Mayıs 336—920 Antep millî mücadele cephelerinden silâhımız elimizde birinci Büyük Millet Meclisine Antep Mebusu olarak yollanırken Ankaraya varmadan Yozgata gitmekliğimiz emir olundu. Ben teşkilata, (K.A.) te’ dibata memur edilmiştik. Beraberimizden Antep cephesinden aldığımız birkaç silahlı mücadele arkadaşlarımız da vardı. Sivaslı Hakkı (Erbug), Kayserili (Haşan Efe) de bu meydanda idi. Yozgattaki tetkiklerimizde çapan oğullarından (Celal Bey)i milli mücadelenin tam bir aleyhtarı olarak tesbit ettiğimiz için o zaman mutasarrıf vekili olan muhasebeci Arif Bey’den bu zatın gözaltında bulundurulması istenmiş aynı zamanda keyfiyet Ankaraya arzedilmişti. Bizim millî hakan (Yahya Galip) Celâl beyle tanıştığı için Ankaradan veri:

len emre itaat eder kanaati ile (Celâl)i telgrafla Ankaraya davet ediyor. Celâl’in konağı etrafında açık nöbetçi bulunduran mutasarrıf vekili Arif Bey bir gün sonra (Celâl)in Yozgatta olmadığım haber alınca telâşa başladı. Amma zehirli ok yaydan çıkmış oldu. Asîl bir Türk diyarı olan Yozgadın millî duyguları arasından bir Çapan oğlu çıkacağı daha önce tahmin hatta tesbit edilmişti. Zilede çıkan isyanın bu tarihî memlekete bastırılmaması yolunda Yozgat halkı ile toplantılar yapıyorduk. (Celâl)in Yozgattan çıkması ile mücadeleye Yozgat havalisinde başlamayı muvafık gördük Akdağ madenine yollandık. Yozgat jandarma Kumandanı Binbaşı Ziya bey de bizimle beraberdi. Yüzbaşı Sabri Bey kumandasında hafif makineli zayıf kuvvetler de bize iltihak etmiş bulunuyordu Akdağ madeninde müdafaaya çok elverişli bir mektebe yerleştik, Zile tarafından gelen asî (postacı Nazım) hilâfeti lslâmiye ordasu humandanı sıfatiyle Akdağ madenini terk etmemizi aksi halde dökülecek kandan mesul, tutulacağımızı ihtar mahiyetinde bize bir ultimatojnri 'yollamıştı. Buna gereken cevap verildi. Vaziyeti mütaleâ ederken elimizdeki kuvvetle asî taarruzunu defe muktedir olduğumuzu ileri sürerek Akdağda kalmayı ve postacı Nezım ile karşılaşmayı teklif ettim.

(Kılıç Ali) muvafakat etmedi. Jandarma Kumandanı Binbaşı Ziya Bey de akdağdan çıkmamızı istedi. Uzun bir münakaşadan sonra halkın arzusuna rağmen geceleyin Akdağ madenini terk ettik. Tenvir tabancalarını boşa atarak üzerinde henüz kar yığınları ve güzel çam ağaçları olan bir dağ başında geceledik. O zaman muhitini güzelce kavramış kaymakam (Bekir Sami)ye (Şimdi Bekir Sami Baran Validir.) iltica edercesine (Boğazlıyan’a vardık. Hakikaten Bekir Sami Boğazlıyanın sakin muhitinde millî bir fırtına yaratmak azim ve teşebbüsünde bir arkadaş. Bu arada Köhne nahiyesinde Çapanlardan (Nihat Bey kumandasındaki asilerle ufak tefek çarpışmalardan sonra 23/Haziran/92O şafakla beraber (Celâl Bey)in asi kuvvetleri Boğazlıyanı sarmıştı. (Kılıç Ali) başda olduğu halde hayvanına athyan mücadeleci arkadaşlar arasında Kayseri istikametine bir koşu müsabakası başlamıştı. Boğazlıyan kasabasının alt kısmında bulanan makineli tüfeklerin olduğu yere yaya olarak gittim, ismini hatırlamadığım iki Zabite: Arkadaşlar üzerimize gelen asî süvariler kelepir hedeftir, bunları tarayalım, dediğimde, bu arkadaşlar; doğru söylüyorsunuz biz de bu fikirdeyiz amma Kıhç Ali Bey, yüzbaşımız emir verdiler geçtiler biz de hazırlıktayız. Kayseri istikametine yollanacağız. Biz askeriz aldığımız emri ifa ile mükellefiz dediler. O zaman taıo tehlike içinde kalan hayatımı kurtarma yollarını düşünmeye başladım. Asilerin uzaktan attıkları mermiler de yanımıza yöremize düşmeye başlamıtşı. O anda Boğazlıyanın kıymetli Jandarma Kumandanı (İsmail Hakkı) göründü. Yasin Bey durmaya gelmez asîlerin muhasarası sıkışıyor sonra çıkamayız.

(İsmail Hakkı) o arada dolaşan makineli tüfek hayvanlarından birine sen diğerine de ben atlayalım dedi. Ve harekete geçti. İsmail Hakkı’ nin üzerine gittiği bir hayvan çok munis imiş yakaladı ve üzerine atladı. Benim tutmak istediğim hayvan benden kaçtı. Asilerin muhasarası darlaşıyordu. Bu kargaşalıkda kaçamak yollan ararken bir derede su boyunu takiben kendimi gizlemeye çalışıyordum. Çobanalra rastladım derhal üzerimdeki mavzeri tabancayı elbiseleri, 14 madenî ahun ve 40 not lirayı dört çobana taksim ettim. Yırtık bir fesle bir çember birisinden ve diğer çabandan yamalı bir şelvar üçüncüsünden de eski bir çeket aldım.

Ben Türk ve Müslümanım, hayatımı bu suretle asilerden kurtaracağım ve şu koyunların arasında yatacağım. Sizlere verdiğim para ve eşyalar anam sütü gibi helal olsun dedim ve anlaştık. Bunda en çok muvaffak olan altuıyliraların cazibesi idi. Çobanların bir kürkünü ters çevirerek koyanların arasına girdim ve saklandım. Asiler etrafımızdan geçiyorlar, seslerini işitiyordum. Haziran sıcağına inzimam eden körü körüne ölmek korkusu nefesimi daralttı. Şöyle bir ayaklandım, Çobanlar biraz daha gizli kalmamı istediler. Fakat benim tahammülüm kalmamıştı. Davar sürüsünü bir hey basarak ayaklandırdım. Islık çalarak su kenarında dolaştırdım. Ve çobanlardan rica ettim, Koyunları kasabanın üst kısmındaki çadırlarımıza götürelim ondan ötesi kolaydır dedim. Böylece yağmaya uğıayan (Boğazlıyar) kasabasının üst tarafındaki çadırlara yetiştik. Nasılsa gende kalan sekiz cn atlı asî, bu çadırlarda gaspu garete başladılar.

Yazan: YASİN KUTLUĞ