TAKDİM

Bir gezimizde “RUMKALE” ismiyle anılan muazzam bir kale dikkatimizi çekmişti. O zaman bu kale hakkında sövlenenleri toplamak ve bir gün neşretmek imkânını araştırmıştık.

Kale hakkında söylenenler o kadar enteresandı ki, çok geçmeden bu bakir

konuyu incelemek ve mahallinde yeniden ele almak lüzumu hasıl oldu. Kısa bir hazırlıktan sonra dikkat ve merak ile dolu üç arkadaş ”RUMKALE” yolunu tutmuş bulunuyorduk.

Türkiye çapında girişilen turizm kampanyasının şehirler arası bir yarışma

halini aldığı şu son günlerde eğer, Gaziantep’in geleceği bakımından faydalı bir hizmet görebilirsek kendimizi bahtiyar sayacağız.

Kalenin tepesinde ve kendisine hakim tepelere istekle bakan, tarihi harabelerle dolu kayalıklardayız. Buradan etrafı seyretmek çok zevkli. Her taraf göz kamaştırıcı bir manzara içinde...

Uzaklardan esen rüzgâr ciğerlerimize, fıstık kokularıyla karışık Fırat’ın temiz havasını teneffüs ettiriyor. Zaman zaman yüzümüze çarpan sıcak dalgası ise kızgın ve parlak güneş’le karışık bir cehennem havasını andırıyor. Buna rağmen insan burada her iki havayı birlikte teneffüs ederek rahat bir serinlik hissedebiliyor.

Tepesinde (en yüksek yerinde) bulunduğumuz ”RUMKALE” Fırat’ın batı kıyısındadır. Yani Gaziantep tarafında...

Burada yüzlerce yıllık harabelerin ve birçok esmi medeniyetin izlerine tesadüf edilir. Ayrıca Fırat boyuna hele bilhassa Gaziantep kesiminde kalan ve Halfeti’nin bir kısmı olan Meydan boyunun esrarlı güzelliklerinin seyrine doyum olmaz.

Tatil Günleri vakitlerini buraları gezmekle geçiren birçok meraklılarında ifade ettikleri gibi “RUMKALE” ve civarı Gaziantep’in en ilgi çeken hoş havalı yerlerinden biridir.

Fırat demiştik, “RUMKALE’den Fırat, daha başka türlü görülüyor. Kuzeyden-güneye kıvdım kıvrım akan Fırat’ın uzaktan, insane hüzünle el salladığı görülür gibi oluyor. Hakikaten birazda ötede Suriye topraklarına geçecek olan Fırat’ın kaderine rıza gösteren sessiz akışı insanı bir an için hisleri ve milli onuru ile başbaşa bırakıyor.

Kale’nin en sarp tabii yamaçlarından biride bu, Fırat yamacıdır. “RUMKALE” nin Fırat’a bakan küçük düzlükler halindeki kesimlerinden birine inerek “mazgal kulelerinden” Fırat’ı seyrediniz. Ne şahane manzara demekten kendinizi alamıyacaksınız. Ve göreceksiniz ki bazı harabelerin çerçevelediği bu şahane manzaralar, vaktinizin büyük bir kısmını olabilecek ve belkide size öğle yemeğini unutturacaktır.

Kale’nin bulunduğu yerde Fırat’a, İslahiye taraflarından doğan "Merzumen” (Halk arasında Mezmen denilmektedir) isimli bir akarsu dökülür. Kale’nin kurulduğu günlerde bir numaralı stratejik ehemmiyeti olduğu ilk bakışta kendini hissettirir. Meşkûr çay (Mezruman) Fırat’a dökülürken Kale’nin batı tarafını iyiden iyiye kuşatarak tam bir emniyet sağlar. Böylece Kale iki yönden "Merzumen” bir yönden de Fırat tarafından kuşatılarak o devrin savunma imkânlarından en güzeline kavuşmuş olur. Bu Merzumen akarsuyu aynı zamanda civarın bir içme suyudur. Kale’nin altından geçerek biraz evvel güzelliklerinden bahsettiğimiz meydan boyunu sular. Meydan boyunun meşhur incir, ceviz ve çeşitli ürünlerini yetiştiren gür bahçeleri her zaman bu suyun şırıltıları ile berhayat olurlar.

Halk arasında bazan “Kala boyu” tabir edilen yer aslında HALFETİ’lilerin (eski HALFETİ) dedikleri meydan boyundan başka bir yer değildir. İşte bu verimli bağlık bahçelik arazilik sırtını verdiği yüksek tepeler “RUMKALE’yi Gaziantep’ten ayıran esaslı manialardan biridir. Bu yüksek tepelerinde adı keza “kale boyu” dur. İlerden beri bu tepelerin yarılarak Halfeti’ye takriben 60 km. lik bir yolla bağlanılması düşünülmektedir. Hakikaten kendilerine Urfa’lı olmaktan çok Gaziantep’li sayan “Halfeti lilerin bu istekleri kayda değer. Nitekim bizde “HALFETİ” dolayısıyla “RUMKALE” ye gelmek için 100 km den fazla bir yol katetmeğe mecbur kaldık. Şüphesiz böyle bir yol’un faydası yalnız “RUMKALE” için olmıyacak.

(Devamı var)