(Sayı 18’den devam)

Sayın yazar Dr. M. Şerif Korkut yazısının burasında da yeni bir paragrafa geçiyor. Ve genel olarak tarih ve hukuk bakımından ölü arazi ve onun diriltilme çarelerinin düşünülmesini tarihsel kayıtlara dayanarak belirtmeğe çalışıyor. Sayın yazar diyor ki:

“Büyük mahzurlarına rağmen vukubulmuş olan dış ve iç iskân dolayısiyle en münbit ve verimli arazinin hüsnü muhafazası ve en iyi iskân sahası olabilmesi için yükseliş devrimizdeki ecdadımızın kurdukları kanunlardan bahsetmek isterim.

Gerek Mecellel Ahkâmı Adliye’de ve gerek ahkâmı arazi ve evkafta mevcut bulunan hükümlere nazaran arzı mevat (Ölü arazi: Bir faydası olmayıp ölü hükmünde bulunan arazi ki fundalıklar, çalılıklar, çepel yerler, ziraata gayrı salih yerler, bataklıklar ve emsali yerlerdir.) İhya edenin intifaına tahsis olunur. Mülkiyet hususunda eski ahkâm ihtilâf ettiğinden burada intifâ kaydını kullanıyoruz. Malûm olduğu üzere arzı mevat haddi zatında eski ahkâma göre arazii miriyeden yani devlet malı araziden mevcuttur. Bu itibara ihya da edilse toprak asıl sahibi bakımından devlete ait olur. Bu intifaın haddi zatında mülkiyetten prensip itibarile farkı işikâr ise de pratikte mülkiyeti şahsiyeden hiç dir veçhile farkı yoktur. Devlet bundan umumî arazi vergisine ilâveten pek cüz’i munzam bir fark alır ki zikre değmez.

Zilliyet yani arzı mat’ı ihya eden kimse bunu dilediğine satabilir. Kiraya verebilir. Yahut vefatında varislerine terkeder. Bu cihetten tasarruf, intikal bakımından bu arazinin doğrudan doğruya hususî mülkiyete dahil bulunan araziden farkı yoktur. Bu kanunî imkânlara rağmen idare müşkilâtı dolayısiyle bugüne kadar sıtma kaynakları olan münbit arazilerimiz bataklık haline gelmiş ve hiç bir kimse kurutup sahip olmak imkânını bulamamıştır. Bundan ötürüdür ki bataklıkları kurutma kanunu çıkarılmıştır.

Osmanlı Türklerinin Yavuz Sultan Selim komutasında Mısır’ın fethini müteakip Mısır’da tatbik ettikleri su tuğyanına İrva ve İskaya müteallık olarak vaz’ettikleri kanunlar asırlarca muvaffakiyetle tatbik edilerek Mısır’ı Mısır etmiştir.

Bu kanunların mahiyetini öğrenmek istiyen zevatı Kiram Osmanlı tarihinin meşhur ve maruf Avrupalı muharriri Hammer’in Ottomanische statts verfassungen isminde telif edip lisanımıza henüz tercüme edilmemiş bulunan muteber kitabına müracaat edebilir.

Mısır’a tealluk eden bu Osmanlı ahkâmını gerek Mısır Hidivi ve gerek Mısır Hidivine halef olan Mısır Kralı ve gerek İngiliz idare amirleri Mısır’da hiç değiştirmeden tatbik etmişlerdir. Ve bundan başka aynı kanunların esasları İngiliz İmparatorluğunu, Birmanya, Hindistan gibi muhtelif yerlerinde nehir kenarlarında sakin olan halk üzerinde tatbik etmekte oldukları görülmüştür.

Mısır kıt’asında Osmanlılar tarafından tatbik edilen kanunlar Mısır firavunları zamanından Osmanlıların Mısır’ı fethine karar o kıt’ada su tekniğinin islâhına ve su gibi ziraat ve hayat bakımından mübrem olan bir maddenin halk tarafından seyyanen istifadesi için bütün mevzuatın teker teker gözden geçirilmesi ve bilhassa kadıya ve hakime iş bırakmıyarak şekilde yâni ihtilâfa meydan kalmadan tanzim ve sudan istifade etmek için elenmiş noksanları giderilmiş kemaline ulaştırılmıştır.

Kanunlar esas itibariyle pratikliğe istinat eder. O kadar ki bu günkü Mısır fellahları üzerinden hiç bir cebir olmadan bunları kendi ahlâk ve itiyadları an’aneleri halinde kabul ederek tatbik edegelmişlerdir. Kanunlar su seviyesinin muayyen hadde bulunması için kuraklık senelerde alâkadar halka ne gibi işlerle tavzif edilmeleri lâzım geldiğini uzun uzadı ya tâdad ederek barajlar inşasından yani o zamanın tâbiriyle sedler yapılmasından bu işlerin adalet dahilinde yani sızıltıya meydan vermeden halka nasıl tevzi edileceğinden bahseder. Ve asıl kıymeti buradadır.

Yukarda zikri geçen kanunların tekniği işten anlıyan, vatanı seven kimseler tarafından benimsenir ve dolayısiyle halka benimsetilip sevdirilirse birkaç sene içinde ilelebet oralarda taşma ve tahrip etme ve yıkma gibi felâketlerden eser kalmaz ve iskân da yolunda olur. Yükseliş devrimize islâhı babında sıhhî o vakit ki imkânları hep kullanmışlar ve öyle iskâna müsaade eylemişlerdir.

Cemil GÜÇYETMEZ