Bir tarih ki: on dokuz yıllık bir ömrün ardında baştan başa bir iman ve ihtişam âbidesi…

Bir tarih ki asırlarca geleceğe hükmeden beşaretli bir kaynak.

İnönünden— Lozana giden yolun üstünde bir milletin bilek kuvveti, zekâ kuvveti, istiklâl aşkı Birbirini kovalayan dağlar halinde beşeriyetin ufkunda heybetli bir tablo gibi insana huşû veriyor.

Bugün, bu tarihi yapanı basımızda bir taç̧ gibi, çelenk gibi, mukaddes bir hâle gibi taşırken; zaferden barışa giden merhaleleri ıstırabın örsünde tahammülün ve metanetin çekicile döğduk ve bu çeliği öylece hakkettik.

Gözlerimiz satırlarda: geçen asırların hadise dolu kitabına saplanmış̧ bir ışık arıyoruz. Kaynarcadan Sevre kadar bir sürü̈ ahitnamenin sabifeleri içinde her gün boğazımızdaki ipin bir parça daha düğümlendiğini görmedik mi?..

Bize ne gözle baktılar? Bizi nasıl mütalea ettiler? Bizi bilmem hangi zavallı mahlûkun safına koyarak aynı tasnife tabi tuttular. Zinde bedenimizde hastalık, yaratan zekâmızda gerilik, samimî varlığımızda belâhet aradılar…

Lozan, bir zihniyeti tarümar etti. Lozanın halikı dünya müvacehesine safsataların zincirini kıran, bir millet yaratan kahraman mehabetile çıktı.

“Monbenon” salonunda Gürzonun nutkunu takip eden bir nutukla hakkın ve müsavi şeraitin en beliğ̆ intakını yapan Millî Şef Türk vakar ve haysiyetinin son milimine kadar hesabını onlara yaptırmış̧, gaflet ve bir inat küfrü̈ taşıyan o başlan eğdirmışti Ellerinde kapitülasyonun çanını, ot tıkanmış̧ canını mütemadiyen çalan Avrupa, sadece hak prensibine dayanan iddiamızı muhakkak ki vakarlı bir zorun karşısında kabule mecbur olmuştu.

O Avrupa ki: 1918 harp sonu en zalim silâh ve zihniyetlerle bizi Arnavut Beyliği deregesine düşürmek için tazyik ve Şeytanatın bütün tedbirlerini kullandı.

Asırlarca sürüp gelen dâvamızı en çetrefil çıkmaza sokmak için elinden geleni yaptı. “Ordular! hedefiniz Akdenizdir’’ deyen ses onlara 153 sene evvel hürriyet için Bastili basan ses gibi geldi. Sel gibi akan istiklâl ve hürriyet davasının temelini Lozanda öyle sağlam ve öyle yıkılmaz mesnetlere oturttuk ki bugün bile dünya temelinden çatırdarken, her ahit hercü-merc olurken adana Millî Hâkimiyet dediğimiz bu biricik varlığımızın tahtında güvenimizle oturuyoruz.

18 Vesikayı 18 milyon anmakta, 19 yaşını bitirip yirmi yaşına giren bu büyük maziyi idrakimizin, vicdanımızın en mukaddes hamûlesi deye yarına bu milletin akışile beraber götürmekteyiz.

Bir destan yazıldı. Adına zafer deyin, savaş deyin, Lozan deyin ne derseniz deyiniz, onu bu millet adına yazan Millî Şefin tarihten büyük istiklâl hücceti deyin; amacın, tek rengin, tek neticesi tekdir. Ve soy adı hâkimiyettir.

Versay’ın müzakereci zihniyeti, dikteci zihniyeti, despot zihniyeti ırkımızın metin çocuğu İnönü'nün gülen fakat müsamaha imkânı vermiyen azmi önündü lime lime oldu.

Bir ömür, bir devir, bir yirmi yıl böyle geçti. Biz böyle konuştuk ve böyle konuşuyoruz.

Lozanı mazi deye değil, istikbal deye anıyoruz. Ondaki manaya, ondaki zihniyet ve ulviyete âşıkız. Ondaki reformu onu imzalayanlar da anladılar.

Bir devir, bir tarih, bir çağ böyle açılır ve böyle kapanır. Türk çocuğu! her yıl Lozan deyince heyecana gel ve gelirsin zaten... Gözlerinde hudutsuz bir ihtiras, millî bir ihtiras yarını, daha yarını, ta mâveraları damgalasın.. Çünki: bu âşk sende var ve bu ateş te Lozanın manasında…

YAZAN: T. TARHAN