Bunlara sosyetenin ilk devirlerindede, son mütekâmil devrinde de dünyanın her yerinde rast gelinir. Değişen ruh değil sadece kisvedir.

Her şeye tek kelime ile (Yok, Hayır, Olmaz) der. Onun, neyi beğendiği de bilinmez. Sadece, herkesin beğenmediğini beğenmek ve aksini hemen icra edivermek onun şanına lâyık bir harekettir.

Mütemadiyen geriliğimizi sayıklar, hem de hezeyan halinde. Bu geriliği ne ile ölçüyor, hükümlerinde, kıyaslarında samimi midir? Hayır.

Menfi adam, vücudunu ve zehirli iz’anını cemiyetin her sahasında ve günün her saatında gezdirir, içinde bulunduğu hayatın icaplarına kendini kaptırmayı ve kendini bütün kudretretiyle işe vermeyi bilmez.

Hadiseler ona akseder. Aynen fotoğrafa akseden menfi gölge gibi, öylece kalır, onu müsbetleştirmez ve zaten lüzum da görmez.

Tenkit bir haktır. Hattâ bir sanattır. Tenkit, ileri cemiyetlerin müvazenesini temin eden, sanata, ilme mecra veren bir nazımdır. Tenkidi günlük hale getiren, en küçük işten en büyük hadiseye kadar burnunu sokan, herkesi kulağından tutup gayyaya erdiren, aklının değil bayağı gözünün bile erişemiyeceği hareket ve hadiseleri, cemiyet mutalâları üzerinde fikir yürütmeye kalkan alabildiğine kötülüyen adam kendi kendine tenkit yapıyorum derse, gafile darhal (Kendine gel) kumandasını vermek bir borçtur, bir zarurettir, zira, cemiyetin menfi adama tahammülü yoktur.

Turgut TARHAN