Ve Benli Sultanı beklediler.

Miskin Ali kızların vurduklarıköteğin acısile bir müddet daha baygın yattı, neden sonra gözlerini açtığı zaman, Benli Sultanın şaşırmış, pınarın başında mahzun mahzun düşünüp durduğunu gördü. Bu sırada Miskin Ali kolunun salmasını bogazına dolayarak yalandan kendini boğmaya başladı. Kız “Yapma!’’ diye anı duttu. Miskin Ali bırak beni! . . . Kendimi öldüreyim de şu halden kurtulayım diye yalvarmıya başladı. Kız bırakmadı, “şu benim başıma gelen kimlerin, başına geldi, âleme carıs oldum. Şimdi de kızlar gitti; babam ve kardeşlerime bu hali anlatacaklar ve bizi öldürtecekler’’dedi. Ali bu sırada kızın boynuna sarılarak öptu, öptu.

Kız “bari bu kadar iş oldu, gece bizim çadırın önündeki sokunun yanına gel de seninle çıkıp bir tarafa doğru gidelim, vakit daraldı… Şimdi, ben eve gidiyorum’’ diyerek yoluna yürüdü. Çadırlara yaklaştığı zaman baktı ki bir derenin kenarında bütün kızlar oturmuşlar, kendini bekleyorlar. Benli Sultan kızların bu şekildeki hareketlerinden çok memnın oldu. Biraz atep (itap) ve özürden sonra kızlar yerden bir taş kaldırdılar bu yapılan işlerin bu taşın altında kalmasına ve kimseye söylenmemesine söz vererek andiçtikten sonra herkes evlerine dağıldılar.

Miskin Ali de evine geldi, akşamın olmasını dört gözle bekledi, fakat bir türlü akşam olmayordu. İkide birde anasına: ‘’ana! güneş daha yükşekte mi? hele baki’’ deye söyleyerek ve anasını söyleterek güç belâ akşamı edebildi. Daha aydınlık tükenmemiş, ortalık tamamen kararmamıştı. Evden çıktı kapının önündeki sokunun yanına doğru yaklaşırken çadırdan köpekler üzerine atıldılar. Kaçtı, çadırın o bir tarafına geçti. Köpekler vaz geçtiler. Ali çadırın arkasında kızın çıkmasını beklemiye başladı. Kız bu sırada odaya gelen misafirlerin tamamen çekilmesini ve ortalığın tenhalaşmasını gözleyordu. Nasıl çıkacağını ve nerelere gideceğini düşünürken yatağının kenarına şöyle bir mızgandı. Fakat Ali dışarıda gecenin dondurucu ve üşüdücü soğuklarına göğüs gererek çadırı dört gözle bekleyordu. Kız uyumuş, sabah yaklaşmıştı ve şarktan güneşin doğacağı yer ağarmıya başlamıştı. Ali kızın gelmediğini görünce her halde uyumuş deyerek türkü ile kızı uyarmak istedi, ve şu türküyü söylemiye başladı:

İlk akşamdan geldim kavil yerine

Gözledim, gözledim o yar gelmedi

Bilmem, gaflet bastı, bilmem uyudu

Bilmem oyar bize küstü gelmedi

Benim yarım asil idi soy idi

Ahdi bütün ikrarcığı bu idi

Gene gaflet bastı yattı uyudu

Gözledim gözledim dostum gelmedi.

Benim yarım allar geydi donandı

Gelir deye cahal gönlüm inandı

Ay da geldi sağ yanımı dolandı

Gözledim gözledim dostum gelmedi

Miskin Alim der ki bakın hallere

Çeşmim yaşı karıştırdım sellere

Ağlayı ağlayı düştüm yollara

Seherin yelleri esdi gelmedi.

Ali tüküsünü bitirdikten sonra tan yerinin ağarıp geldiğini gördü. Havanın soğukluğu Ali’nin iliğini dondurmuştu. Kendisi gitmek istedi; fakat soğuktan elbisesinin sokuya yapıştığını gördü. Çekinince üzeri yırtıldı. Hatta bir parçası taşın kenarında kaldı. Güç belâ sürüne sürüne kötü çadırına gelebildi... Daha çadıra girmeden kapının önüne yıkıldı ve çadırın kenarına boylu boyunca uzandı.

Anası Ali’yi kapının önünde böyle görünce içi sızladı, zorla sürükleyerek kendisini içeri çekti. Bir kötü mitilleri [1]vardı, o mitile Ali’yi sımsıkı sardı.

Bu gecenin sabahı Benli Sultana amcası oğlu için düğürcüler gelmişlerdi. Benli Sultanın çadırı önünde büyük bir kalabalık vardı; davul, zurna sesleri etrafı inletiyordu. Ali’nin uyuşukluğu açılmış; davul, seslerini işidecek kadar kendisini bulmuştu. Annesine bu davulun nereden geldiğini sordu; annesi Benli Sultana amcası oğlu tarafından düğürcüler geldiğini söyledi ve Miskin Ali’nin nerelerde olduğunu bu işten neden haberf olmadığını anlamak istedi.

Bu düğün meselesi Ali’nin özünü ateşlendirdi; gözleri çıngı, çıngı yaşardı. Bu sırada gidip Benli Sultanı âleme rezil etmeğe karar verdi; Hemen yerinden fırlayıp Benli Sultanın kapısına yaklaştı ve orada bulunan kalabalığa selâm verdi. Ali’nin türkü söylediğini bilenler kendisinden bir türkü istedileler. Ali biraz nazlanırcasına rahatsızlığından bahsetti. Halbuki kendisi mahsus Benli Sultana karşı türkü söylemek için buraya kadar gelmişti. Bunlar fazla zorladılar. Ali “Pekey, madam ki halime bırakmayacaksınız şu hâlde söylemeliyim’’ deyerek türküsünü söylemiye başladı:

Ben bir yar severdim şüphesiz nazsız

Ayıpsız özürsüz bir kötü sözsüz

Sen bir çayır, çimen, bekçin yok ıssız

Anladım bozulmuş, koru imişsin

Ağzıyın selini ballar sanardım

Şu siyah zülfünü teller sanardım

Ben seni koklanmamış güller sanardım

Sen isen dikenin harı imişsin

Belli birisile sadık olmamış

Arayup ta menendini bulmamış

Üç ile beş ile karar almamış

Kimi görsen Onun yarı imişsin

Belli birisile sadık olmamış

Buse verip bir bergnzar almamış

Asil zade kişi kızı kalmamış

Sen isen ârsızm biri imşsin

Miskin Alim der ki ateşe yandım

Ötene yettim de doydum usandım

Ben seni bir miskin mülavim sandım

Tamam kırk, ayarın biri imişsin

(Devam Edecek)

Yazan: Ömer ÖZBAŞ


[1] Mitil: Şilte ve yünsüz kötü yorgan.