Kilis halkı buğdaylarını övütmek için Köy değirmenlerine girmek zorunda kalırlardı. Aileler ekmeklerini kendiler yaptıkları için evlerdeki tahta ambarlar unluk buğdayla doldurulur ve gerektikçe öğütülürdü. Şimdi çoğu aileler günlük ekmek ihtiyacını fırınlardan temin etmektedir. Refahlı aileler ekmeklerini evlerinde pişirmezler. Bu ilkel bir ölçüdür. Derken hacı Halit Beşe şehir dışında ve batı yönünde bir un fabrikası açtı. Buna halk ateş değirmeni derdi. Bunun üzerine su değirmenleri de kısmen muattal bir hale geldiler.

Su değirmenlerinde un tozladığı için değirmenlerde un öğütenlerin saçı sakalı, üstü başı bembeyaz olurdu. Bunun için gün görmüş başından iş geçmiş bulunan insanlar bir münakaşa esnasında ben bu sakalı değirmende ağartmadım derdi. O vakitler su değirmenleri iyi gelir sağlardı. Bu sebepten ötürü insanın ya döner taşı ya da uçar kuşu olmalı denirdi. Uçar kuş da bal arısı demekti. Değirmenden gelenden pağaç umarlar sözüde söylenirdi. Pağaç değirmen tandırında pişirilen bir çeşit ekmekti. Şimdi eski camlar bardak oldu devir değişti. Hey gidi günler ey.

Muzaffer AKALAR