Gerçeğe dayanmıyan yanlış bir fikir yüzünden, Maarif davamız daima çıkmaz bir yoldan yürütülmüştür kanaatindeyiz.

Türkiye’mizin hızla yükselebilmesi için, okur yazar nisbetini süratle çoğaltmak gerektiği fikrinde olanlar, maarif idaremize daima hâkim olmuşlardır. Hükümetlerimiz ilk öğretime büyük paralar ayırarak okuma yazma nisbetini yüzde kırkıdan fazlaya çıkarmışlardır. İstatistiklere göre 1927 yılında Türkiye’de 1.400.000 kişi okuma yazma bilirken 1955 yılında bu rakam 9.650.000 kişiye yükselmiştir. 1957-1958 ders yılında Türkiye’de mevcut ilk okullara 2.280.000 çocuk devam ediyordu. Bugünkü Türkiye’de en az on milyon vatandaş okuma yazma bildiği halde, en az 7 milyon ilkokul mezunumuz mevcut iken 1959 yılında orta öğretimde 400.000 gencimiz okuduğu halde, Türkiye’miz ileri milletler gibi yükselemiyorlar. Maarif davasında ilk ve orta öğretime ilk planda yer verme taraftarlarının iddiaları doğru olsa idi, bugünkü Türkiye 10 milyon okur yazara, bir milyondan fazla orta öğretim mezununa kavuşmuştur, on milyon insan yurt kalkınmasına yeter ve artardı bile…

Bugünkü büyük devletlerin Maarif tarihleri ve sosyal gelişmeleri incelendiği takdirde görülüyor ki: İleri milletler meydana gelirken, bu milletlerde okuma yazma nisbeti yüksek değildi. İleri bir hayat seviyesine kavuşan milletler, devlet bütçeleri geniş imkanlara kavuştuktan sonra yurttaşlarının okuma yazma nisbetlerini çoğaltmışlardır. Milletleri ileri bir hayat seviyesine kavuşturanlar, ilim zihniyetine ve hür düşünceye sahip ilim ve ihtisas adamları ve kaliteli idareciler olmuştur. İlerliyen milletlerin maarifçileri, seçkin aydınların çoğunun yetiştiği yüksek öğretim müesseseleri ve bu müesseslerde okuyan öğrenciler için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamışlar ve yüksek öğretimden artan parayı ilk ve orta öğretime sarf etmişlerdir. Her bakımdan yeterli olan yüksek öğretim müesseselerinden yetişen seçkin aydınlar, her sahada vatandaşlarına yol göstermesi sayesinde yurtlarını kalkındırmışlardır.

Biz Türklerde maarif davamızın hallinde, maarif davalarını büyük ölçüde halletmiş̧ milletlerin takip ettiği tarihî yoldan gitmeğe mecburuz. Seçkin aydın yetiştirmek için yüksek öğretim müesseselerine her bakımdan yardımcı olmalıyız. Bu arada çok kotü şartlarda barınarak yüksek tahsile devam eden yüksek tahsil gençliğinin yurt davalarının devlet tarafından süratle halli gerekiyor.

Yüksek öğretimden kabiliyetli bir gencin faydalanabilmesi için, yüksek tahsil gençliğine borç̧ para verme işini de derhal halletmek lazımdır. Meselâ şöyle bir hal şekli düşünülebilir:

13 yıldan beri sadece Gaziantep yüksek tahsil gençliğine öğrenci bankası vazifesi gören Gaziantep Kültür Derneği’nin, bir benzeri Türkiye ölçüsünde kurulabilir. Gaziantep Kültür Derneği, uzun yılların tecrübesi ile hazırlanmış (yardım yönetmeliği) esaslarına göre, fakir, çalışkan, sağlam kefilli yüksek tahsil gençlerine her ay muntazaman borca para veriliyor. Okuldan mezun olan gençler borca aldıkları paraları taksitle geri derneğe ödüyorlar. Derneğe geri gelen paralar yeni okuyan öğrencilere borca veriliyor.

Bir başka hal çaresi: çiftçilerimize yüz milyonlarca kredi veren Ziraat Bankamız, bir kanunla öğrenci bankası vazifesi de görebilir. Bir öğrenciye ayda 250 liradan bir yıllık öğretim devresinde 2.000 lira borç para verebilse, bu para ile gençlerimiz sıkıntı çekmeden okuyabilirler.

10.000 öğrencinin borca para aldığını farz etsek, banka yılda 20 milyon lira parasını bağlamış olacaktır. Kültür Derneği tecrübesine göre talebeye verilen paranın beş yılda bir defa dönmesi mümkündür. Türkiye maarifinin en hayati maarif davasına bir bankamız devamlı 100 milyon lira sermaye tahsis etmesi meseleyi kökünden halledecektir.

Türkiye’de mevcut elliye yakın yüksek tahsil derneklerinin çok defa meseleyi esastan almayıp, birtakım hayallerle münferiden hareket etmeleri bizleri derinden üzmektedir. Bu büyük davada hepimiz el ele birleşmeliyiz.

Maarif davamız içinde yüksek öğretime ilk planda yer verilmesini hep birlikte istemeliyiz.

Avukat Hulûsi YETKİN

Gaziantep Kültür Derneği Başkanı