Gaziantep’liler yardım sever insanlardır. Yurdumuzun neresinde bir felâket olsa, Gaziantepliler yardıma koşunların başında gelir. Nerede millî bir eser meydana getirilmek istense, Gaziantebli yardım işinde yine baştadır. Kızılay, Hava Kurumu gibi cemiyetlerimize bu şehir halkı her yıl yüzbinlerce lira yardım yapar. Başka şehir okullarının öğrencilerine nisbetle, talebelerimiz de yardım işinde çok cömerttirler, bir çok öğretmenlerimiz ve Gaziantepliler hayır işinde vazife almayı şeref sayarlar ve yurdun bir çok bölgelerine binlerce liranın akmasını temin ederler.

Bu meziyetimiz iftihar edilecek bir yönümüzdür. Fakat madalyanın bir de ters yüzü ve acı tarafı vardır. Bu halk yurdun başka yerlerine yaptığı yardımın onda birini dahi içinde yaşadığı şehire yapmaz.

Meselâ: Bu şehrin onaltı bin çocuğundan 6.000 çocuğu okulsuzluk yüzünden tahsilden mahrumdurlar. Mevcut okullarımız ikili üçlü tedrisat yaptıklarından, okuyan çocuklarımızı iyi yetiştiremiyoruz. Bir başka misal: Bütün şehirlerin talebe yurtları olduğu halde, Gaziantebimizin bir talebe yurdu yoktur. Hülâsa, Antep tabiriyle biz, Şehreküstüde dilenip Tabakhanede para dağıtan insanlara benziyoruz. Bu şehir halkı biraz da kendi dertlerini düşünmelidir. Herkes kendi evinin önünü süpürürse, Belediyeye lüzum kalmaz diye güzel bir söz vardır. Gaziantepliler de daima komşusunun evinin önünü değil, birazda kendi evinin önünü süpürmesi gerekmektedir. Vatandaşlarımız yardım yaparken bir tercih yapmalıdırlar. Yardımını tercihen yaşadığı şehrin dertlerini sarmak isteyen teşekküllere yapmalıdır. Ayağımızda Ayakkabı yokken, başkasının kıravatı eksik diye ona kıravat parası vermek gibi gülünç durumdan artık kurtulmalıyız. Önce şehrimizin dertlerini halledersek ve daha iyi yaşıyabilirsek, ileride yurdumuzun diğer bölgelerine daha faydalı oluruz.

Avukat Hulûsi YETKİN