Bağlamamın beyazı,
Yar eyleme bu nazı.
Yat dizime, dizime,
Yedireyim kirazı.
Bağlara olur üzüm,
Sıcağa yoktur sözüm.
Bu kadar da naz etme,
İnsaf et iki gözüm!
Bağları ezer mezer,
Kâkülün dökmüş gezer
Ben yârimi özledim,
Yarim de bunu sezer.
Bahçeler susuz olmuş,
Ağaç meyvasız olmuş.
Kızlar salmaya çıkmış,
Oylanlar uyuz olmuş.
Ben kalede kışlarım,
Türlü nakış işlerim.
Sizin gibi ergeni,
Sopa ile taşlarım.
Cama düştü galgesi.
Yenile [3] bir yar sevdim,
Adı: Hanım Hadice,
Bir taş attım kavağa,
Az kaldı kırılmağa.
On beş yüzük yaptırdım,
Bir kınalı parmağa
Bir taş attım Orul’a,
Orul suyun kurula[4]
Bu aşırın kızları
Koltuğundan vurula!
Sen bir yeşil baklasın,
Mevlam seni saklasın.
Dosta hediye gönder,
Düşman görsün, patlasın!
Basravi’nin abası,
Telli sırma yakası.
Sorup sual edersen,
Keşişlerin babası.
Başında mor yemeni,
Verem ettin sen beni.
Nasıl verem olmayım,
Eller sarıyor seni
Başında yeşil darak
Kız eviniz ne yırak
Bu gece misafirim,
Döşeği çifte bırak!..
Bıçağa verdim hızı,
Karpuz kestim kırmızı.
Gelin olmuş işittim,
Ben o vefasız kızı!..
Bilmem ki yaz mı gelmiş,
Niçin açmış gül erken!
Ben aklımı kaybettim,
Nazlı yârim gülerken!
Bir çiçekle yaz gelmez,
Dümbelekten saz gelmez.
Sakın gücenme amma,
Bu kadar da naz olmaz.
Bir gence vurulmuşum
Yay gibi kurulmuşum
Yar dizinde uyudum;
Azıcık yorulmuşum!
Başımda esiyor yel,
Allahı seversen gel.
Sahici dostuna bak,
Bendetmesin seni el!..
Biraz insaf bulmadım
Ne beyaz, ne karada.
Pusulasız gider mi
Aşk gemisi karada?..
Bir ok attım almaya
Almaya yer kalmaya
Artık şimdi ben geldim,
O yar bensiz kalmaya!..
Başımda var yemeni,
Gezdim hindi, yemeni.
Sade kahrını çektim,
Hiç sürmedim demini!
Bir bardaktan su içtik,
Birçok bahçeler geçtik.
Bu atlastan gömleği
Acep hangimiz biçtik!
Bir engin bağda kaldım,
Yapayalnız dağda kaldım.
Tutulunca sevdana
Yapıştım, ağda kaldım!
Bir kuş olup uçsaydım,
Etrafa yem saçaydım.
Üzüntülü dünyadan
Fırsat bulup kaçaydım!
Boncuk dizdim gerdana,
Yaşadım kana kana.
Felekten kâm alırsın,
Bugün bakma devrana!
Toplayan: C. GÜÇYETMEZ
[1] Bedriye: güzel bir çiçeğin adıdır.
[2] Arapça kutu demektir. Saksı anlamında kullanılmıştır.
[3] Yeniden demektir.
[4] Kafiye için (kurula) diye söylenmiş.