı olanlar tarif ettiğimiz yoldan çantalarını omuzlarına atarak yaya gidebilirler. Mamafi yaşlı kimseler için yaya gitmek yorucu olacağından tavsiye edilmez. O taktirde bir binek hayvanı kiralamakda mümkündür.

Halfeti’de sabahleyin kahvaltıdan sonra bir salla karşı tarafa (Meydan tabir ettikleri eski Halfeti olan yere) geçerken Halfeti’yide sabah ışıkları arasında ışıl ışıl parlarken görürsünüz. Ve hele vaktiniz müsait ise Halfeti’yi biraz daha bekliyerek renkli fotoğraflarınızla tesbit edebilirsiniz.

Saldan indiğiniz yerden kuzey istikametinde uzanan ve tam Fırat’ın akıntısının tersine bir patika sizi "RUMKALE”ye götürür. "Meydan boyu” denilen yer yer koruluk, kaya ve bahçeler arasından geçen bu yol cidden yaya yürümüye değer. Zaman zaman üzerinize yıkılacakmış gibi duran büyük kaya parçalarının altından korkuyla ve hayranlıkla geçersiniz. Bu yol Fırat ve vadisinin en güzel yeridir. Takri ben normal adımla bir saat çeker. Yolun nihayetinde başınızı kaldırıp bir dağ gibi duran ve yol boyunca gördüğünüz kayalara benzemeyen tipik bir yapı ile karşılaşırsınız. İşte bu yapı ”RUMKALE”dir. Yolunuzun bittiğine dair işaret ise Merzumen akarsuyudur. Buraya geldiğiniz anda bir istirahat molası verebilirsiniz. Zira ”RUMKALE”ye tırmanmak sizin için çok yorucu olacaktır.

”RUMKALE”

Kale hakkında çok şeyler dinledik. Civar halkı Fırat’ın kenarında bir dağ gibi duran bu kale hakkında neler bilmiyorki... Meselâ biraz ötede meskûn Sarılar köyü halkının (bunlar için alevi deniliyor) söylediklerine bakılırsa burası Hz. Ali’nin bir cenk mahallidir. Kale’nin "Kasaba” köyüne bakan sarp kayalıklarında at nalı biçiminde bazı oyuklar için "Burası Hz Ali’ nin atının (Düldül’ün) nal izleri» diyorlar. Hakikaten biz öyle izlere rasladık. Fakat bunlar at nallarına benzemekten ziyade elle tutunulup dik kayayı tırmanmaya yarayan bazı oyuklar gibi geldi bize...

Bir efsaneye göre (Bazıları hakikat diyorlar) dik kayaya oturmuş bu el ve ayak oyuklarının hikayesi şöyledir: Bunlardan birini Hamdi Gökçekten dinliyoruz:

"RUMKALE’ve hükümdarlık eden RUMKAYSERİ’nin kızı HELEN için hükümdar kalenin güneydoğu tarafında Henislik denilen yerde yüksek ve yalçın bir kaya’nın içinde bir köşk yaptırmıştır. Bu köşk’e giriş şöyledir:”

”Bir minare yüksekliğinde dik kaya’nın yüzünde el ve ayak için oyulmuş oyuklar vardır. Bunun nihayetinde ise bir kuyunun dibine açılan kapı bulunmaktadır. Bu kuyunun yüksekliği 3 metre’dir. Yine bu kuyu’danda el ve ayak yerlerinden tutunularak yukarı çıkılır. Kuyudan çıkılınca bir koridora girilir. Koridorun sol tarafında bir su kuyusu, sağ tarafında da kaya içinden geçilerek bir salon’a girilir. Bu salonun dışarı bakan pencereleri de mevcuttur. Bu salonun içinde bir metre yüksekliğe tırmanılarak bir karanlık koridora geçilir. Burada iki kapı göze çarpar. Kapının biri küçük bir odaya diğeri bir salona açılır. Salondan açılan ikinci bir kapı kızın (Hükümdar’ın kızı Helen’in) istirahatına tahsis edilen ikinci bir yere açılır. Kızın tuvalet eşyaları kayalardan oyulmuş hususi yerlerdedir. Bu salon Kale zemininden tahminen 20 30 metre yüksekliktedir.”

Hamdi Gökçek bahsettiği bu yerleri teker teker gezdiğini de heyecanlı bir lisanla ifade etmiştir.

Kale hakkında ABU’L FARAC tarihinde şu malûmata Taşlanmaktadır:

”... Aynı yılın mayıs ayının Cuma’ya mütesadüf 19. günü Mısır orduları RUMKALE”nin üzerine saldırdılar. Bunlar 9000 atlıdan ve 4000 piyadeden müteşekkil idiler. Mısırlıların başında BASARİ adlı bir emir bulunuyordu. Suriye askerlerinin başında da Ayıntap ahalisinden HÜSAMEDDİN bulunmakta idi. Bunlar PARZAMAN ermeni olan iki kişi göndererek şu sözleri bildirdiler: "Sultan sizin Kaleyi sulh içinde teslim etmenizi ve sizin rahiplerinizin Kudüs’e gidip orada ikamet etmenizi emretti. Size iaşeniz için köyler verilecektir. Bu şekilde hareket etmek iste mezde KİLİKYA’ ya gitmek isterseniz kendi katırlarımız ve atlarımızla sizi izzeti ikram içinde götüreceğiz. Fakat teslim olmazda mukavemet ederseniz Allah bütün bu hristiyanların kanını dökmenin mebal’ını sizden soracaktır…”

Fotoğraf: Rumkale’den bir başka görünüş.

KAMUS’UL ALEM, de ise şu kayıtlara raslanmaktadır: “… Halep vilayeti’nin Urfa sancağına tabi hem name olan kazada merkez kaza olan HALFETİ’nin garbında olarak Fırat’ın sağ yani garpı kenarında RUMLAR’dan kalma eski bir Kale olup, bazen merkez kazaya dahi bu isim verilmekle kazada bu isimle tesmiyve olunmuştur. Bu kalenin ismi kadiymi”ZOGMA” olup, ROMA’lılar ve BİZANTİNLER zamanında pek ehemniyetli ve bir kayanın üzerinde müesses olmakla pek metin idi. Bade bir hayli vakit ERMENİ’lerin (KUTİLUKUSU)’lerin merkezi bulunup, bazı Kilise ve Manastırlarının viraneleri elyöm mevcuttur. MELİK EŞREF Ermenilerde tarip olmuştur. Kaya’nın içine herf olunmuş 60 metre, derinlikte ve'merdivenle inilir bir kuyusu vardır.”

”RUMKALE kazası Urfa sancağının şimal garbı kısmından ibaret olup, kısmı azami Fırat’ın şark ve bir tarafı garpci hetinde vakidir. Şarken ve şark cenubici hetinden nısri Urfa, cenuben Birecik kazazaları ile garben Halep ve Maraş sancak tarı ile şimalden dahi mamuze Elazız vilaeti ile huduttur. Merkezi meşkur RUMKALE karibinde ve Fırat'ın sol kenarında vaki ve 2000 nufusu cemi olan HALFETİ kariyesidir. Kaza 180 kariyeden olup, yalnız 2000 kadarı Süryani vesaire olarak HİRİSTİYAN kasuru kanislen müslim olmak üzere, 27. 696 ahalisi, merkezde bir rüştüye bir Sibyan mektebi, pazarı ve cabeca eski meden hasun harabeleri vardır. Erazisi münbit olup güzel ve çok bağları olmakla, makbul bir nevi kırmızı şarap ve rakı imal olunur ve hayli kuru üzümden çıkar. Fıstık, incir ve zeytin dahi çok olup, zeytin yağı pek makbuldur.!

HİRİSTİYANLARIN ÜÇÜNCÜ HAÇ MAHALLİ

Hazreti Ali’nin eshabından (HAVARİYUNDAN) birinin bu kalede medfun bulunduğu herkesçe bilinmektedir. Bu konuda halk değişik rivayet ve isimler ileri sürüyor. Esela İsa’nın vahiy katibi DERNEVSİZ bir rivayete göre JOHANNES bu Kale’de medfundur. Ayrıca bu kalede Kilise içerisinde kutsal bir değirmen taşı bulunduğu ve bu taşa doğum yapamayan kadınların ip bağlayıp beline geçiren kadınlar- Hiristiyanlarca- halen bevcuttur. Suriye’den gelen bazı ERMENİ’lerin kaleyi ziyaret ettikleri civar köy halkı tarafından ifade edilmektedir. Hatta bu konuda ilgi çekici yaygın bir hikayâde var:

ERMENİ katliamında Kaleyi terk ederek Suriye’ye geçen bir kadın epey bir zaman sonra pasaport alıp Türkiye’ye gelmiş. Hükümete müracat ederek kalede saklı altınlarını almak için hafriyata müsaade istemiş. Neticede jandarma nezaretin de hafriyete başlıyan kadın altınlarını bulup götürmüş.

RUMKALE’ye geldiğimizde bir istirahat molası vermiştik. Bu arada biraz sonra tırmanacağımız kale hakkında epi şeyler öğrendik. Müracat ettiğimiz eser ve rivayetlerde adı geçen yerler şimdi bizi bekliyor.

Geliniz ”RUMKALE”nin batı kapısından tırmanmaya başlıyalım:

İşte kalenin kurulduğu kayanın etekleri. Eski bir mezarlık. Buraya hükümdarın karısının ismine izafeten EPAMİYE adı verilmiş.

Batı kapısının hafif bir myli var. Kayadan oyulmuş merdivenlere basarak yavaş yavaş kaleye tırmanıyoruz. Merdivenler hayli geniş oyulmuş. Buradan yüzbinlerce izdihamsız kaleye tırmanabilir.

Biraz yükseklerde bu yol iyice düzleşir. Bazen solunu, bazen sağını sarp kayalıklar alır. Bu yolda yürürken büyük kayaların zeminine oyulmuş ozamanın savunma ve iskan yerlerini teşkil eden büyük oyuklara rastlarsınız. Bazan da bu düzlüklerden birinde Timurun kaleyi mancınıkla muhasara ettiği devirden kalma yuvarlak taşlar ve sütun ayaklarıa raslanır.

(Devam Edecek)