“Kuvâ-yi Milliyye’nin’’ lügat mânası ‘’milli kuvvetler’’ demektir. İstiklâl Savaşı sırasında yurdun işgale uğramış bölgelerinde halk arasında hemen teşekkül eden mukavemet kuvvetleri, çeteler bu adı taşımışlardır. Kuvâ-yi Milliye’nin doğuşundan sonra muntazam ordu birlikleri meydana getirilmiş ve Millî Mücadele böylece yürütülmüştür. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine “Ankara Hükümeti” adı verildiği gibi ‘’Kuvâ-yi Milliye Hükümeti’’ de denmiştir.

İstiklâl savaşını ‘’Kuvâ-yi Milliye Ruhu’’ kazanmış, Türk Devletini yıkılmaktan bu ruh kurtarmıştır. Kuvâ-yi Milliye Ruhu ne dernektir? Bu üç kelimelik tamlama, dünyada eşi bulunmayan bir ruh halini, benimsemiş bir mânevi kuvveti ifade eder. Kuvâ-yi Milliye Ruhu Türk Milletinin varolma, yaşama gücünü ve azmini gösteren sihirli, daha doğrusu İlâhi bir mefhûmdur. Kuvâ-yi Milliye Ruhu, millî benliğin idrâki, millî şuur ve millî ahlâkın yurdu kurtarma işinde şahlanışı demektir. Kuvâ-yi Milliye Ruhu, mânânın maddeye, hakkın zulme, mazlumun kuvvetliye, vatanseverliğin istilâcıya zaferi mânâsına gelmektedir. Kuvâ-yi Milliye Ruhu istiklâli, hürriyeti, insanca yaşamayı temsil eder. Kuvâ-yi Milliye Ruhu Türk Milletini, Türk Vatan ve devletini yaşatma, devam ettirme duygusu ve şuurunun mefkûreleşmesi ve sembolleşmesi suretinde ifade edilebilir.

Bu satırlarla Kuvâ-yi Milliye Ruhuna, şu günlerde her zamandan daha fazla muhtaç olduğumuzu belirtirken, Kuvâ-yi Milliyecileri zaferlerinin 50. yıldönümünde selâmlamak arzusunu da taşımaktayım.

Millî Mücadelede Kâzım Karabekir Paşa’nın Doğu Anadolu’yu kurtarmasından sonra, kesin şekilde ilk galibiyet ve zafere cenup vilâyetlerinde erişilmiştir. 7 Aralık 1921’de Kilis, 25 Aralık 1921’de Antep düşmandan kurtulmuştur. Bunu takiben Ocak 1922’de Çukurovadan düşman çekilmiştir. Bu yıl, eşsiz kahramanlıkları bahasına elde edilen bu zaferin 50. yıldönümünü idrak etmenin sevinci ve bahtiyarlığı içersindeyiz.

İstiklâl Savaşı yediden yetmişe bütün kadın erkek katıldığı ve el birliği ile çalışıp zafere ulaştırdığı mukaddes bir mücadeledir. İstiklâl ve hürriyetin savaşıdır. Vatan düşman işgaline uğrayınca her yerden halk derhal düşmana karşı koymuş, “millet” hemen “ordu” haline gelmiştir. Ayvalık'ta ve İzmir’de Yunanlılara ilk kurşun atılırken, Cenupta da İngiliz ve Fransızlara karşı halk hemen silâha sarılmıştır. Cenup vilâyetleri Antep, Maraş, Adana, Urfa şehir şehir, köy köy kahramanca çarpışmış, istiklâl için mücadelenin en güzel örmeğini vermiştir. Bunlar arasında Antep, ayrı bir yiğitlik destanı meydana getirmiş ve ‘’Gazi’’ unvanını kazanmıştır.

Güney-Anadolu’muzun millî mücadele destanını anlatmak kolay değildir. O kadar kahramanlık vardır ki… Ancak mücadeleden birkaç çizgi ve kahramanlardan bir kaç şahsiyet zikredilebilir. Önce mücadelenin başlangıcından bir sahne nakledelim. Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, Halep şimalinde İngilizleri bir bozguna uğrattıktan sonra, (1918 sonu) Adana’ya dönmekte iken geceleyin Kilis’e uğrar ve şehrin civarında tertibat almış silâhlı kimselerle karşılaşır. Bunlar Kilis’i cenuptan geçeecek Arap aşiretlerinin yağmacılığından ve muhtemel bir İngiliz işgâlinden muhafaza ve müdafaa için silâhlanan vatanperverlerdir. Mustafa Kemal Paşa Halep ’ten beri ilk defa süngülerle karşılaştığını, bir Türk beldesine girdiğini bundan anladığını belirtir ve Kilis’i korumak için Kilislilerin aldığı tertibatı takdir buyurur.

Kilis’te, Antep’te, Maraş’ta diğer şehir ve kasabalarda halk topyekûn kahramandır. Küçücük çocuklar destanı işler görürler. Kilis’te 10 -12 yaşındaki çocuklar Fransız nöbetçilerin gözüne kül atıp silâhlarını alıp kaçarlar. Geceleyin çadırlara sürünüp girer, silâh kaçırırlar. Antep’te küçük Mehmet, kumandan Arslan Bey’in verdiği vazifeyi başarı ile neticelendirir, düşman cephaneliğini ateşler, fakat bir bacağını kaybeder. Cenup Kuvâ-yi Milliyecilerinin destanı anlatmakla bitmez ki

Ya kahramanlar ya kahramanların başları. Şehit Sakıp Beyler, Şehit Şahin Beyler.

Şahin Bey Kilis-Antep Kuvâ-yi Milliye mücadelesinin destanı içersinde ayrı ve en mühim bir altın sayfadır. Kilis’te ve Antep’te Kuvâ-yi Milliye’yi kuran Şahin Bey ‘’Düşman benim cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez.’’ der, gerçekten de tek başına kalıncaya kadar savaşır ve Kilis–Antep yolu üzerindeki Elmalı köprüsünde şehit düşer. Şahin Bey için birçok şiir yazılmış, türküler yakılmıştır. Günümüzün değerli ve milliyetçi genç şâiri Yavuz Bülent Bakiler onu şu mısralarla anlatmaktadır:

Ben Antep’liyim Şahin’im ağam

Mavzer omuzuma yük

Ben yumruklarımla dövüşeceğim

Yumruklarım memleket kadar büyük.

Atatürk, Büyük Millet Meclisi’nce kendisine ‘’Gazi’’ unvanı verilen Antep’in kahramanlığı için şunları söylemiştir:

‘’Türk’üm, diyen her şehir ve her kasaba ve en küçük Türk köyü, Gaziantep’lileri kahramanlık misali olarak alabilirler. En eski çağlardan beri tarihi Türk yurtlarında Türklüğün yüksek varlığını kahramanlıkla tespit etmiş olanlarla şahsen beraber olduğumu beyan etmekten duyduğum zevk ve saadet yücedir.’’

Kilis, Antep, Urfa, Maraş, Adana bütün cenubun kahramanlığı ‘’Kuvâ-yi Milliyye ruhu,’’ her şeyin yok oldu sanıldığı zamanda her şeyi yeniden var etme gücü, kendisinden kat kat üstün düşmanı yenme azmi, yaşama dâvası, hür, müstakil ve şerefli olma hasletidir. Bu ruh kuvvetini binlerce yıllık tarihten, millî kültür ve mîllî ahlâktan almaktadır.

Kuvâ-yi Milliyyecilerin zaferini 50. yıldönümünde aynı anlayışa sahip olarak minnet ve tâzimle anarken bir noktaya dokunmadan geçemiyeceğim. Zaferden sonra bir kusur Kuvâ-yi Milliyyeci, ‘’harb bitti artık sîzlere ihtiyaç kalmadı.’’ denince bir köşede unutulduğu gibi, bazısı malî sıkıntı içerisine de düşmüştür.

Cenup Kuvâ-yi Milliyyecilerini, zaferin 50. yıldönümünde hürmet, sevgi ve saygı ile selâmlar; şehit olan ve hayatta bulunmayanların aziz hatırasını ihtiramla yâd eder, hayatta olanlara sıhhat ve âfiyet dilerim.