-Eski Defterden:-

Saçaklı Zade

Dergimizin müessislerinden Cemil Cahit Güzel kardeşimizin yazmakta olduğu (Meşhur Şeyhler) serisi hakikaten zengin ve işlenmesi gereken bir konudur, bunun, bu memlekette ve bu muhitte şimdiye kadar çoktan ele alınması lâzımdı. Ne ise yeter ki başlanmıştır. Sonlanmasını dilerim.

Bu münasebetle bir ay evvel Antebe mezunen geldiği zaman zemherinin bir soğuk gününde Cemil Cahitle, (Saçaklı zadenin, eski mezarlıktaki mezarının kitabesini okuyalım.) deye kalktık gittik. Saçaklı tepesine çıktık, aradık, aradık birşey bulamadık, ne mezar kalmış, ne taş; o zaman memlekette bir müze olmadığına bir kere daha eseflendik, ne ise şimdi bu müze işi de halledilmiş oldu.

Saçaklı zade hakkında vaktile kısmen de Maraşlı Mehmet Efendi Hocadan not ettiğim şu yazıları, Cemil Cahide bir materyal olur, deye eski defterimden aynen alıyorum:

Saçaklı Zadenin vefatı

1155

Saçaklı zadenin yanında (Kazancı oğlu) adlı bir de Maraşlı talebesi var imiş, bunlar, Hoca ve talebe, Maraşta yaylaya çıkıyorlar. Talebesi kendinden (İlmi Âdab) e ait bir ders okutmasını dileyor, orada kitap tasnif ediyor, hem de bu kitabı talebesine okutuyar. Buna (Velediye) denmesine sebep te talebesine: (Eyyühelveled!) yahut; (Yâveled! Yâveled!) yani (ey oğul, ey oğul!) deye hitap etmesi imiş.

Saçaklı zadenin Bağdat kütüphanesinde 200 den fazla eseri, Antepte Hacı Abdullah Edip Efendi kütüphanesinde (Ta’limi kırâat) adlı bir kitabı olduğu söyleniyor.

Gaziantebin en güzel ve lâhûtî tepelerinden biri olan (Saçaklı tepesi)nde, (Saçaklı mağarası) denen ve küçük bir odaya benzeyen, yerden iki metre aşağı kayadan oyma bir mağara var. Bunun kıble duvarında bir de mihrap olduğuna göre vaktile yer altı camilerinden olduğu anlaşılıyor. Fakat Antep muhitinde bunun Saçaklı zadenin mağarası olduğu ve merhumun burada tahsili ilim ile uğraştığı zebanzeddir.

Her ne ise, Saçaklı zade bu mağarada iken, yanma bir sarhoş gelmiş; anasının kabrine bir (Yasin) okuması için gitmesini ısrarla istemiş. Saçaklı zade, havanın yağmurlu olduğunu söylemiş, sarhoş yine ısrar etmiş, "ille seni alır götürürüm!” demiş ve öyle yapmış. Ondan sonra Saçaklı zade, kendi kendine düşünmüş ve:

— Evlâdın bundan daha kötüsü olmaz ya! öyle ise evlenmeliyim, demiş, ve sarığını karşısına koyarak bu sözlere ilâveten:

- Eğer âlem akıllı, sen deli isen senin deli olmanda ne mana var, evlen?!.. Yok âlem deli sen akıllı isen, bir insanın akıllı olmasında ne mana var, yine evlen?!.. Demiş ve evlenmiş. Ne güzel bir buluş değil mi?

Rivayete göre Saçaklı zade Maraş ile Antep arasında ölmüş, Maraşlılar onun cenazesini Maraşa götürmek, Antepliler de Antebe getirmek istemişler. Bu yüzden çıkan ihtilâfı hâkimane halletmek için şöyle bir çare bulmuşlar: “vefatın vükubulduğu yeri ölçelim; Antebe yakınsa buraya, Maraşa yakınsa oraya götürülsün, gömülsün!” demişler, ve ölçmüşler, mesafe, Antebe daha yakın çıkmış. Getirmişler ve buraya gömmüşler.

Saçaklı zadenin mezarının yakınında bir de ulemadan (Kazancı oğlu) nun mezarı var idi. Ben küçükken gider, her ikisini de arasıra ziyaret ederdim. Ve Saçaklı zadenin baş taşındaki kitabeyi de her gittikçe okur geçerdim. Çok yazık ki o zaman bende henüz kitabeleri yazmak hevesi uyanmamıştı. İşte bugün ne o itabe, nede o mezar kalmıştır. Bu münasebetle acı bir hatıramı burada tekrarlamadan geçemiyeceğim:

Antepte Asrî mezarlık yapılıp ta, eski mezarlık terkedildiği zaman; ben bu Yeni mezarlıkta (Antep Büyükleri) ne mahsus bir yer hazırlanmasını ve meşhur adamlarımızın kemiklerinin buraya naklini ilgililerden ısrarla istemiştim. Fakat (varakı mührü vefayı) ne okuyan oldu, ne de dinliyen, bereket versin bir kaç hususi teşebbüsle (Aydî Babab), (Hasırcı oğlu) gibi güzidelerimiz nakledildi içim biraz serinledi, darısı da (Hasip Dürrî)nin, (Saçaklızade)nin başına!...

Yazan: Şakir Sabri YENER