Devletimizin kuruluşunun 900. yıl dönümünü idrâk etmiş bulunuyoruz. Türkiye Devletinin temeli, 26 Ağustos 1071’de, Malazgirt Meydan Muharebesini kazanmak suretiyle büyük ve kahraman Selçuklu Sultanı Alp Arslan tarafından atılmıştır. Bu zaferden sonra Anadolu, Türklerin yeni bir vatanı haline gelmiştir.

Bir milletin tarihinde çok büyük, çok mübarek günlerin sayısı fazla değildir. Böyle kutlu ve mutlu hâdiselerin değerlerine lâyık şekilde anılması gerekir, işte Malazgirt zaferi de derin saygı ve sevinçle eşsiz törenlerle anılması icap eden, tarihimizin sayılı ve en mes’ut hadiselerinden biridir. Malazgirt zaferini, çok parlak zaferlerle dolu olan tarihimizden altın bir sayfa sanmak ve onu bu şekilde değerlendirerek ve mânâlandırarak kutlamak, ona karşı duyulması gereken saygının tam bir ifadesi olmaz sanıyoruz. Çünkü Malazgirt Meydan Muharebesi herhangi bir büyük zaferimiz değildir. Onunla Oğuz Türkleri, Batı Türk Devletini kurmuşlardır. Malazgirt zaferi, pek muhteşem zaferlerimiz olan ve yine Ağustos aylarında kazanılan Mercidabık (24 Ağustos 1516, Yavuz Selim’in Mısır Kolemenleriyle) ve Mohaç (29 Ağustos 1526, Kanunî Süleyman’ın Macarlarla) zaferleri ile de kıyaslanamaz. Onu başka türlü mânâlandırmak icabeder. Bu zafer yeni bir ülkede, yeni bir Türk devleti yaratmıştır.

Türk milletinin çok eski ve muhteşem bir tarihi vardır. Üç bin yıllık tarihimizin umumi seyri içerisinde başta Asya (Büyük) Hun İmparatorluğu olmak üzere birçok Türk Devleti sayısı yirmiden fazla değildir. Sülâle ve rejim değişikliklerini ayrı bir devlet saymak doğru olamaz. Büyük devletler içerisinde çeşitli değişmeler vuku bulduğu düşünülmelidir. Bu duruma göre, Türk devletleri doğuda, batıda ve şimalde olmak üzere üç ana kolda ele alınmalıdır.

Batı Türk devleti Selçuklular tarafından kurulmuştur. Türkiye Devleti olarak adlandırılması gerek bu devlet bugüne kadar Selçuklular, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti olarak üç (Selçuklulardan sonra Beylikler de sayılırsa dört) safha ve değişiklik göstermiştir. Bilindiği veçhile Büyük Selçuklu İmparatorluğu Oğuz Türkleri tarafından 1040 yılında Gaznelilere karşı kazanılan Dandanakan zaferinden sonra tesis edilmiştir. Anadolu’nun fethi ve yeni bir vatan hâline getirilmesi ise Malazgirt Meydan Muharebesi’nin kazanılması ile mümkün olmuştur. Daha önce de Anadolu üzerine akın yapmakla beraber, Anadolu’nun Türkmen boylarının vatanı hâline gelmesi, Malazgirt zaferinden sonra gerçekleşmiştir.

Alp Arslan Malazgirt’de Bizans İmparatoru Romanus Diogenes’in büyük ordusunu beşte bir nisbetindeki orduyla yenmişti. Bu zaferde büyük İslâm ideali (büyük devlet cihangir, devlet olmak ülküsü) ehemmiyetli bir rol oynamıştır. O zaman adetince beyazlar giyinerek ordusunun başında dövüşen Kahraman Sultan Alp Arslan askerlerine “Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır” demişti.

Anadolu’da 900 yıl önce kurduğumuz devlet, türlü hadiselerden geçerek bugüne gelmiş bulunuyor. Selçuklular zamanındaki Haçlı Seferleri, Moğol istilâsı, Osmanlılar devrindeki Timur hadisesi, 17. asırdan sonraki Celâli isyanları daha sonraki Moskof harpleri ve 1. Dünya Savaşı Türk Devletini yıkamamıştır. Osmanlı İmparatorluğunu genç ve kudretli Türkiye Cumhuriyeti tâkip etmiştir. 1922 yılındaki Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı’nın da 26 Ağustos’a rastlaması başka bir mana taşımaktadır. Malazgirt Savaşı ile 26 Ağustos 1071’de Türk vatanı kurulmuştu. 26 Ağustos 1922 de Dumlupınar Zaferiyle Türk vatanı kurtuldu. Aynı ayın aynı gününe rastlayan bu iki mesud hadisenin birbiriyle olan çok yakın alâkasını unutmayarak, Alp Arslanı ve Atatürk’ü birlikte anarak, devletimizin 900. yıldönümünü en içten duygularla, sevinç ve gururla kutluyoruz.

Prof. Faruk K. Timurtaş

(Tercüman Gazetesinden kısaltılarak alınmıştır)