Gaziantep’in eski kültür, bilgi merkezlerinden olan, Nuri Muhammet Paşa Camisine bitişik bulunan, Hüseyin Ağa Medresesinin bulunduğu yer, şimdiki müze olan camiin Suburcu Caddesindeki dükkânlar üzerinde sıralanmış ve camiin bahçesinden çıkılan merdiven başında (Mahkemei şer’iye) binası ve buradan uzanan bir koridorla on altı göz hücre denilen odalar ve sonunda da geniş bir dershane vardı. Bu medresenin bir kapısıda şimdiki hükümet konağının arkasından eski postaneye (burası bugün baklavacı Halit Güllü’nün baklavacı dükkânı ve üstü oteldir) çıkardı. Suburcu Caddesine çıkarken solda odun hızarı olan yerde geniş bir bahçe ve bitişiğindeki lokanta olan yerde de merdivenle çıkılır bir kapısı vardı. Medresenin geniş o güzel bahçesinde çeşitli meyva ağaçları ve birde büyük havuz, çınar, ceviz ağaçlariyle bezenmişti. Suburcundan geçen sular bu bahçeden geçer Nuri Muhammet Paşa camisinin kasteline akardı. Medrese Antep Savaşında biraz harap oldu sonra evkaf tarafından yeri satıldı. Medrese ve cami bugünkü kaldırımın bulunduğu yer kadar genişti. Muhammet Paşa camisinin kastelinden gümbürderek akan su Antep kane bardağı denilen kiremitten borularla Maarif Kahvesindeki Suburcu-deposundan gelirdi. Kastel eski şeklini muhafaza etmektedir. Camide müze olarak kullanılıyor. Bugünkü Hayri Atay’ın oğlu Mahmut Atay’ın oturduğu binanın köşesinden başlayarak Hüseyin Paşa Medresesinin altında tütüncü, dondurmacı, köşker, bakkal, ekmekçi ve başka dükkanlar Mehmet Paşa Camisi kapısına kadar devam ederdi. Bu kapıdan aşağı dükkanlar ise camiin vakfı idi. Dükkanların yönleri kuzeye bakardı. (10 Temmuz 1324 Rumi) Hürriyet ilanında Hüseyin Ağa Medresesinin ortadaki dükkanın birinde Anteb’in en meşhur dondurmacısı olan Apik Ustanın dondurmasını herkes kapışır, kimseye nevbet gelmezdi. Hüseyin Ağa Medresesinin yönü güneye bakardı. Mehmet Paşa Camisinin solundaki Yahudi ekmekçinin ekmekleri ne kadar leziz ve has undan yapılırdı. Bu satırları yazarken çocukluğumu hatırlıyorum.

Hüseyı̇n Ağa Medresesı̇nin Yapılışı

Hüseyin ağa medresesini yaptıranlar birbirini candan seven iki arkadaşlarmış. Birisi Antep Mütesellimi Hüseyin Ağa diğeri Hüseyin Paşa. Çıkrıkçı Camisini, hamamını, eski sebze halını, kasap hane bedestenlerini yaptıran Darendeli Hüseyin Paşaymış. Bu bedestenin birine kara basamak kasap haneyede Zincirli bedesten denirdi. Hüseyin Ağa Hüseyin Paşaya minnetçiler gönderip birlikte yaptırdıkları Hüseyin Ağa Medresesinin yarı hissesini satın almış, neticede tek başına Hüseyin ağa medresesine sahip olmuş. Bir ilim âbidesi adını yaşatmıştır. Medresenin altındaki dükkânların kiraları ve başka vakfiyelerle medresede okuyanlar geçinirmiş Medreseye Erzurum, Kars, Elazığ ve başka şehirlererden öğrenciler gelir, okurlarmış. Okunan dersler, Arapça dilbilgisi, Kur’anı Kerim ve Tefsiri, Hadisi Şerif, Mantık, Beyan, Felsefe ve daha birçok ilimler okunurmuş. Yaz günlerinde Kavaklıkta kır sahrası yapılırmış. Medreseyi bitirenlere icaze denilen diploma verilirmiş. Antebin başka medreselerinde de bu bilgiler öğretilirmiş. Hüseyin Paşa Camisi yapılışı 250 seneliktir. Buna göre Hüseyin ağa mendesesinde bu tarihlere tesadüf ediyor. (Hicri-1131) de Hüseyin Paşa Camisi yapılmıştır. Görülüyorki Antep 100 yıl önceleri bir ilim yuvasına sahipti. Meşhur tarihçi Mahmut Bedrettin Ayni Antep’te ilk tahsilini yapmış, Anteb’e küçük Buhara, küçük Şam dendiğini 29 ciltlik eserinde anlatıyor. Antep medreseleri eski birer üniversite vazifesi görmüşlerdir.

Mustafa GÜZELHAN