Bugün mühim bir memleket dâvası olarak ele alınan köycülükmevzuunda tam ve kâmil bir iddia ile ortaya çıkmama imkân yoktur. Ancak yedi sekiz yıllık köy hayatında gördüğüm ve yaşadığım bir kaç tip köy üzerinde muhtelif görgü ve tecrübelerinden bahsedeceğim, Bu yazılarımın bilhasse genç köy öğretmenlerine faydası olacağını sanırım.

Köyde başarı çarelerini ararken her şeyden evvel köyü, köyün . tabiî ve İçtimaî muhitini bütün içyüzü ile tanımak zorundayız. Çünkü köyü basit bir kaç evden, birkaç ağaçtan, sürüden çobandan ve birkaç ağaçtan ve görgüsüz zavallıdan ibaret tanıyanların köydeki faaliyetleri derhal afallamak, duraklamak ve nihayet ters yüzü geri dönmektir, köyde tabiat: köyde tabiatın bütün kuvvetleri insan hayatına pek yakından hakimdir, sıcağı, sovuğu, rüzgarı, güneşi, suyu, toprağı, böceği, hayvanı, otu, ağacı hemen her gün ve her an yanyana ve hattâ koyun koyuna yaşanan şeylerdir. Bunların faydaları gibi zararları da insan hayatını doğrudandoğruya ve derhal müteessir eder. Muhtemel hadiseleri bütün teferruatına kadar sayıp dökmek çok uzun gidecek. Yalınız hemen şunu söyliyeyim ki köyde yaşayanların hâlâ mağara hayatı yaşadıklarını iddia etmiyorum. Köyde lükse yakın yaşayış tarzı kuranlar az değildir. Elbette bu, mühim bir azim, irace ve para meselesidir. Ayni zamanda köylülerimiz içinde iyi yaşamasını bilenler, hayatlarına şöyle böyle iyi bir/düzen verenler de çoktur. Fakat gün olurki O, lükse yakın ve bu, şöyle böyle yaşıyania birlikte ötede basit bir köy işçisi de aynı şartlar içinde, aynı çamurlu yoldan yürümek zorunda kalabilirler.

İşte bu yolda bacakları sıvayıp onlar gibi “burası böyledir, yaban işi, bazan da böyle olur” diyerek olgun ve alışkın bir halde yürümesini bilmiyenler ve bunun böyle olacağını daha evvelden tahmin edemiyerJer köyün tabiî hayatını tanımıyorlar demektir, Diı çaurlu yol gibi damhyan ev, kaçan, düşüren hayvan, çamura batan otomobil, zehîrliyen böcek ve sair tabiî hadiseler de her gün unutulmıyacak ehemmiyette göz. önünde bulundurulursa ancak ezrman kövün tabiatını tanımış oluruz. Afallamayız, şaşırmayız. Köyün İçtimaî muhiti; Hele bu, basit zannedildiği kadar mudil, dar sanıldığı kadar geniş, açık bilindiği kadar kapalı âlem bambaşkadır. Evet bir köy ağasının veya kâhyasının diktatörce emirlerine körü körüne inkıyat eden bir insan sürüsünün içtimaî değeri ne olabilir, denir. Halbuki sadece bir ziyaretçi sıfatile görüp geçen bir adam için bu böyledir. Onun Önünde köylü muti munkad. Hattâ ağzında dil yok denecek kadar zavallı bir insan sürüsüdür.

Fakat köylü üzerinde işlemek zorunda kalan bir öğretmen, bir Nahiye müdürü, bir sıhhiyeci; bir ziraatçı için hiç de böyle değildir. Hele bilhassa vazifesi büyük, ağır ve devamlı olduğu kadar salahiyeti yok olan öğretmenler için çok değişir.

Köylü temamile realiteye bağlı bir dindardır. Tohumu toprağa atar, verecek allahtır der. Fakat hiç bir zaman iki demir ve dört demir sürülen tarlalardan allahın ayni mahsulü vereceğine inanacak kadar avanak değildir. Namaz kıldırmak için tuttuğu köy imamına dinî hürmeti ihmal etmez. Bununla beraber bir çok hareketlerile de onun kendi sayesinde yaşadığını hatırlatmayı unutmaz. Bu sırada onlarda öyle ince târizlere, kinayelere raslarsınız ki . . hayret edersiniz.

Köy bir kaç evli bir yurttur; küçüktür, dardır. Halbuki orada olan bir küçük hadiseyi pek kısa zamanda en uzak köylerden dahi biraz mübalağasile işite bilirsiniz. Nasıl gitmiş, ne çabuk gitmiş, bu dar muhit bu kadar geniş sahaya nasıl yayılmıştır,?.. Anlaşılamaz.

Köyde her keşi, hemen her gün görür konuşuruz. Tanımamak mümkün mü? Fakat en küçük köyde dahi öyle sinsi, öyle şeytan ruhlu adamlar vardır ki bunları tanımak, bulup çıkarmak her adamın kârı değildir, bilhassa köyleri altüst eden, biribirine düşüren bu karanlık taraftır. Bunu küçük görenler, mühimsemiyenler, ikiliği, katil ve cinayeti doğuran bu milleri tanıyamazlar. Anlaşılıyor ki köy zannedildiği kadar basit, dir ve açık bir muhit değildir. Az çok köylerle, köylülerle temas edenler bu sözlerimin ne kadar hulâsa edildiğini pekâlâ anlıyabilirler.

(Devam edecek)

Yazan: C. Onay